DENTPLUS

BLOG



estetik_diş_bursa.jpg
28/Şub/2014

Diş ve diş eti estetiği; günümüzde yüz estetiğinin önemli öğelerinden biri olmuştur. Daha güzel bir gülüşe ve daha beyaz dişlere sahip olma isteği kişilerin gün be gün daha fazla ilgisini çekmekte ve bu sebeple diş hekimliğine başvuran hasta sayısı artmaktadır. Diş hekimliğinde; estetik uygulamalar, farklılıklar göstermektedir. Beyazlatma işlemi bu uygulamalar içerisinde en popüleridir.

Dişlerin formu yüzey şekli, dizilimi kadar renkleri de estetik bir gülüşün ana öğelerinden biridir. Şekil ve form bozukluğu olmayan ama kişiyi rengi ile rahatsız eden dişlerde estetik amaçlı dişlerin beyazlatılması yeni bir tedavi konsepti olmamakla beraber son yıllarda teknolojide ki gelişmeler ve gelişen tedavi teknikleriyle sık kullanılan ve aranılan bir tedavi haline gelmiştir.

 DİŞ RENKLEŞMESİ NASIL OLUR?

Diş renkleşmeleri; iç kaynaklı ve dış kaynaklı renkleşmeler olarak sınıflandırılır. İç kaynaklı renkleşmeler sistemik ilaç alımı, sistemik hastalıklar, dişin nekrozu(sinirinin ölmesi), dişin sinirinde kanama, kanal tedavisi sonrası dolgu maddelerinin sebep olduğu ve yaşlanma gibi lokal faktörler ile oluşan renkleşmelerdir.

Dış kaynaklı renkleşmelere ise günlük yaşamda kullanılan içecekler( kahve, çay), sigara ve içinde ki bileşikler, boyalı gıdalar sebep olabilir.

BEYAZLATMA YÖNTEMLERİ

Beyazlatma yöntemleri üç ana sınıfa ayrılır.

Bir; diş hekimi kontrolünde evde hastanın kendisinin uyguladığı beyazlatma. (home bleaching, night guard bleaching).

İki; diş hekiminin muayenehane şartlarında uyguladığı beyazlatma.

Ve son olarak ta çok tavsiye edilen bir yöntem olmamakla beraber; hastanın piyasadan satın aldığı macun ve beyazlatma kalemleri ile kendisinin uyguladığı beyazlatmadır.

Diş hekimi kontrolünde ve muayenehane şartlarında yapılan beyazlatma; hızlı bir beyazlatma etkisi yaratır. Hasta kontrolünde olan uygulamalar ise; daha uzun zaman içerisinde ve kontrollü olarak ortaya çıkarlar. Buradaki fark kullanılan materyallerin konsantrasyonlarının değişik olması ve muayenehane şartlarında yapılan beyazlatmada işlemi hızlandıracak lazer ve halojen ışın kaynakları gibi yardımcı ekipmanlar kullanılarak, beyazlatma etkisinin hızlı ortaya çıkması sağlanmasıdır.

Estetik Diş Bursa


28/Şub/2014

Dental implant uygulamaları total ve parsiyel dişsiz ağızların protetik tedavilerinde yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Basarı oranlarının çoğu zaman yüksek olmasına rağmen komplikasyonlar, başarısızlıklar ve kayıplarla da karşılaşılabilmektedir. Bu kayıpların pek çoğu  periodontal hastalıklar (dişeti hastalıkları) ve hastanın yetersiz ağız bakımından kaynaklanmaktadır.

Günümüze kadar olan dönemde implantla iligili  dökümante edilmiş uzun süreli çalışmalarla klinik başarı oranının yüksek olduğunun ortaya konulması ile bu artışın hızla devam edeceği de görünen bir gerçekti rve implant tedavilerinin başarı oranı %90’larla ifade edilmektedir.Ancak bu rakam büyük bir oranı ifade etse de  / 10 luk bir başarısızlık da yatsınamaz bir rakamdır. İmplant tedavisi çoğu zaman birden fazla dişlerin eksik olduğu ağızlarda uygulanmaktadır. Bu noktada hastanın dişlerini neden kaybettiği çok büyük önem taşımaktadır. Hastalar çoğu zaman dişlerini periodontal hastalık sebebiyle kaybederler. Periodontal hastalığın başlıca sebebi mikrobiyal dental plak dediğimiz bakteri plağıdır ve bu plak binlerce zararlı bakteriyi barındırmaktadır. Bu noktada implant uygulancak hastanın periodontal hastalık geçmişi var ise ve hastalık tedavi edilmeden implant uygulamasına girilmiş ise bu implantaların  kaybedilme şansı çok yüksek olacaktır, çünkü ağızdaki bakteriyel ortam elimine edilmediği için bu ortam zamanla implantların çevre dokularına da zarar vermeye başlayacak ve bir süre sonra implant etrafındaki dişeti dokusunda daha sonrada implant etrafındaki kemik dokusunda harabiyet başlayacaktır.

Geç dönem implant başarısızlıkların bir bölümü aşırı okluzal yükleme sonucu ortaya çıkarken bir bölümü ise fonksiyonda olan implantın etrafındaki dokuları etkileyen iltihabi biyolojik komplikasyonlar nedeniyle görülmektedir. Çeşitli deneysel ve insan çalışmaları, geç dönem başarısızlıkların büyük bir bölümünü kapsayan peri-implant hastalıkların oluşumu ve gelişiminde mikrobiyal plağın önemli bir etyolojik faktör olduğunu göstermiştir. Bakteriyel kolonizasyonla oluşan iltihabi sürecin hemen hemen tümü yumuşak dokuda başlar Başlangıç dönemindeki bu enfeksiyona karşı gelişen konak cevabı olayı kontrol altına alamazsa implantın kemik yatağı etkilenmeye başlar.
Ağız boşluğunun mikrobiyal yükü ve patojen bakterilerin varlığı implant sağlığı için büyük bir risk taşır. İmplantlarm bakteriyel kontaminasyonunda ve mikroflorasının oluşmasında rezervuar olarak işlev gören periodontal cepler önemli bir yer tutar. İmplantlarm çevresindeki mikroflora ile periodontitis hikayesi olan parsiyel dişsiz ağızlardaki dişlerin mikroflorası, periodontal ceplerdeki periodontopa-tojenlerin implantlara ulaşmasıyla benzerdir. İmplantların ağız boşluğuna açılmasından 14-30 gün gibi kısa bir süre sonra periodontal patojenler implantlarm etrafında saptanabilmektedir. Periodontal probleme sahip parsiyel dişsiz hastalarda implantların uzun dönem iyi prognoza sahip olması halen tartışmalıdır. Periodontal dokuların sağlık durumu peri-implant dokuların sağlık durumunu etkilemektedir.

Periodontal hastalık nedeniyle diş kaybeden hastalarda peri-implantitis gelişme riskinin periodontal olarak sağlıklı bireylere göre 4-5 kat daha fazla olduğu gösterilmiştir.

Periodontal hastalık nedeniyle diş kaybı olan hastalarda implant tedavisinden önce enfeksiyon kontrolü amacıyla ümitsiz dişlerin çekimi, ağız hijyeninin sağlanması, diştaşı temizliği ve kök yüzeyi temizliği ve cerrahi işlemler yapılmalıdır Tedavi edilmemiş periodontal hastalık büyük bir risk faktörüdür ve peri-implant ve periodontal dokuların sağlığının korunması için düzenli bir idame programının uygulanması önem taşır. Bu yüzden yetersiz ağız hijyeni veya lokal enflamasyon varlığında implant tedavisinin uygulanmaması önerilmektedir.

