DENTPLUS

BLOG



beslenme_ve_discurukleri.jpg
28/Eki/2015

Diş çürüğü; birçok etkenin rol oynadığı, çok yönlü bulaşıcı bir hastalıktır. Bu etkenler arasında yer alan beslenme alışkanlıkları, özellikle etkin bir ağız bakımı sağlayamayan ve fluoridden yeterince yararlanamayan küçük çocuklar için büyük önem taşımaktadır.

Ağız ortamında bulunan bakteriler, beslenme yoluyla alınan şekerleri veya fermente olabilen karbonhidratları metabolize ederek organik asit oluşturmaktadırlar. Oluşan organik asitler diş dokularında çözünme meydana getirebilmektedir ve bu çözünme sürecine demineralizasyon denmektedir.

Bilinen en eski ve ilkel toplumlardaki çürük görülme sıklığı günümüzdeki toplumlara göre daha düşüktür. İlkel toplumların protein ağırlıklı beslenmesi ve sert besinler tüketmeleri sonucu oluşan mekanik temizliğin daha fazla olması çürük görülme sıklığını en aza indirmiştir. Ancak günümüzde hazır gıda tüketiminin artması sonucu çürük görülme sıklığı da artmıştır. Hazır gıdalarda ve şekerli içeceklerde bol miktarda bulunan sukroz, diş çürüğünün oluşmasındaki ana etkenlerden bir tanesidir. Çikolata, bisküvi ve kola gibi yumuşak, şekerli ve dişe yapışan tarzdaki besinler asit oluşturmaktadır. Bu tür besinlerin tüketilmesini takiben, dişlerin hemen fırçalanması mümkün değilse, ağız bol su ile çalkalanmalıdır. Meyve, sebze, süt ve tahıllı besinlerde doğal şekerler bulunmaktadır ve bu doğal şekerler hazır gıdalarda bulunan şekerlerden ayırt edilmelidir. Doğal şekerlerin tüketilmesi istenen bir durumdur ve diyetimize bu şekerleri katmamız hem daha sağlıklıdır hem de çürük riskini azaltabilmektedir. Yapışkan, şekerli veya asitli gıdalar tükettikten sonra elma veya havuç gibi sert besinler dişleri temizleyebilmektedir ve diş etine uyguladıkları masaj etkisiyle dişetinin sağlığına olumlu katkıda bulunabilmektedirler.

Diş çürüğünün oluşumunda yiyeceklerin içindeki şeker miktarı, günlük tüketilen şeker miktarı, karbonhidrat kaynağının katı, sıvı veya yapışkan özellikte olması, besinlerin ağız ortamında kalma süresi, çürük yapıcı yiyeceklerin gün içerisindeki tüketim sıklığı ve öğünler arasında geçen sürenin etkili olduğu bildirilmiştir. Ancak beslenmenin düzenlenmesi çürük oluşumunun önlenmesi için yeterli değildir. Diş çürükleri iyi bir ağız bakımı ve fissür örtücü ile fluorid uygulaması gibi koruyucu uygulamalar ile kontrol altına alınabilmektedir.

Bebekler, diş çürüğüne neden olan bakterileri doğar doğmaz edinmektedirler. Uzun süre biberon kullanılması, tüm gece biberon ile birlikte uyuma, biberon içerisindeki sıvıya şeker, bal, pekmez, reçel katılması veya bu yapışkan besinlerin emziklere sürülmesi bebekte erken çocukluk çağı çürüklerinin görülmesine sebep olabilmektedir. Bebeğin henüz dişi yoksa dişetleri her sabah ve yatmadan önce temiz, ıslak bir bez parçası veya gazlı bez ile silinmelidir. American Academy of Pediatric Dentistry (AAPD)’ye göre bebeğin ilk muayenesi birinci yaş gününe kadar veya ilk dişin sürmesinden hemen sonra tercihen bir Pedodontist (Uzman Çocuk Diş Hekimi) tarafından yapılmalıdır.

 

