DENTPLUS

BLOG



21/Şub/2021

Dişeti Tedavisi Sonrasında hastalık tekrar eder mi?

Dişeti hastalıkları kontrol altına alınabilen hastalıklardır. Hastalık değişik seviyelerde seyreder ve her aşamasına göre tedavi şekli değişir. Tedavi sonrasında ağzın sağlıklı hale gelmesi hedeflenir. Sağlıklı hale gelen ağzın devamlılığı için her hastaya özel bakım ve takip önerileri verilir. Birey bu önerileri düzenli ve etkili bir biçimde yerine getirmez ise, rutin kontrollerine gelmez ise hastalığın tekrar etmesi kaçınılmazdır.

Diş Hassasiyeti nedir ve Neden Meydana Gelir ?

Diş hassasiyeti toplumda oldukça yaygın görülen dentin hassasiyeti de denilen bir problemdir. Dişin sert mine tabakasının açığa çıkması ve tüm uyarılan dentin tabakasının altındaki pulpa( dişin sinir kısmı ) tabakasınailetmesi ile meydana gelir.

Aşırı sert fırçalama,

Yatay diş fırçalama tekniği,

Diş sıkma, gıcırdatma

Aşırı asitli gıdaların tüketilmesi sonucu oluşan kök yüzeyinin ortaya çıkması ve sement tabakasının ortadan kalkması ile oluşur.

Diş hassasiyeti Nasıl Tedavi Edilir ?

Öncelikle hassasiyete sebep olan etkenler ortadan kaldırılmalıdır. Örneğin hatalı fırçalama, beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi ( asitli yiyeceklerden uzak durma vb.. ) Bazı durumlar da bu değişiklikler hassasiyetin tamamen ortadan kalkmasına neden olabilir. Ancak hassasiyet devam ediyorsa hassasiyetin gerçek nedeni belirleyecek diş hekimi size özel tedavi programı uygulamalıdır.

  • Hassasiyet nedeni dişeti çekilmesi ise, dişeti tedavisi ile çözüme ulaşılabilir.
  • Hassasiyet yüzeyel bir aşınma kaynaklı ise bölgeye flor cilaları uygular veya dolgular yapılabilir veya lazerle tedavi edilebilir.

Aynı zamanda yumuşak kıllar içeren bir fırça kullanılması, uygun teknikle fırçalama yapılması, hassasiyet macunu ve gargaraların kullanılması tüm bu tedavilere ilave fayda sağlamaktadır.

İdeal Diş Fırçası ve İdeal Diş Fırçalama Nasıl Olmalıdır ?

İdeal diş fırçalama süresi 2 dk ve günde iki kez yapılmalıdır. Fırçalama belirli bir düzen içinde olmalı, alt ve üst çene ayrı ayrı fırçalanmalıdır.

Diş fırçası diş – dişeti birleşimine 45 derecelik bir açı ile yerleştirilmelidir. Fırça 2 – 3 dişi içine alacak bir fırça boyutu kadar ilerletilecek yuvarlak ve dairesel dişetinden dişe doğru titreşim hareketi yaptırılarak fırçalanmalıdır. İlk etapta dişlerin ön yüzleri, daha sonra arka yüzleri en sonda çiğneme yüzeyleri temizlenmelidir. Üst ve alt ön dişlerin iç yüzleri, fırça dik tutarak temizlenmelidir.

İdeal diş fırçası ağzın her bölgesine rahatça erişim sağlayabilen diş ve dişetlerini zedelemeyen bir yapıya sahip olmalıdır.

Son yıllarda elektrikli fırça kullanımı hayatımıza girmiştir. Öncelikli olarak bu fırçalar mental ve fiziksel engelli bireylere önerilmekte. Son yıllarda yapılan çalışmalar ışığında tüm bireyler güvenle tavsiye edilmektedir. İster elektrikli ister manuel önemli olan plak kaldırma özelliğidir. Bu sebeple kişi hangi fırça ile daha etkili plak kontrolü sağlıyor ise o fırçayı seçmelidir.