Bir diğer önemli konuda ağız bakımıdır. Ağız bakımına özen göstermeyen kişilerde doğal diş kayıpları nasıl daha fazla ve erken olmaktaysa, implant kaybı da söz konusu olabilmektedir.
İmplantlar ile doğal dişler arasındaki benzerlik, implantları doğal diş gibi değerlendirmemize ve benimsememize daha çok yardımcı olacaktır.

İmplantların da doğal dişlerde olduğu gibi diş fırçaları ve diş iplikleri ile temizlenmesine ihtiyaç vardır. Aksi takdirde doğal dişlerdeki benzer olmsuzluklar, dişeti iltihapları  ve sonucunda da implant kayıpları söz kunusu olabilmektedir..


dis_beyazlatma.jpg
05/Oca/2014

İnsanlarda diş renkleri; tıpkı ten renkleri gibi farklılıklar gösterir. Bazı kişiler doğuştan şanslı olarak beyaz diş rengine sahiptirler. Bazıları ise, genetik olarak koyu diş rengi ile doğarlar. Dişlerin doğal renkleri zaman içinde kullanılan çay, kahve, sigara ve yediğimiz içtiğimiz boyar maddelerin etkisi ile renkleşir ve lekelenir. Bu durum bizi sosyal hayatımızda çoğu zaman rahatsız etmektedir.

Diş Beyazlatma Yöntemleri :

Dişleri beyazlatmak için 3 farklı yöntem bulunmaktadır.

– Home Bleaching

– Ofis Bleaching

– İnternal Bleaching

Home Bleaching:

 

Diş hekimlerinin önerdiği kimyasal ajanlar ile düzenli olarak hekim kontrolünde uygulanan yöntemdir. Hekim, bu işlem için öncelikle hastasından ölçü alıp kişinin dişlerine tam olarak uyum sağlayan özel bir kalıp hazırlar. Hasta evde, bu plakların içine belirli miktarlarda beyazlatma jelini (% 10–15’lik karbamidperoksid) uygular. Hasta,  tavsiye edilen süre boyunca bu plağı ağzınızda dişlerin üzerinde tutar (3–5 gün). Bu yöntemde hasta, diş etlerini çok iyi korumalıdır. Beyazlatma jelinin diş etlerine taşmaması, temas etmemesi gerekmektedir. Taşan jel diş fır

çasıyla uzaklaştırılmalıdır.

Özel konsantrasyonlarda ki beyazlatma ajanı, hazırlanan bu kalıbın içerisine konularak günün belli saatlerinde uygulanmaktadır. Gün içerisinde uygulamak biraz zor olabildiğinden genellikle gece uykudayken uygulanır.

Ofis Bleaching

Klinikte uygulanan diş beyazlatma yöntemidir. Zaman kısıtlaması olan hastalar için uygun bir yöntemdir. Çok daha kısa sürede etkin bir beyazlama sağlar. Ev tipine göre daha pahalıdır. Diş hekimi tarafından dişlerin üzerine sürülen beyazlatma jeli UV ışını ya da laser yardımıyla aktif hale getirilir ve beyazlama 1–2 saat içinde gerçekleşir.

İnternal Bleaching

Kanal tedavisi sonucu renkleşmiş dişlerde uygulanan yöntemdir. Önce kanal tedavisinin kalitesi incelenir. Kanal tedavisi iyi değilse tekrarlanır. Dişteki dolgu uzaklaştırılır. Açılan

 

kaviteye beyazlatma jeli uygulanır. Sonra diş, geçici dolgu ile sıkıca kapatılır. En önemli yan etkileri, diş çevresi dokuların zarar görmesi ve kök ucunda erime görülmesidir. Bazı durumlarda renkleşmiş diş komşu dişlerden daha fazla beyazlayabilir.

Diş beyazlatmanın yan etkileri var mıdır?

Tüm diş beyazlatma yöntemleri dişler de az da olsa hassasiyete sebebiyet verebilmektedir. Bu hassasiyet; havaya, çok sıcak ve çok soğuk yiyeceklere karşı bile olabilmektedir. Bu durum normal ve beklenen bir yan etkidir. Hassasiyetin genellikle 24-48 saat içersinde geçmesi beklenir. Beklenmeyen bir durum ile karşılaşıldığında mutlaka hekime başvurulmalıdır.

Dişlerin beyazlaması ne kadar sürer ?

Dişlerin beyazlaması kişiden kişiye göre değişiklik göstermektedir. Kimi dişler bir ya da iki günde beyazlarken, bazı dişerlerin beyazlaması bir iki ayı bulabilmektedir. Ortalama beyazlamasa süresi 2-3 haftadadır. Dişlerde sarılaşma grileşmeden ne kadar çok ise beyazlatma o kadar etkili olabilmektedir. Antibiyotik kullanımına bağlı oluşan grileşmelerin beyazlaması daha zordur ve sonuca ulaşmak daha uzun bir süre gerektirebilir.

Diş beyazlatmanın etkisi ne kadar sürer ? 

Beyazlatma sonrasında renk yavaş yavaş kaybolmaya başlar. Bu süre 6 ay ile 1 yıl arası bir zaman alır. 4-6 ayda bir 1 ya da 2 seans ile desteklenebilir.

Diş beyazlatma porselenleri de beyazlatır mı ? 

Tüm beyazlama yönetmeleri ve maderli doğal diş yapısı için planlanmıştır; ve uygulanmaktadır. Porselen kaplama kuron ve köprülerde yapılan beyazlatma işlemleri sonuç vermemektedir.

Beyazlatma sonrası kahve içebilir miyim ? 

Beyazlatma ve sonrasında yaklaşık 2 hafta boyunca; kahve, kola, şarap gibi renklendirici maddelerden uzak kalınması tavsiye edilir.

Diş beyazlatma sonuçları herkeste aynı mıdır ?

Diş beyazlatma işlemi kişiden kişiye göre farklı sonuçlanmaktadır. Dişlerin beyazlaması kişiden kişiye göre değişiklik göstermektedir. Kimi dişler bir ya da iki günde beyazlarken, bazı dişerlerin beyazlaması bir iki ayı bulabilmektedir. Dişlerde sarılaşma grileşmeden ne kadar çok ise beyazlatma o kadar etkili olabilmektedir. Antibiyotik kullanımına bağlı oluşan grileşmelerin beyazlaması daha zordur ve sonuca ulaşmak daha uzun bir süre gerektirebilir.

Dişin renklenme sebepleri nelerdir ?

* Hayat boyu devam eden fizyolojik renklenme
* Dolgu yapıldıktan sonra oluşan renklenme (amalgam)
* Dişlerin geliştiği sırada yani daha sürmeden antibiyotik kullanımı
* Kanal tedavisine bağlı olarak dişin içinden gelen renk değişikliği
* Kahve, çay, tütün, kırmızı şarap ve uzun süre ağız gargaralarının kullanımına bağlı olarak dişin yüzeyinin renklenmesi
* Darbe (travma) sonucu dişin içindeki canlı dokunun ölmesiyle dişin içindeki kanamaya bağlı olarak oluşan renklenme.

Diş beyazlatma önerilmeyen durumlar nelerdir ?