Etkin ağız bakımın sağlanması ağız diş sağlığının temel taşıdır. Çocukların erken yaşta bu düşünceyi ve disiplini edinmeleri büyük önem taşımaktadır. İlk dişin sürmesiyle birlikte ufak başlı yumuşak diş fırçası kullanımına geçilmelidir. 3 yaşın altındaki çocuklarda bir pilav tanesi kadar fluorid içeren diş macunu diş fırçasına sürülmelidir. 3-6 yaşları arasındaki çocuklarda ise bir bezelye tanesi kadar fluoridli diş macunu fırçalama esnasında kullanılmalıdır. Diş fırçası, diş ile dişeti birleşimi hizasında 45°’lik eğim ile yerleştirilmelidir ve tüm dişlerin görünen yüzeyleri dairesel hareketler ile fırçalanmalıdır. Dişlerin çiğneyici yüzeyleri, ileri geri hareketlerle fırçalanır. Dişlerin iç yüzeyleri, yani dil ve damak tarafındaki yüzeyler, ufak dairesel veya süpürme haraketleri ile fırçalanmalıdır. En son dil ve damak fırçalanmalıdır. Küçük çocuklar çoğu zaman sadece dişlerin görünen yüzeylerini fırçaladıkları ve el becerilerinin henüz iyi gelişmemiş olabileceği için anne veya baba ile birlikte fırçalamanın yapılması önemlidir. Sabah kahvaltısı sonrası ve akşam yatmadan önce olmak üzere günde iki defa 2-3 dakikalık fırçalamanın yapılması etkin bir ağız bakımının sağlanması için şarttır.

 

 

 

 


Cocuk_dis_hekimi_bursa1.jpg
04/Eki/2015

Fluorid uygulamasi: 3 yasindan itibaren uygulanabilen bir koruyucu uygulamadir. Sut ve surekli dislere uygulanabilen fluorid materyali dis minesini curuge karsi guclendirmektedir. Ancak fluorid materyali tek basina curugu engelleyemez; curuk yapici olmayan diyet ve duzenli fircalama ile mutlaka desteklenmelidir.

Fissur ortucu: Dislere uygulanan bir koruyucu uygulamadir. Ozellikle agizin arka bolgesinde bulunan kucuk ve buyuk azi dislerin cigneyici yuzeylerinde bulunan oluklara uygulanmaktadir. Yemek artiklarinin bu oluklara yerlesmesine engel olan bu materyal curuk yapimina olanak tanimamaktadir. Ancak duzenli fircalama yapilmaz ise curuk olusumu kacinilmazdir.

 Kompozit restorasyon: Dislerde curuk veya doku kaybi meydana geldigi zaman bu dokularin yeniden bir materyal ile yapilandirilmasi gerekmektedir. Curuk veya hastalikli doku temizlendikten sonra disin dogal rengine benzer olan bir beyaz kompozit restorasyon materyali kullanilarak dis restore edilir. Kompozit restorasyon yapildiktan sonra bile iyi fircalamaya devam edilmelidir. Materyalin etrafinda hala dogal dis dokusu bulundugundan curuk gelisme riski devam etmektedir. Bu tedavi secenegi sut ve surekli dislere basari ile uygulanmaktadir.

Kuafaj: Curuk lezyon dis sinirine yakin fakat henuz ulasmamis ise kuafaj tedavisi yapilabilmektedir. Ancak ayni zamanda diste herhangi bir agri veya absenin gorulmemis olmasi gerekmektedir. Curuk temizlendikten sonra dis sinirini rahatsiz etmeyecek ve koruyacak bir doku dostu bir materyali yerlestirilmekte ve uzerine kompozit restorasyon yapilmaktadir. Bu tedavi secenegi sut dislerine uygulanmamakta, yalniz surekli dislere uygulanmaktadir.

Pulpotomi (amputasyon): Bu tedavi sadece sut disleri icin uygundur. Henuz agri ve enfeksiyonun baslamadigi ancak dis sinirinin bir kisminin etkilendigi derin curuklerde uygulanmaktadir. Sinir dokusunun etkilenen en ust kismi uzaklastirilarak kok bolgesinde canli kalan sinir dokusunun uzerine doku dostu bir materyal yerlestirilmektedir ve ardindan kompozit restorasyon uygulanmaktadir. Bazi durumlarda dogal dis dokusu kaybi cok fazla ise paslanmaz celik kuron yapilmasi gerekebilmektedir.

Pulpektomi (kanal tedavisi): Sut ve surekli dislerin siniri geri donulemez bir sekilde curukten etkilendiginde veya iltihaplandiginda sinirin tamamen uzaklastirilmasi gerekmektedir. Travmanin meydana geldigi bazi durumlarda da gerceklestirilen bir mudahaledir. Enfeksiyon, agri ve sisligin gozlendigi durumlarda islem oncesi antibiyotik kullanimi gerekebilmektedir. Kok icerisindeki sinir cikarildiktan sonra doku dostu bir materyal yerlestirilir ve doku kaybina gore kompozit restorasyon veya paslanmaz celik kuron yapilmaktadir. Kanal tedavisi ve disin restorasyonu icin birden fazla seans gerekmektedir.

Dis cekimi: Enfeksiyon, travma, asiri doku kaybi gibi nedenlerle tedavi edilemeyen sut veya surekli disler cekilmektedir. Bazi durumlarda ortodontik ihtiyac dolayisiyla disler cekilmektedir.