Diş fırçası değiştirme işlemi ortalama üç aydır ancak bu birazda kullanım şekline göre değişiklik gösterebilir. Fırça kıllarının aşınması ve açılması değiştirme zamanını gösteren bir bulgudur.

Sadece Diş Fırçalama Ağız Temizliğinde Yeterli midir?

En etkili diş fırçalama bile dişleri ön, arka ve çiğneyici yüzeylerini temizlediği halde ara yüzleri tam olarak temizleyememektedir. Bu nedenle iyi bir ağız bakımı içi fırçalama mutlaka diş ipi ve ara yüz fırçası ile desteklenmelidir. Diş çürükleri ve dişeti hastalığı çoğunlukla dişlerin ara yüzeylerinden başlamaktadır. Bu sebeple araların temizlenmesi çürük önlenmesi ve periodontal hastalığın oluşmaması için büyük önem taşımaktadır.

Diş araları sıkı olan kişilerde diş ipi tercih edilmelidir.

Ara yüz fırçaları dişlerin aralarında ki plağı diş ipinden daha etkili temizler ve kullanımı daha kolaydır.

Diş Macunu ve Ağız Gargaraları Ağız bakımında önemli midir?

Diş macunu ve gargara seçiminde ki en iyi yöntem, diş hekimimiz önerisidir.

Dişeti problemleri,

Hassasiyet, Asit erozyonu, yoğun lekelenme gibi problemlerde heki kişiye özel diş macunu önermektedir.

Sigara içen bireylerde veya yoğun boyar madde içeren bireylerde beyazlatıcılı macunlar.

Dişeti hastalığı olan bireylerde klorhexidin, sodyum florür veya triklosan gibi antimikrobakteriyel maddeleri içeren macunlar,

Çürüğe yatkın olan kişilerde florürlü macunlar seçilebilir.

Gargaralar

Ağızda zararlı olduğu kadar yararlı bakterilerde bulunmaktadır. Gargaraların uzun süre kullanımı ağızda ki bu yararlı bakterileri de etkileyeceği için önerilmez. Klorhexidin içeren gargaralar yoğun antimikrobiyel etkiye sahiptirler ve iyi plak kontrolü sağlarlar. Genellikle dişeti tedavisi sırasında, operasyonlardan sonra, radyoterapi- kemoterapi gören kişilerde plak kontrolü sağlamak için önemlidir. Uzun süreli kullanımı diş taşı birikimi, renkleşme, tat hissinde bozulmaya sebep olabilir. Esansiyel yağlar içeren gargaralar anti-enflamatuar etkileri sebebi ile dişeti iltihabını ve kanamayı azaltır. Triklosan içeren gargaralarda anti – enflamatuardır. Ağız kokusu olan bireylerde çinko içeren gargaralar etkili olmaktadır. Alkol içeren gargaraların antimikrobiyel etkinliğini arttırabilir ve ağız kuruluğu yapabilir.

Dr. Deniz NOYUN


diş_ipi.jpg
18/Ağu/2016

 

To floss, or not to floss ?

Is that the question?

QUINTESSENCE INTERNATIONAL –  EDITORIAL

The media was exited recently to learn   that floss is apparently not effective   to keep your teeth healthy. They have read a review stating the there is a low level of evidence that tooth brushing alone is less effective then tooth brushing and flossing. From there  we were exposed to titles like“ A big problem with flossing ‘’ Feeling guilty about not flossing ?Maybe there’s no need and Tell your dentist to suck it : there’s little evidence flossing works This is an amazing example of  misuse of scientifıc reports by the media It is our job to firmly correct those mistakes and make sure that the public is well aware of the true meaning of these studies.

We should advocate and explain to our patients as well as to the media representatives that this report does not actually recommend not to clean interproximally,but it says that flossing might not be the perfect tool for it.It is well known that the two most important oral diseases-caries and periodontal disease-are caused by bacteria , so it extremely important for oral heath to remove the plaque on a regular basis. The plaque should be removed from all tooth surfaces including the interdantel space. The main problem with using floss is that it is rather difficult to floss effectively, especially if you are not well trained in doing so. This is the key reason for  the findings in the studies. If you have a tool and you are not using it properly, it does not work!