* Ağız bakımının iyi olmaması
* Dişlerdeki harabiyet ya da büyük çürükler
* Diş etleri ve periodontal dokularda hastalık varsa
* Diş gıcırdatması olan hastalarda

Hekim kontrolünde yapılan beyazlatma, uygulamalarının en önemli avantajı kişiye özel beyazlatma ajanının kullanılması sayesinde hızlı ve kalıcı sonuçlar alınıyor olması ve diş yapısına ya da ağızda ki yumuşak dokulara zarar vermiyor olmasıdır. Bu yöntemin bir diğer avantajı da, bu ajanların yine kişiye özel olarak hazırlanmış apareyler içerisinde uygulanması sayesinde kişi için uygulama kolaylığı sağlamasıdır. Hazırlanan aparey, kişinin tam olarak diş yapısına uygun olduğundan uygulama sırasında hem apareyin ağızdan düşmemesi hem de beyazlatma ajanının ağız içersine bulaşarak dil, dudak vb yumuşak dokulara zarar vermemesi sağlanmaktadır.


implant2.jpg
05/Oca/2014

İmplant, eksik diş ve dişlerin fonksiyon ve estetiğini yeniden kazandırmak için, çene kemiğine yerleştirilen titanyum bir vidadır. İmplant tedavisi, tek bir diş için yapılabileceği gibi, birden fazla diş veya bir proteze destek amaçlı da uygulanabilir. Dişlerini kaybetmiş bireylere ikinci bir şans sunan implantlar sayesinde, bireyler hem sağlıklarına hem de estetik, güzel bir ağız yapısına sahip olurlar.

Protez kullanan kişilerin bir bölümü, özellikle yemek yerken birçok sıkıntı çeker. Yapılan araştırmalara göre, protez kullanan kişilerin %29′u sadece yumuşak ve ezilmiş gıdalarla beslenirken, %50′si birçok besinden uzak durur. Hastaların % 17′ si de kendi dişleri ile daha etkili çiğnediklerini belirtmişlerdir. Total protez (Tüm damak) kullananların % 66′sı ise çiğnemede güçlük çektiklerini söylemişlerdir. Çiğnemede hissedilen zorluklarla birlikte sindirim sisteminde de bazı rahatsızlıklar görülebilir.

İmplant tedavisi ise, dilediğiniz zaman dilediğinizi yeme özgürlüğünü size sunmaktadır. Aynı zamanda implantlar kemik kaybını önlemekte de önemli rol oynar.

“ Bir diş kaybedildiğinde etrafındaki kemik dokusunda da kayıp olur. “

Kemik, yoğunluğunu ve formunu korumak için uyarıcıya ihtiyaç duyar. Çene kemiğiniz, dişlerin uyguladığı kuvvetle sürekli bir basınç altındadır. Diş, üzerine gelen kuvveti, kendisini çevreleyen kemiğe iletir. Dişin kaybıyla uyarıcı eksikliği sonucunda kemik kaybı yani “rezorpsiyon” oluşur. İmplantın yaratacağı uyarıcı etki ise dişin uyguladığı ile benzer olduğu için, kemik kaybını sadece implantlar önleyebilirler.

İMPLANT KİMLERE UYGULANIR ?                      

İmplantlar herkes için uygun olmayabilir. İyi bir genel sağlık durumunuz, sağlıklı dişetleriniz ve implantları desteklemek için çenenizdeki kemiğin yeterli olması gerekmektedir. Tedaviniz süresnce ve sonrasında düzenli kontroller gerektirmektedir ve iyi bir ağız hijyeni ile ağız sağlığına önem vermeyi gerektirmektedir.

Diş impantları için iyi bir aday olup olmadığınızı belirlemek için, implantoloji hakkında deneyimli bir dişhekiminin tavsiyesini aramak önemlidir. Dental implant prosedürü cerrahidir. Bu yüzden, özellikle bu konunun cerrahisinde deneyimli dişhekiminin tavsiyesini aramak önemlidir.

Aktif diyabet, kanser veya periodontal hastalık gibi bazı tıbbi durumlar, implant gerçekleştirilmeden önce tedavi gerektirebilir.

İmplant adayı olup olmadığınızı değerlendirmek için kemik yoğunluğunu ve miktarını belirlemenin gerekliliği kaydedilmelidir. Bazı durumlarda, eğer periodontal hastalığa bağlı kemik kaybı varsa implantlar tavsiye edilmeyebilir ve kemiğin yeniden oluşumu veya greftlemeye aday değilsinizdir. Bazı durumlarda, bir sentetik kemik, sığır kemiği veya kendi kemiğinizden türetilen kemik grefti implant için gereken desteği sağlamaktadır.

“Sigara ve immonusupresif kullanan kişilerde yüksek implant başarısızlık oranının meydana geldiğini kaydetmek önemlidir.”

[heading]Bursa İmplant [/heading]


diş_eti_hastalıkları2.jpg
07/Kas/2013

Diş Eti Hastalıkları 1

dis_eti_hastaliklariBu ay blog yazımızı yine  diş eti hastalıkları ve çekilmesi üzerine yazmayı seçtim. Diş eti hastalıkları günümüzde sıkça karşımıza çıkan bir problemdir ve aslında yine bu hastalığın oluşmaması için çözümü genetik etkenlerin yanı sıra, kişinin kendisiyle de alakalıdır.

Diş Hassasiyeti Dentinin Açığa Çıkması Sonucu Oluşur.Diş hassasiyetine, diş minesinin altında bulunan ve “dentin” olarak adlandırılan dişin yumuşak kısmının aşamalı olarak açığa çıkması yol açar.Dentinde, sinir uçları içeren ve sıvı ile dolu küçük kanallar (tübüller) bulunur. Sıcak, soğuk veya tatlı, ekşi yiyecek veya içeceklerin tüketilmesi bu sıvının harekete geçmesine yol açar. Bu sıvı hareketi, sinir uçlarının reaksiyon göstermesine neden olarak ani bir rahatsızlığı veya kısa süreli ve keskin bir sızıyı tetikler.

Hassas dişlere yol açabilen en yaygın diş sorunlarından bazıları şunlardır:

Çok sık, çok şiddetli ve bastırarak veya sert kıl yapısına sahip bir diş fırçasıyla dişleri fırçalama gibi ağız bakım alışkanlıkları, sonuç olarak diş minesini aşındırabilir. Bu, ayrıca diş etinin geri çekilmesine yol açarak dentinin daha çok açılmasına ve korunmasız kalmasına neden olabilir.

Diş eti dokusu iltihaplandığında ve gingivitle (diş eti hastalığı) güçsüzleştiğinde, diş etiniz hassas hale gelebilir ve bunun sonucu, alttaki dentin kök yüzeyinin daha fazla kısmı korunmasız kaldığından diş hassasiyeti hissedebilirsiniz.

Uyurken dişlerinizi gıcırdatıyorsanız veya gün boyunca dişlerinizi sıkıyorsanız, mineyi aşındırıyor ve dişinizin altıntaki dentin tabakasını korunmasız bırakıyor olabilirsiniz.

Parafonksiyonel hareketler; kalem ısırma, diş sıkma, tırnak yemek gibi normal dışı hareketlerle diş eti çekilmesini tetikleyebilirler.

Anatomik faktörler de çelikmelerde etkilidir. Örneğin; diş eti dokusunda baskılara karşı koyan, yapışık diş eti mikrarının azlığı veya yanak ve dudakta ki frenumların uzunluğu da diş eti dokusunda çekilmelere yol açmaktadır.

Bunun dışında periodontal hastalık neticesinde oluşan diş eti çekilmeleri vardır.

 

Kötü yapılmış kuron köprü ve dolgular baskı yaratıp, plak birikim miktarını arttıracağı için uzun dönemde diş etinin çekilmesine sebep olabilir.

Diş eti çekilmelerinde ki tedavi protokolü, çekilme sebebine göre farklılık göstermektedir. Örneğin, anatomik faktörlerle ilgili bir diş eti çekilmesi bu faktörün elimine edilmesiyle engellenebilirken, periodontal hastalığa bağlı diş eti çekilmesini tedavi etmek mümkün olmamaktadır.