Yer tutucu: Sut dislerin erken kaybi sonucu bazi cocuk hastalara kisiye ozel yer tutucularin yapilmasi gerekmektedir. Komsu disler cekim bolgesine dogru hareket ederek cekim boslugunun kapanmasina neden olabilmekte ve surecek olan surekli disin surmesi zorlasabilmekte hatta engellenebilmektedir. Yer tutucularin amaci olusabilecek yer kaybini onlemek, ortodontik tedavi ihtiyacini minimuma indirmek ve konusma ile cigneme fonksiyonlarinin korunmasidir.

Paslanmaz celik kuron: Sut dislerinde kompozit restorasyon materyali ile tedavi edilemeyecek kadar fazla doku kaybi olustugunda paslanmaz celik kuron uygulamasi yapilabilmektedir. Ancak gerekli ise bu uygulama yapilmadan once pulpotomi ve pulpektomi islemlerinin yapilmasi gerekmektedir. Paslanmaz celik kuron uygulamasi dikey boyutun azalmasini engelleyerek cigneme fonksiyonunun korunmasina veya geri kazanilmasina olanak saglamaktadir.

 


dişçi_korkusu.jpg
21/Eki/2014

Diş ve ağız bakımının önemi gün geçtikçe önem kazanıyor. Güzel gülüşlere sahip olmak isteyen, ağız sağlığının önemini bilen ve bilinçaltlarında yer alan diş hekimi fobisini kırmak için mücadele etmeyi seçmeliler. Teknolojik imkanların gelişmesi, fiziki mekanların daha iyi olması ile diş hekimleri artık daha sevimli ve az korkunç olmaktadırlar. Korkuların nedenleri ve giderilmesi konusunda hem hastaların, hem de hekimlerin neler yapması gerektiğinden bahsedelim.

Türkiye’de çocukların % 80-90’nı diş hekiminden korkuyor.Bunun sebebi…

Anne babalardan duyulan yanlış ve eski tecrübeler, doktor ve iğne olma fobisi, bilgisizlik, diş hekimi muayenehanesinde karşılaşılan sesli ve çocuğun daha önceden görmediği ve kendine zarar verebileceğini düşündüğü bir takım cihazlar, güvensizlik, sayabileceğimiz çocukların diş hekimi korkusu nedenlerinden birkaçıdır.

Bu oran dünya üzerindeki yetişkinlerde % 10 seviyelerinde. Demek ki sadece çocuklarla ilgili değil…

Erişkinin daha önce ki yıllarda yaşadığı kötü deneyimler, kulaktan dolma yanlış bilgiler, söylentiler, teknik donanım ve çalışma yöntemlerinin bilinmemesi ve yıllık ağız kontrollerinin yapılmaması nedeniyle takip edilememesi, yetişkinlerin de korkularını yenemediklerini göstermektedir.

Yaşanan bu korkuların altında eskiden zor imkanlarla yapılıyor olmasının da rolü vardır…

Diş muayenehane donanımları, hastada sağlanan tam bir uyuşma, hastanın tedavisinde teknik donanım örneğin çok daha hızlı devir sayısı ile çalışan gelişmiş cihazlar, röntgen tetkikleri, ağız içi kameralar eskiden var olmayan teknik donanımlardı. Zorluklar ve imkansızlıklar içinde yapılan hizmetler korku sebebi olmuş olabilir.

Diş hekimi korkusu;  yaşayan bazı kimselerde kalp çarpıntısı ve mide bulantısı gibi fiziksel etkiler görülüyor. Bunu hekim; fark ederek desteklemek zorundadır…

Hekim ve ekibi, hastası fazla korkuyorsa onu rahatlatmak ve desteklemek için zaman ayırmak zorundadır. Hastanın yüz ifadesinden, kurduğu iletişim eksikliğinden, ondaki fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklar kolayca gözlenir.

Kişide çarpıntı veya tansiyon yükselmesi önceden fark edilmelidir…

Hastanın alınan anemnezinde daha önceden kronik bir tansiyon hastası olup olmadığı sorgulanır. Gerekli görülürse doktoru ile kontak kurulur. Sürekli aldığı bir tansiyon ilacı varsa o gün alıp almadığı sorulup, sadece o anda korkuya bağlı bir tansiyon artışı ise hastayı konuşarak ikna ve rahatlama sonrası tedaviye başlarız. Eğer hala yüksek tansiyon tespit edilirse bu bir tanışma seansı olarak kabul edilir ve tedavi bir sonraki seansa ertelenebilir.