It is our responsibility either to make sure our patients are well educated and trained in flossing or to introduce them to other, easier to use, interdental cleaning aids such is interproximal brushes or dental toothpicks. It is our role to help our pears, our patients, and the media to make proper interpretations of the evidence and not to draw the opposite conclusions.If we really care about our patients and the public dental health we need to speak up and explain what the results of these studies actually mean. It does not mean at all that interdental cleaning is not important-on the contrary, it is crucial! But is should be done properly, using the right tools, Let’s go out and make sure people understand that.

Lion Levin

Scientific  Associate Editor  

“Diş ipi kullanımı ile ilgili medyadaki yanlış değerlendirmeye açıklık getiren makalenin okunması yararlı olacaktır. Ağız temizliğinde diş fırçalama olmazsa olmaz ancak ara yüz temizliği olmadan da tek başına ağız temizliği maalesef yeterli olmaz. Bu noktada diş ipi veya  ara yüz fırçası ile dişlerin ara yüzlerinin temizliği önemi tartışılamaz bir gerçektir. Diş ipi ve ara yüz  fırçasının doğru kullanılması bu etkinlikte çok büyük önem taşır. Doğru kullanılmadığında etkinliğin olmayacağı tartışılamaz. Ancak diş ipi kullanımı ağız temizliğinde önemsizdir ifadesi doğruluğu hiçbir bilimsel kanıta dayanmayan yanlış bir ifadedir.”


agizkokusu.jpg
30/May/2016

Ağız kokusu, ağızda oluşturduğu belirgin bir tat (metalik, ekşi) nedeniyle kolayca hissedilir. Ağız kokusunun potansiyel sebepleri konusunda gerçek nedenler ve efsaneler gündemdedir.

Ağız kokusunun en reel sebebi, dilin üzerinde bulunan bakterilerdir.Bu bakteriler, uçucu maddeler üretirler (ör. uçucu sülfür bileşikleri ya da VSC).
Buna karşılık, belli bazı yiyecekler (ör: sarımsak, soğan) ağız kokusunun gerçek nedenleri arasında yer almaz.

Kronik ağız kokusu, en ciddi ve en sıkıntılı olan vakadır. Kişiler arası lişiki ve temaslarda hem rahatsızlık verir, hem de ciddi bir ağız bakımı sıkıntısının işareti olabilir.

Düzenli ağız hijyeni uygulamalarınıza rağmen ağız kokusunu engelleyemediğinizi fark ederseniz, diş hekimizle görüşmelisiniz. Ve kendisi mutlaka size uygun bir tedavi tavsiye edecektir.

Ağız mikro florasını kontrol eden tükürük salgısının azalması nedeniyle, ağız kuruluğunun da ağız kokusuna neden olduğu bilinmektedir. Tükürük ağzın temizlenmesine ve nemlenmesine yardımcı olur. “Sabah nefesi” olarak da anılan ağız kokusu, genellikle uyku sonrası hissedilir. Bazı ilaçlar da buna sebep olabilir. Kronik akciğer enfeksiyonu, böbrek ve karaciğer hastalıkları ve diyabet de diğer nedenler arasında olabilir.

Diş ipi kullanımı, ağız ve diş sağlığı bakımından her türlü önem taşır.  Diş ipini kullanarak; ağız kokusu ile de savaşabilirsiniz.

Güzel bir gülümseme, dış görünümünüz kendinize olan güven için çok şey katar. Diş ipini kullanmak, önce sağlığınız sonra da güzelliğiniz ve estetiğiniz için rutininizin bir parçası olmalıdır.

Diş ipini, günün hangi saatinde kullandığınız ya da dişlerinizi fırçalamadan önce ya da sonra kullanmanız fark etmez; önemli olan her gün diş ipi kullanılmalıdır.