Diş eti çekilmeleri sebebiyle oluşan dentin hassasiyeti, dentinde ki tübünlerin tıkanması ile tedavi edilmelidir. Tübüller özel diş macunları, çeşitli vernikler veya lazer uygulamaları şeklinde ki yöntemlerle tıkanıp hassasiyet elimine edilebilir. Ancak bu yöntem ile sadece hassasiyet giderilmesi engellenmekte, diş eti çekilmesinin kapatılması mümkün olmamaktadır. Diş eti çekilmesi kapatılması hedeflendiğinde tedavi mutlaka sebebi elimine edecek şekilde cerrahi yöntem ile olmaktadır. Bu da diş eti dokusunun altında çeşitli biomateryaller koyma veya mevcut diş eti dokusunun eksik olan yere kaydırılması gibi yöntemlerle olmaktadır. Bu noktada mutlaka bir periodontalogdan yardım alınmalıdır.


diş_eti_hastalıkları1.jpg
25/Eyl/2013

Dişeti hastalıkları (Periodontal hastalıklar), her dört kişiden üçünü yaşamının bir döneminde etkileyerek dişlerin kaybına yol açar. Dişeti hastalığı erken teşhis edilirse başarılı bir şekilde tedavi edilir.

Dişeti hastalıklarının tedavisi ve korunma sağlığımız açısından çok önemlidir. Doğal dişlerinizi koruduğunuz sürece gıdaları daha rahat çiğneyebilir ve daha iyi sindirilmesini sağlayabilirsiniz. İyi bir görünüm ve kendinizi iyi hissetmek için, doğal ağız ve diş yapınıza özen göstermelisiniz.

Dişeti hastalığı nedir?

Dişin etrafındaki destek dokularını ve dişetlerini etkileyen hastalıklara dişeti hastalıkları adı verilir. Dişeti hastalıkların ilk safhası olan gingivitis de dişetleri kızarır, şişer ve kolayca kanar. Hastalığın bu dönemi fazla sıkıntılı olmamaktadır, fakat gerekli tedavi yapılmadığı takdirde, dişleri çevreleyen kemik dokusunda geri dönüşü olamayan kayıplar ortaya çıkar ve periodontitis dediğimiz basit dişeti iltihabının çene kemiğine yayıldığı bir durum olan hadise gelişebilir. Periodontitis dişeti hastalığının ilerlemiş safhasıdır. Dişlerin ağız içinde durmasını sağlayan kemik ve destek dokular harap olur. Dişlerin etrafındaki kemik kaybı ile cep adı verilen boşluklar oluşur. Hastalık ilerledikçe dişler sallanmaya başlar ve sonuçta dişin çekilmesi gündeme gelir.

Hastalığın sebepleri nelerdir?

Hastalığın birinci sebebi, yediğimiz besinlerin etkili temizleme yapılmaması sonucunda dişlerin yüzeylerinin ve aralarında birikmesiyle oluşan mikrobiyal dental plaktır. Bu plak içerisinde birçok çeşit ve sayıda mikroorganizma barınmaktadır. Bu mikroorganizmaların ürettikleri zararlı maddeler diş eti hastalıklarına sebep olmaktadır. Mikrobiyal dental plak başlangıçta yumuşaktır, diş fırçası ve diş ipi kullanımıyla rahatlıkla dişler üzerinde uzaklaştırılabilir. Ancak uzaklaştırılamadığı takdirde plak sertleşir ve tükürükle birleşerek diş taşı oluşur. Diş taşı pürüzlü bir alan yarattığından plak birikimini arttırmaktadır.

Hastalık nasıl teşhis edilir?

Hastalık hekim tarafından yapılan ağız içi ve radyografik muayene ile teşhis edilmektedir.

Dişeti Hastalığı Oluştuğunu Nasıl Anlarım?

Dişeti hastalığı, her yaşta, fakat genellikle yetişkinlerde ortaya çıkar. Erken teşhis edildiği takdirde dişeti hastalığı önlenebilir, bu yüzden aşağıdaki semptomlardan birini fark ettiğinizde diş hekiminize gitmeniz faydanıza olacaktır:

  • Fırçalama yaparken ve ya durduk yere ağızdan kan gelmesi
  • Diş eti renginin pembe renkten kırmızı hatta mora doğru değişikliğe uğraması
  • Diş etlerinin şişmesi
  • Ağız kokusu
  • Dişlerin arasına yemek sıkışma hissiyatı
  • Diş taşı birikimde artma olması
  • Diş etlerinde kaşınma
  • Diş etlerinde çekilme
  • Dişlerin aralanması, yer değiştirmesi, sallanması…
  • Sürekli ağzınızda kötü tat

Dişeti hastalığının aşamaları nelerdir?

  • Gingivitis (Dişeti İltihabı): Dişeti hastalığının en erken aşamasıdır, dişeti çizgisinde plak birimi sonucunda oluşan dişeti iltihabıdır. Diş ipi kullanılmadığı ve dişler her gün fırçalanmadığı takdirde, yiyecek artıkları birikir ve bakteriyel bir ortam meydana gelir. Bu bakteriler dişeti dokusunu tahriş eden toksinler üreterek dişeti iltihabına neden olabilir. Fırçalama ve diş ipi kullanılması esnasında dişetleri kanayabilir. Dişetinin sağlıklı görünümü bozulabilir. Dişeti hastalığının bu ilk aşamasında hasar önlenebilir, çünkü dişi tutan kemik ve bağlı dokuları henüz etkilenmemiştir. Bu safhada önlem alınması ve hekime danışılması çok çok önemlidir.
  • Periodontitis: Bu aşamada, dişleri tutan destek kemik ve kemiğe yapışan ve dişeti dokusunun bütünlüğünü sağlayan lifler geri döndürülemez bir biçimde hasar görmüştür. Dişeti çizgisinin altında, gıda ve plakları hapseden bir cep oluşmaya başlayabilir. Bu durum bir kısır döngüyü beraberinde getirmektedir. Artık dişerin fırçalanması ve diş ipi kullanılması da temizliği bir yere kadar başarılı kılabilmektedir. Oluşan cep’in tabanına ulaşmak mümkün olamamaktadır. Bu nokta da mutlaka profesyonel bir yardım gerekmektedir. Vakit kaybetmeden diş hekimine muayene olmak pek çok olumsuz durumdan bizi korur.  Biz bu durumu ihmal edip yok saydığımız takdirde, hastalığın ilerlemesi devam eder ve son dişleri destekleyen lifler ve kemik hasar görerek, dişlerin sallanmasına, uzamasına ve ayrılmasına neden olabilir.

Dişeti Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?