Gelen kişilere yaşadıkları korkunun aslında gereksiz bir korku olduğunu anlamalarını sağlamak gerekmektedir…

Hasta tedavisine başlamada diş hekimi ona gererken güveni verebilmişse hastaya yapılan ilk müdahale sonunda; bu bir çocukta olabilir, hasta artık diş tedavisinin hiçte korkulacak bir olay olmadığını bilmektedir. İyi bir uyuşma sonrasında ağrı, acı duymadığını anladığında artık doktoruna tam olarak teslim olur ve koltuğa bir sonra ki seans artık daha rahat oturur. Bir diş hekimi, hastalarıyla güvene dayalı bir ilişki geliştirmek için mizah duygusunun önemli olduğunu bilir.

Her ne sebeple olsun ihtiyaç olduğu halde kaçışlar aslında durumu zorlaştırır…

dişçi_korkusu2Diş Hekiminden kaçış olayı ertelemek tek seansta halledilebilecek basit bir dolgu iken, daha çok vakit harcayarak maddi olarak da daha külfetli bir hale sokar. Arada,  tedavide gecikme yanda ki dişlere de sorunun yansımasına sebep olabilr.

Bu kaçışlarda genelde yanlış duyumların, abartılı anlatımların etkisi büyüktür…

Dostlarından ya da iş arkadaşlarından duyulan diş hekimiyle ilgili (dehşet) öyküleri, söylentiler diş hekimine gitme konusunda korku ve endişeleri arttırır. Hele bir de (tam uyuşmamıştım) şeklinde kötü bir deneyim yaşamışlarsa güvenlerini tamamen yitirirler.

Yanlış tecrübelerin de rolü de yok değildir…

Tam uyuşamama, hatalı restorasyonlar, kanal tedavisiyle ilgili yanlış bilgiler veya hatalı bir kanal tedavisinin seanslar boyu sürmesi, zor çıkarılan eski kronlar hastanın hafızasından pekte kolay silinemez.

Yanlış ve acı bir deneyim yaşayan kişi bu durumun üstesinden gelebilir…

Bu tamamen yeni karşılaşacağı, güven duyabileceği, onu rahatlatabilecek, destekleyecek, zaman ayırmaya uygun yeni bir hekimle tanışana kadar sürebilir.

O halde diş hekimi ile hastanın güven ilişkisi çok önemlidir…

Güven bu konuda ilk adımdır. Diğerleri arkadan gelecektir. Hasta doktoru nereye giderseniz gidin senelerce izleyecektir.

Doğru diş hekimi …

Dürüst, güvenilir, hasta psikolojisinden anlayan, deneyimli, hastaya yeterince zaman ayıran, günceli izleyen, insancıl, hijyen kuralarına uyan, teknik donanıma önem veren gibi özellikler… Daha da ilave edilebilir.

Tüm aile bireylerinin bir nevi aile hekimi gibi diş hekiminden de ortak hizmet almaları güven oluşturmada etkili olabilir…

 Aile hekimi gerekli gördüğü vakayı uzman bir diş hekimine de yönlendirerek hastanın en ideal tedaviyi görmesini sağlayabilir.

Eskiden korku üzerine kurulan kültürün üyeleri olarak “Yaramazlık yaparsan seni dişçiye götürürüm” gibi söylemleri sık duyardık. Bunlarda bilinçaltında korkuya neden oluyor…
Oluyor. Bu söylentiler hastanın kulağının bir yerlerinde hep kalıyor, ta ki güvenebileceği bir hekimle karşılaşana kadar…

Bu tür yanlış anlayışların gelişmesini önlemek bakımından ilk temasın, ilk randevunun önemi büyük olsa gerektir…

Hastayı kazanmak ve uzun yıllar devam eden birliktelikler o güne ve dopru tedavi uygulamasına bağlıdır.

Diş hekimi fobisi nedeniyle diş hekiminden  kaçan kişiler ileri boyutta  ağız ve diş sağlığı sorunları yaşayabilirler…

Çürükler, dişeti hastalıkları ki bu ilerde ciddi diş kayıplarına yol açabilir, diş taşları,gömük dişler, kırık resterasyonların yumuşak dokularda yol açacağı ağız içi yaralar gibi sorunlar yaşarlar.

Ağız ve diş temizliği konusu yeterince bilinip önem verilmelidir…

Ağız ve diş temizliği konusu; ülkemizde son derece ihmal edilen bir konu… Sağlıklı bir ağız için öncelikle kişi doğru temizlik nasıl yapılır, bilmeli ve uygulamalıdır…








DENTPLUS GEÇİT


Ahmet Yesevi Mah. Piknik Cad.
        Hasat Sk. Üründül Plaza K:1 Kapı No : 2
        No: 11 – 12 Nilüfer / BURSA


info@dentplus.com.tr

(0224) 404 00 87