Halitosis ya da kronik ağız kokusu sıkıntınız varsa, bu problemle başa çıkma yolları arıyor olabilirsiniz. Öyleyse, diş ipinin yanısıra bir dil temizleyici kullanmayı düşünebilirsiniz. Pek çok eczaneden temin edilebilir. Genellikle ağız kokusunun iyileştirilmesinin bir yolu olarak dil temizleyiciler öne çıkar.

Halitosis nedir?

Halitosis; Latinceden halitus ve osis kelimelerinden türeyen ve ağızda oluşan, hem kinin kendisini, hem de etyrafını rahatsız eden çirkin kokuya denir. Ve bu durum toplumun bir çok kesimini ciddi etkilemekte ve sosyal bir incinme olarak görülmektedir. Bu durum araştırmalara göre, erkeklerde kadınlara oranla üç kat fazla yaşanmaktadır.

Tedavisi nasıl olmalıdır?

Tedavi için önce ağız kokusunun tanısı konulmalıdır. Kokunun kaynağını öğrenmek en doğrusudur. Bu hastaları değerlendirmede diş hekimi, KBB uzmanı, gastroentoroloji uzmanının görmesi tedavinin başarısını arttıracaktır. Ağız kokusunun en sık kaynağı, ağız ve diş hastalıklarıdır. Ağız kokusunun tedavisinde etkili metot, ağız temizliği ve temel diş ve diş eti bakımının yapılmasıdır. Ağız içinde ki eskimş köprü, diş protezleri, zamanla gıda birikmesine sebep olacağından ağız kokusuna da çok rahat neden olurlar. Tükürük ağız kokusuyla savaşmanın en etkili yoludur. Ağız kuruluğuna mani olmak için sık sık su içilmelidir. Su ağız içinde ki bakterilerin azalması adınadirek yardımcı bir kuvvettir. Ayrıca tükürük salgılamaya da yardımcı olur.

Gargara kullanımı da ağız kokusu kullanımında ve bakteri temizliğinde etken yollardan biridir. Diş hekiminizin önereceği bir gargara da bu konuda size yardımcı olabilir.


dp.jpg
31/Ağu/2015

Bir çok kişi diş eti kanamasından şikayet eder. Kanama diş eti iltihabının en önemli belirtisidir. Ve aslında önemli bir sağlık sorunudur. Çünkü diş etinde ki iltihap ya da ağız ve diş sağlığı vücudun diğer organlarını da etkilemesidir.

Diş eti; ağızda dişlerin alt yapısını oluşturan bir yapıdır. Dişlerimizin sağlığı, diş etlerinin sağlığı ile başlar. Dişlere yapılan her işlemde, diş eti sağlığının yerinde olması ilk koşuldur. Bu yüzden diş etlerine gereken özenin gösterilmesi çok önemlidir..

Diş eti kanaması günümüzde pek çok kişinin şikayet ettiği ve çözümünü bulmakta zorlandığı bir durumdur. Kanama diş eti iltihabının en temel özelliğidir ve ilk belirtisidir. Hasta bazen diş etinde ki bu kanamanın farkında olabilmekte, bazen de hiç farkında olmadan kabullenerek çok uzun zaman yaşamaktadır. Aslında çok basit bir tedavisi olmakla birlikte tedavi edilmediği taktirde çok ciddi sonuçlar olabilmektedir. Diş etinde ki iltihap sadece ağız ortamını değil, vücudun diğer ortamlarını da etkilemektedir.

Sağlıklı diş eti:

Sağlıklı diş eti uçuk pembe renkte, sıkı ve mat görünümlü olmalıdır. Altında ki çene kemiğini sarar. Diş etlerinde ki şişkinlik ve kızarıklık hastalık görünümüdür. Sağlıklı bir diş eti; fırçalama aynı zamanda diş ipi kullanımı ile olur.

Diş eti kanamasına neden olan hastalıklar nelerdir ?