Dişeti hastalığının erken aşamaları, doğru bir şekilde diş fırçalama ve diş ipi kullanımı ile önlenebilir. İyi bir ağız bakımı, plakların birikmesini önlemeye yardımcı olur. Diş hekiminiz tarafından yapılacak profesyonel temizlik, biriken ve sertleşerek tartar haline gelen plakları çıkarmanın tek yoludur. Diş hekiminiz, dişetinin üzerinde ki ve altındaki tartarı yok etmek için dişlerinizi temizleyecektir ve size bu seansta ağız hijyeninin önemini vurgulayacak ve olması gereken temizlik şeklini öğretecektir.  Durum daha ciddi ise kök yüzeyi düzeltme işlemi yapılabilir. Kök yüzeyi düzeltme, diş köklerindeki düzensizlikleri düzleştirmeye ve burada plak birikimini azaltmaya yarar. Böylelikle dişeti dokusu da sağlıklı bir kök yüzeyine yapışacaktır. Başlangıç periopdontal tedavi denilen bu tedavi şekli hastalığın başlangıç safhalarında bir tedavi yöntemi olacağı gibi ilerleyen evrelerde operasyona hazırlık amacıyla yapılabilir.İlerlemiş safhalarda dişeti hastalığının tedavisi dişlerin etrafını çevreleyen yumuşak (dişeti) ve sert dokuların (kemik) ve bu dokulara ait yıkımların durdurulması ve düzeltilmesini amaçlar. Bu hastalığın tipine ve şiddetine göre farklılık göstermektedir. Hastalığın sadece dişeti ile sınırlı olduğu vakalarda dişeti cebini elimine etmek amaç olurken, çene kemiğinin etkilendiği durumlarda bu tedavi şekline kemiği de ilave etmek doğru olacaktır, kemik düzeltilecektir ve gerekli olduğu takdirde kemik grefti veya memranlardan faydalanılmaktadır.

Erken safhada ki dişeti hastalığı, düzenli diş muayenesiyle ilerlemeden tedavi edilebilir. Durumunuz daha da ilerlemişse, diş hekimi muayenehanesinde tedavi gerekecektir.

Tedavi sonucunda dişlerim iyileşecek mi? Dişlerimi ne kadar kullanacağım?

Tedavi sonrasında dişetleri kanamasız açık pembe renkli ve sert kıvamlı yapoısını kazanmaktadır. Ancak; hastalık şiddetli ve kemik yıkımı çok olmuşsa dişlerin boylarında uzama ve dişler arasında aralanma meydana gelebilir bu durumda tedavi başarı ile sonuçlanmıştır, kemik dokusu sağlamdır ancak görünüm etkilenmiştir. Bazı durumlarda da elimizde ki tüm imkanlara rağmen kemik dokusu tamir olamayacak düzeydedir, bu gibi durumlarda diş çekimi tedavi planına dahil edilir. Tadevi sonunda kişiler doğal dişlerini uzun süre ağızda tutarlar. Ancak unutulmamalıdır ki tedaviden sonra ki bu süre tedaviden çok kişinin özenli ve titiz bakımı ile ilgilidir.

Atlanmaması gereken çok önemli bir konu daha var ki; tedavinin başarısı hekime bağlı olduğu kadar, kişinin kendisine de bağlıdır. Bu da ancak iyi bir ev bakımı ve düzenli diş hekimi kontrollerine gitmekle olmaktadır.

 Diş ve diş eti sağlığınız sizin yönetiminizdedir…


diabetvediş.jpg
22/Ağu/2013

deniz_noyunSevgili okurlarım;

12 Ekim 2012 tarihinde katıldığım Cenevre’de ki diyabet ve dişetisağlığı konulu seminer bilgilerimi sizlerle paylaşmak istedim. Bu ay ki konumuzu toplumumuzu yakından ilgilendiren diyabet ve ağız sağlığı olsun istedim. Boston’da ki Joslin Diabetes Center Professional Education’ın Cenevre’de düzenlediği en son litaretürü aktarıyorum… Daha fazla bilgi almak için, tıklayın…

Diabetis Mellitus nedir?

Diyabetes Mellitus kan şekerinin kronik olarak yükselmesi ile birlikte insülün salgılanmasında ki bozukluk karakterize bir rahatsızlıktır.

Türk Nüfusunun  yaklaşık üçte biri ilerleyen yaşlarında bu hastalıktan etkilenmektedir.

Glisemik kontrolü olmayan kişilerin, diş eti hastalığına yakalanma insidansı iki üç kat daha fazladır …

Diş eti hastalığı nedir?

Diş eti hastalığı, biofilm denen ve içinde çok farklı ve çeşitli  bakterilerin bulunduğu kronik enfeksiyonel bir hastalıktır. Basit bir dişeti iltahıbıyla başlayıp kontrol edilmediği taktirde çene kemiğinin de yıkımıyla karekterize diş kaybıyla sonuçlanan ciddi sonuçları olan bir rahatsızlıktır. Diş eti hastalığı için  en önemli risk faktörleri, kötü ağız hijjeni, genetik yatkınlık, sigara kullanımı, obezite, stresli yaşam ve diyabettir.

Dişeti hastalığı ve diyabet arasında ki ilişki nedir?

Diyabet pek çok organı etkilediği gibi, ağız dokusunda da kontrol edilmediği taktirde ciddi bir harabiyet yaratmaktadır. Yüksek kan şekeri ve

insülin direnci diyabet hastalığının oluşmasında en önemli iki faktördür. Periodontal hastalık glisemik kontrolü olmayan kişilerde diyabetin bir sonucu olarak iki üç kat daha fazla görünmektedir. Aynı zamanda da periodontal hastalığa sahip kişilerinde glisemik kontrolü daha zor olmaktadır.

Ağız ve diş sağlığına dikkat eden kimse, diyabette kontrol sağlayabilir mi?

Son günlerde diyabetin ağız ve diş sağlığı üzerine etkisi aynı zamanda ağız diş sağlığının diyabetin kontrolüne etkisi araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Bu konuda pek çok çalışmalar yapılmaktadır. Bu çift yönlü yaklaşım; her iki hastalığın tedavisinde önemli ve başarılı sonuçlar doğurmaktadır. Hatta son çalışmalar göstermektedir ki, oral hijjen eğitimine dikkat edilerek iyapılan diş eti tedavisi, glisemik kontrolü de kolaylaştırmaktadır.  Tabi hastanının beslenmesininde kontrollü olması gerekmektedir.

Diş eti hastalığının göstergeleri nelerdir?

Kırmızı, şiş, kanayan diş etleri diş kaybı, dişlerde sallanma, uzama, ayrılma, dişlerde sebepsiz hassasiyet, apse oluşumu, ağız kokusu, dişlerin etrafında çok miktarda plak ve diş taşı birikimi bu hastalığın göstergeleridir.

Aşağıda sunulan anket sorularının pek çoğuna evet diyorsanız bir diş hekimine görünmelisiniz.

  1. Diş etlerinizde problem olduğunu düşünüyor musunuz?
  2. Daha önce Diş eti hastalığı ile ilgili tedavi gördünüz mü?
  3. Dişlerinizde sebepsiz yere sallanma ve ya aralanma yada uzama oldu mu?
  4. Sebepsiz yere diş kaybınız odlumu?
  5. Son üç aydır, dişlerinizde yer değiştirme ve farklılık hissediyor musunuz?
  6. Diyabet hastası mısınız?
  7. 50 yaşın üzerinde misiniz?
  8. Daha önce hiç şeker tahlili yaptırdınız mı? İnsülün direnciniz mevcut mu?
  9. Kürdan kullanma ihtiyacı duyuyor musunuz?
  10. Sebepsiz yere diş eti kanaması oluyor mu?

 

Aşağıda ki sorulara pek çoğuna evet diyorsanız mutlaka bir endokronoloğa görülmelisiniz…

  1. Beden kitle endeksiniz 27 den fazla mı?
  2. 65 yaşından gencim, pasive ve hareketsiz bir yaşama sahibim.
  3. Ailemde diyabetli kişiler var.
  4.  Sık sık diş eti apsesi oluyor.
  5. Ağzımda beyaz beyaz lezyonlar mevcut.
  6. Kırmızı, şiş, kanamalı diş etlerine sahibim.
  7. Çok fazla ağız kuruluğum ve kokum oluyor.
  8. Ağzımda bir aseton tadı oluyor.

 

Beslenme ile dişeti hastalığı arasında ki ilişki nasıldır?

İyi dengeli ve kontrollü beslenme nasıl ki vücut salgımız için önemli ise ağız sağlığı açısından da önemlidir. Örneğin çok fazla karbonhidrat tüketen kişilerin plak olusumları daha fazla olacaktır. Bu plak dişler üzerinden iyi bir şekilde uzaklaştırılmadığı takdirde dişeti hastalığına zemin hazırlanacaktır veya dişeti hastalığı olan kişilerde hastalığın ilerleme hızını ve şiddetini arttıracaktır.. Aynı zamanda beslenme ile aldığımız vitaminler hem dişeti dokusunun daha sıkı sağlıklı bir yapı almasını sağlayacak hem de vücut direncini arttırarak hastalığa yakalanma riskini azaltacaktır.

Diabetli bir hastanın dişeti tedavisi nasıl olmalıdır?

Dişeti hastalığı erken döneminde başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Diabetik kişilerin tedavisinde en önemli faktör 6 aylık periyotlarla yapılan detaylı dişeti muaynesi ve temizliktir. Bu hastalara dişlerini günde en az iki kez düzenli fırçalamaları gerektiği, fırçalamayı takiben dişipi kullanımı ve eğer gereksinim hissediyorsa dişeti temizliğinin yılda 2 den de fazla yapılabileceği anlatılmalıdır.

Yirbirinci yüzyılda dişeti hatalığına sahip  tip 2 diyabetli kişilerin  tedavisinde, pek çok değişiklik olmuştur. Hastalığın tedavisi çok zor değildir ancak kronik olarak bu hastalığa maruz kalan kişilerin, bu hastalığın multi faktoriyel ve interdisipliner olarak, tedavi edilmesi ve anlaşılması, zaman almaktadır. Artık tedavide ağız sağlının sağlanması ve idamesi zorunlu basamaklardan biri haline gelmiştir.


ocuklar.jpg
22/Ağu/2013

Dişler ne zaman sürmeye başlar?

Bebeklerde, ilk diş yaklaşık 6.ayda sürmeye başlar. Bununla birlikte diş sürmesinde çoğu zaman gecikmeler veya erken diş sürmesi gözlenebilir. Dişlerin geç sürmesi genellikle genetik yatkınlıkla ilişkilidir; ancak diş sürmesini geciktiren sistemik hastalıklar da göz ardı edilmemelidir. Bu hastalıklar,büyüme ve gelişimi genel olarak engelleyen tiroit,paratiroit ve büyüme hormonu eksiklikleridir.  Yenidoğan da diş tomurcukları vardır. Doğumda tüm süt dişlerinin tomurcukları(jerm)ve birinci kalıcı büyük azı (altı yaş dişinin) tümsekçikleri oluşmuştur.

4-8 ay arası sürecek dişler:

Üst kesiciler bölgesinde hafif kabartı varsa bu bölgeler üst sağ ve sol yan kesici dişlerin sürmekte olduğunu gösterir.Alt ve üst orta kesiciler sürmüştür. Sürme sırası, önce üst orta kesiciler, sonra üst yan kesiciler, daha sonra alt yan kesiciler şeklindedir.

8-11 aylar arası sürecek dişler:

Tüm alt ve üst orta ve yan kesici dişler sürmüştür.

11-15 ay arası sürecek dişler:

Tüm alt ve üst orta yan kesici dişler sürmüştür.Üst yan süt kesiciler alt yan süt kesicilerden 12 ay önce sürer.Daha sonra birinci süt azıları sürmeye başlar.

15-21 ay arasında sürecek dişler:

Çocuk 18 aylık olunca süt köpek dişleri sürmeye başlar.

Bir buçuk – iki buçuk yaş arasında sürecek dişler:

Alt ve üst çene ikinci süt azıları da sürmüştür.Süt dişlerin kök kireçlenmesi taçlarının sürmesinden bir yıl sonra tamamlanır. Kalıcı 1. büyük azı dişi altı yaşında sürer. Altı yaş dişi, 6 yaşında mevcut süt dişlerinin arkasından sürer. Çocuklar ve anne-babalar altı yaş dişlerini süt dişleri ile karıştırırlar. Bu dişlerin tam sürmeden önce sadece çiğneyici yüzü aylarca olduğu yerde sürmeden kalabilir.Gıda birikintileri çürüğe neden olur.Bazen de diş eti iltihabıoluşur.

Çocuklarda diş sürerken görülen belirtiler nelerdir?dentplus_cocuk

Süt dişlerinin sürmesi esnasında bebeklerde genel ve bölgesel olarak birtakım değişiklikler gözlenir.Bunlar iştahsızlık, kilo kaybı,diyare,huzursuzluk,salya akışında artış, diş eti bölgesinde kaşınma ve kızarıklıktır.

Bu bulguların giderilmesine yönelik bir tedavi yöntemi yoktur.Bununla birlikte,bebeğin rahatça beslenebilmesi ve ağrısının giderilmesi amacıyla diş jeli haricen kullanılabilir.Ayrıca kaşıntıyı gidermek içinbazı şuruplar kullanılabilir.

Diş hekimini ilk ziyaret ne zaman olmalıdır?

Çocuklar,diş hekimine ilk diş sürmesinden sonra kontrol amaçlı götürülmelidir.Bundan sonra her 6 ayda bir kontrol amacıyla diş hekimi ziyareti tekrar edilmelidir.Çocuğun diş hekimi tarafından yapılan klinik muayenesi iki aşamalıdır:

1. Aşama: Ağız Dışından Muayene

Baş-yüz muayenesinde bu bölgenin boyut,şekil ve oranları gözlenir.Herhangi bir şişlik,asimetri,altı yaşından büyük çocuklarda alt çene geriliği veya alt çene ileriliği incelenir..

2. Aşama: Ağız İçi Muayenesi

Bu muayene ağız açık iken dişlerin ve yumuşak dokuların incelenmesi ile dişler kapanış durumunda iken yapılan gözlemleri kapsar.Muayeneye dudakların iç ve dıştan incelenmesi ile başlanır.Daha sonra bukkal mukoza,frenulumlar,sert damak,farinks,dilaltı, bölge ve dil incelenir.Renk değişikliği,akut ve kronik akarca (fistül) ya da şişlik olup olmadığına bakılır.

Dişhekimi anne-babaya neler önerir?

Anne babaya çocuğun ağız ve diş sağlığı hakkında bilgi verilir.Altı ayda bir pedodontiste veya diş hekimine muayene ettirmesi önerilir.

Süt diş ağızda iken kalıcı diş sürmüşse ne yapılmalıdır?

Ağız içi muayenede en sık alt ön dişlerde görülür.”Ektopikeruspiyon”dişin anormal sürmesidir.Kalıcı kesici ve köpek diş ektopik sürmeye yatkındır.Bu durum süt kesicilerin erken kök erimesine neden olabilir.İkinci süt azıların arka köklerinin erken erimeside ektopik sürmede bir başka örnektir.

dentplus_cocuk3Dişleri fırçalama ne zaman başlamalıdır?

Diş çürüğüne neden olan mikroorganizma grubuna genel olarak “StreptococusMutans” neden olan mikroorganizmaların genellikle anneden çocuğa 9 – 36 aylık bir dönemde geçtiği düşünülmektedir. Bu yüzden çocuğun diş sağlığı ile annenin diş sağlığı çok yakından ilgilidir. Bebeklerde ağız bakımına ilk diş sürmesiyle birlikte başlamalıdır.

Ağız ve diş temizliği anne tarafından temiz bir parça bez aracılığı ile yapılmalıdır. Çocuklarda diş fırçası 1 yaşından itibaren kullanılabilir. Çocuğun ağız çalkalama işlemi yapamayacağı göz önünde bulundurularak diş fırçalama işlemi diş macunu olmaksızın veya düşük flor içerikli çocuk macunları kullanılarak yapılabilir. Çocuğun etkin bir tarafından kullanılmalıdır.

İlk muayenede bebeğin tıbbi ve dişsel öyküsü dinlenir. Ağız içi muayene hastanın ilk ziyaretinde yapılır ve hastanın diş çürüğüne yatkınlığı değerlendirilir.Gelişim, flor ihtiyacı, normal beslenme dışındaki alışkınlıklar (biberon, emzik vb.) travmadan korunma; ağız hijyeni ve yeme alışkanlıklarından dişler üzerinde etkilerine göre hasta yönlendirilir.Pedodontiste veya diş hekimine ilk ziyaret hayat boyunca bebek için yararlı olabilecek bilgilerin edinilmesi açısından önemlidir.

Çocuklarda diş çürümesinde alınacak önlemler nelerdir?

Diş çürüğünden korunmak amacıyla yapılacak ilk işlem iyi bir ağız hijyenine sahip olunmasıdır. Bu amaçla dişler günde en az 3 kez, 2 şer dakika süreyle fırçalanmalıdır. Diş fırçasına yardımcı olarak diş ipi ve ağız gargaraları sadece diş hekimi tavsiyesine göre 5 yaşından sonra kullanabilir.Diş çürüğünden korunmada etkinliği kanıtlanmış diğer yöntemler “flor” uygulamaları ve fissür örtücülerdir. Flor uygulamaları sistemik ve topikal olarak uygulanabilir.Fissür örtücüler ise diş yüzeylerinde ki retantif çukurcukların hekimler tarafından  kapatılarak, dişin çürüğe karşı korunduğu bir sistemdir.


diş_perisi.jpg
22/Ağu/2013

DrdeniznoyunDişler günde kaç kez bir fırçalanmalıdır?

İdealde üç kez denilse de, sabah ve özellikle akşam yatmadan önce vakit ayırarak yapılan bir ağız temizliği yeterlidir.

Bu ağız temizliği neleri kapsar?

Sadece fırçalama ile dişlerimizin ön, arka ve çiğneyici yüzeylerini temizleriz. Oysa dişlerin bir de ara yüzeyleri vardır. Ve asında yiyecek artıkları ara yüzeylerde çok daha fazla toplanmaktadır. Bu ara yüzeylerin mutlaka, bir ip veya ara fırça yardımıyla temizlenmesi gerekir. Aynı zamanda ağız tabanımızda bulunan bakterilerinde bir gargara yardımı ile dengelenmesi uygundur.

Manüel fırça ile elektrikli fırça arasında birbirleri üstünlükleri var mıdır?

Elektrikli diş fırçaları, manüel bir fırçadan daha bir üstün temizlik sağlamaz desek bile son yapılan çalışmalarda yeni nesil elektrikli diş fırçalarının plak temizlemede daha etkin olduğu düşünülmektedir. Aynı zamanda engelli kişilerde, yaşlılarda, ortodonti braketi olan, fırçalama süresini ayarlayamayan, kişilerde avantaj sağlayabilir.

En iyi fırçalama tekniği hangisidir?

  •   Fırça yer düzlemi ile 45 derecelik açı yapacak şekilde dişler üzerine oturtulur.
  •   Dişetinden diş yüzeyine doğru yuvarlak ve dairesel hareketlerle her bir diş 10 defa olacak şekilde fırçalanır.
  •   Daha sonra bir diş boyu kaydırılarak tüm ağza dişlerin iç ve çiğneyici yüzeylerini de kapsayacak şekilde uygulanır

Fırça kılı sert mi yoksa yumuşak mı olmalıdır?

Genelde dış yüzeylerine erişim sağlamak için, fırça başı küçük olmalıdır. Fırça sapı uzun ve kalın, yumuşak ve yuvarlak sonlanan kıllar önerilmekte, medium ve sert kıllar kesinlikle önerilmemektir.

Fırçalama süresi ne kadar olmalıdır?

Önerilen süre 3-4 dakikadır. EGG- timer- kum saati zamanlama kontrolü için ideal olabilir.

Diş ipi kullanılmalı mıdır? Nasıl?

Ellerimize dolayabileceğimiz uzunlukta diş ipi koparmalı, iki diş arasında dişeti ile birleşiminden 0.5 mm içeriye girecek şekilde diş yüzeyinden aşağı doğru hareket ettirilmeli ve her bir diş yüzeyi bu şekilde temizlenmelidir. Dişeti operasyonu geçirmiş ve dişler arası boşluğu fazla olan kişiler ip + ara yüz fırçası kullanmalıdır.

Diş fırçamı ne kadar sıklıkta değiştirmeliyim?

  • Fırça kılları açılıp dağılmaya başladığı an…
  • Her üç aylık periyotta…
  • Enfeksiyona bağlı hastalık geçirildiğinde, hemen fırça değiştirilmelidir.

KILLARI ESKİMİŞ FIRÇA SAĞLIĞIMIZ İÇİN ASLA ETKİN DEĞİLDİR !

Ne kadar sıklıkta diş ipi kullan malıyım?

Günde en az bir kere. Diş ipi kullanımı 2-3 dakikadan az kesinlikle olmamalıdır.

Kürdan kullanımı güvenli midir?

Besinler diş eti arasına sıkıştığı acil durumlarda, yiyeceği iki diş arasından kurtarmak yararlı  için olabilir ya da kullanılabilinir. Ancak günlük kullanımda mutlaka diş ipi kullanılmalıdır.

Ağız duşu yararlı mıdır?

Ağız duşu asla diş fırçası veya diş ipi yerine kullanılmalıdır. Ancak ortodontik braketler ve diş fırçasının ulaşamadığı yerlerde kullanımı uygun olacaktır. Unutulmamalıdır ki ağız duşu plağı tam olarak kaldırmaz.

Gargara neye göre seçilmelidir?

Günlük kullanım, ağız kuruluğu, florur ihtiyacı, alkol olup olmaması, anti bakteriyel kapasitesi, ağrı kesici etkinliği önemlidir. Tüm bunlar hekim önerisinde seçilmelidir.

Kullanımı nasıl olmalıdır?

Gargara yaklaşık 30 saniye ağızda tutularak çalkalanmalıdır. Takiben, 10-15 dakika içinde hiç bir şey yenmemeli, sigara kesinlikle içilmemelidir.

   Dr. Dt. Deniz Noyun


17/Tem/2013

Hamilelik ve ağız- diş sağlığı

Hamilelik hayatımızda oldukça özel bir dönemdir. Bu dönemde annenin ve bebeğin sağlığının korunması en önemli olaydır. Hamilelikte ağız-diş sağlığınız da en az genel sağlığınız kadar önemlidir. Hamilelik esnasında ağız hijyeni, genel sağlığınızın korunmasına; yaşam kalitenizin artmasına ve enfeksiyon nedeni ile bebeğe bakteri geçişini azaltmaya yardımcıdır. Bu nedenle, hamile kalmayı düşünüyorsanız veya hamileyseniz mutlaka diş hekiminizi ziyaret edip ağız sağlığınızı nasıl daha iyi koruyabileceğiniz hakkında bilgi almalısınız.

Hamilelik ve ağız-diş sağlığı arasında nasıl bir ilişki var?

Hamilelik döneminde hormonal yapının değişmesine bağlı olarak diş etlerimiz iltihaplanmaya daha yatkın hale gelir. Ve diş eti iltihabı yolu ile bu bakteriler vücudumuzun her tarafına yayılabilir. Bunun haricinde bulantılara bağlı kusmalar ve asit atakları ile dişlerinizde aşınmalar (erezyon) görülebilir. Bir diğer özel durum hamilelikte artan öğünler arası atıştırma ihtiyacı, daha fazla plak birikmesine ve dolayısı ile dişlerinizde çürük artışına neden olabilir. Birçok çalışma ileri derecede diş eti iltihabı olan hamilelerin erken doğum yapma ve bebeğin normalden düşük ağırlıkta doğma ihtimalinin daha yüksek olduğunu göstermektedir. Bu nedenle hamilelik öncesinde ve hamilelik sürecinde düzenli diş hekimi kontrolleri, olası risklerin tespiti ve tedavisi açısından çok önemlidir.

Hamilelikte diş kaybı normal midir?

“Her doğum bir diş kaybedilir.” Düşüncesi maalesef yanlış yerleşmiş bir bilgidir. Hamile kişi, beslenme ile yeterli miktarda kalsiyum alamadığında vücut bu eksikliği dişlerden değil kalsiyumun ana deposu büyük kemiklerden telafi etmektedir.

Gelişimi çocukluk döneminde tamamlanan dişlerimiz, hamilelikte kalsiyum eksikliğinden yapısal olarak hiçbir şekilde etkilenmez. Ancak, bu dönemde diş eti problemleri ihmal edilirse hastalık daha hızlı ilerleyebilir.

 Hamilelikte ki diyetle ağız-diş sağlığı arasında bir ilişki var mıdır?

Çocuğunuzun sağlıklı gelişimi için doktorunuzun önerdiği dengeli bir diyeti uygulamanız önemlidir. Bebeğinizin dişleri hamileliğin üçüncü ve altıncı aylarda gelişmeye başlar. Bu dönemde sağlıklı diş ve çene gelişimi için temel besin öğelerinden yeterli miktarda alınması gerekir. Hamilelikte öğün arası yeme ihtiyacı artmaktadır. Bu ihtiyaç her ne kadar doğal olsa da karbonhidrat içerikli yiyeceklerin sık tüketilmesi diş çürüklerini arttırabilir. Çürük oluşumu, dişler üzerinde görünmeyen yapışkan bir tabaka olan plak ile başlar. Bu plaktaki bakteriler, ağızda biriken şeker ve nişastaları kullanarak dişlere zarar veren asitleri oluştururlar.

Ağızdaki bu asit ortam dişlerin çürümelerine zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple bu dönemde karbonhidratlar yerine siz ve bebeğiniz için daha sağlıklı olan süt ürünleri ve çiğ meyve-sebze gibi gıdaları tüketmenizde fayda vardır. Öğünler sonrasında dişlerinin üzerinde biriken plağı mutlaka kaldırmayı ihmal etmeyin.

 Hamilelik ağızda ne gibi değişiklikler gözlenebilir?

Hamilelikte vücudunuzun hormonal dengelerinin değişmesinde bağışıklık sistemimiz de etkilenmektedir. Hormonların bağışıklık sistemi üzerindeki etkilerinden dolayı dişler üzerinde biriken plak iyi temizlenemediğinde hamilelik sırasında çok daha kolay dişeti iltihabı ortaya çıkar. Çok sık olmamakla birlikte dişleriniz arasında hamilelik tümörü denilen diş eti büyümeleri görünebilir. Bunlar haricinde kusmalar sonucu ağız içerisinde asit seviyesinin yükselmesi ile çürüğe yatkınlık artar ve asitle temasa bağlı dişlerin yüzeyinde aşınmalar görülebilir. Sık sık atıştırma isteği de plak birikimini ve çürük riskini artırabilir.

ASİTLİ İÇECEKLERE DİKKAT ETMELİYİZ!

Hamilelik diş etlerimi etkiler mi?

Hamilelik sırasında vücudumuzda ki bazı hormonların seviyeleri ciddi miktarda artmaktadır. Bu nedenle, özellikle ikinci ve sekizinci aylar arasında diş etleriniz hassas, kırmızı, şişkin ve fırçalama esnasında kolay kaynayan bir hal alabilir. Bu durum “hamilelik gingivitisi”dir ve dişler üzerinde biriken plağa karşı progestron seviyesine bağlı artmış bir cevaptır. Hamilelik gingivitisinin giderilmesi için düzenli aralıklarla diş hekiminizi ziyaret etmeniz gerekmektedir.

 Hamilelik tümörü nedir?

Sıklıkla hamileliğin ikinci “üç aylık” döneminde, dişler arasında görülen, yerleşimi sınırlı diş eti büyümelerine hamilelik tümörü denir. Dişler arasına fazla plak birikmesi ve değişen hormonal denge sonucu olduğu düşünülür. Karnıbaharımsı bir yüzeye sahip büyüyen diş eti çok kolay kaynar. Hamilelik sonrasında kitlede bir ufalma olmazsa küçük bir cerrahi müdahale ile giderilirler. Eğer sizde de hamilelik tümörü olduğunu düşünüyorsanız mutlaka bir hekime danışmalısınız.

Hamilelik sırasında diş tedavisi yapılabilir mi?

Hamilelik dönemi, diş tedavilerinizin yapılmasına engel değildir. Aksine bu dönemde ağız enfeksiyonlarının kontrolü ve tedavisi bebeğe bakteri geçiş riskini azaltmaktadır. Birçok çalışma ileri derecede diş eti iltihabı olan bireylerin düşük kiloda veya erken doğum yapma olasılığının daha yüksek olduğunu vurgulamaktadır. Yapılan rutin kontrol ve tedavilerle yaşam kaliteniz yükselir ve sorunsuz bir hamilelik geçirme şansınız artar.

Ağız içerisinde genel sağlığınızı olumsuz etkileyen bir durum varsa hamileliğinizin herhangi bir döneminde ertelemeden müdahale yapılabilir. Bunun haricinde rutin tedaviler için en iyi aralık ikinci üç aylık dönemdir. Bazı tedavileriniz için dişlerinizden röntgen filmi almak gerekebilir. Kurşun önlük, tiroid koruyucu bant hızlı filmler gibi önlemler alındığında bu işlem güvenlidir ve bebeğinize bir zararı olmaz.

Hamilelikte ağız-diş sağlığımı en iyi şekilde korumak için neler yapabilirim?

1.Öncelikle ağız sağlığınızın tespiti için doktorunuzla bir randevu ayarlayın.

2.Günde en az iki kez, flor ihtiva eden bir macun ile dişlerinizi yeterli sürede fırçalayın.

3.Günde en az bir kez diş ipi ile dişlerinizin arasını temizleyin. Ve flor içeren gargaralar ile bu temizliği destekleyin.

4.Diyetinizde ki karbonhidrat ve asitli içeceklerin miktarını düzenleyin.

5.Kusma atakları sonrası ağzınızı bol su ile veya bir çay kaşığı yemek sodasını bir bardak ılık suda çözerek hazırladığınız gargara ile çalkalıyınız.

6.Diş hekiminizi düzenli olarak ziyaret ediniz.

7.Yılda en az bir kez diş etlerinizi kontrol ettirin ve profosyonel temizliğinizi yaptırın.

Mide bulantılarından sonra ki istifralarda, ağzımızı mutlaka gargara ile temizlemeliyiz.








DENTPLUS GEÇİT


Ahmet Yesevi Mah. Piknik Cad.
        Hasat Sk. Üründül Plaza K:1 Kapı No : 2
        No: 11 – 12 Nilüfer / BURSA


info@dentplus.com.tr

(0224) 404 00 87