Dişleri ve diş etlerini destekleyici dokuları etkileyen periodontal hastalıklar iltihabi sorunlardır. Diş kayıplarından yüksek oranında sorumlu olurlar. Erken teşhisde tedaviye cevap verirler. Bu gibi hastalıklar, kendini öncelikle diş etinde ki değişimlerle gösterir. İlerleyen dönemlerde etkisini daha fazla arttırırlar.

Gingivitis: Bu rahatsızlık, diş eti hastalığının başlangıç aşamasıdır. Diş etleri kırmızı bir renk almıştır, kanamalar başlamıştır ve diş etleri şişmiştir. Diş fırçalama esnasında diş etleri hem kanamakta, hem de hassas bir hal almaktadır. Gingivitis tedavi edilmezse ilerleyerek, diş etlerine ve çene kemiğine hasar verecek duruma gelir. Ağız kokusu kendisini sürekli hissettirir.

Periodontis: Diş eti hastalıkları içerisinde ilerleyen aşamalarda oluşan bu rahatsızlık, dişleri destekleyen kemiğe ve dokuya hasar vermeye başlar. Diş eti ve diş arasında ki cepte hızla bakteri üremeye başlar. Burası temizlenemeyen alanlardır. İlerleme döneminde dişlerde sallanma ve diş kayıpları meydana gelebilir. Diş etlerinde kanama, iltihabi akıntı gözlenir. Dişler birbirinden ayrılmaya başlar. Bunun nedeni alveol kemiği denen ve dişin sağlıklı bir şekilde yerinde durmasını sağlayan destek dokunun üzerinde hücresel yıkım olmasındadır. Eğer doğru tedavi planlaması uygulanamazsa, şikayetler ve sağlığın bozulması şiddetlenir ve doğal olarak kişinin sosyal hayatında da sıkıntılar oluşturmaya başlar.


diş_apsesi.jpg
09/Şub/2015

Apse Nedir?

Apse irinli iltihap birikmesidir…

Diş çürükleri ve diş eti hastalığı sonucunda oluşan cepler; yaşamımız boyunca karşılaşma olasılığı en fazla olan ağız ve diş hastalıklarından bir tanesidir. Bazen kişiler, diş çürümelerini ve basit diş eti kanamaları ile oluşan cepleri ciddi bir sağlık problemi olarak görmezler. Ancak, zamanında ve doğru şekilde müdahale edilmediğinde, kesinlikle daha büyük sorun yaratan bir hastalığa yol açar. Çürüme, bakterinin, dişin özünü enfekte etmesine izin verir. Enfeksiyon önce köke ve daha sonra  çevre kemiğe yayılır. Bu da abse olarak bilinir. Eğer enfeksiyon ilerlerse ve kemiğe ulaşırsa, dişi kaybedebiliriz. Enfekte diş kökü ve şişmiş doku genelde ağrıya neden olabilir.

Eğer kök ölürse, ağrı yok olacaktır. Ancak yavaş yavaş da bitişik kemiğe zarar verecektir. Enfeksiyonun bir bölümü olarak oluşan irin, çene boyunca bir kanalı aşındırabilir ve diş eti üzerinde bir şişme ya da içi irinle dolu bir deri lezyonuna yol açabilir.

Diş apsesinin nedenleri, diş temizliğine önem vermemek, şekerli ve karbonhidratlı yemekleri sıklıkla tüketmek, çürümüş ve ihmal edilmiş dişler, diş minesinde ki kırık ve çatlamış bölgeler, ağzımızda biriken yiyecek artıkları, diş gıcırdatma veya sıkmadan dolayı zarar almış mineler, bağışıklık sisteminin zayıf kalması, diş tedavisinde ki aksaklıklar ve zayıflayan dolgular denebilir…

Diş ve diş etlerimizin sağlığı için, temizlik ve bakımımıza önem vermeliyiz. Düzenli olarak fırçalamamak ve diş ipi kullanmamak, çürükler için, diş eti hastalıları ve apse gibi bir takım problemlere sebebiyet verecektir.

Abse Belirtileri

  •     Ağızda devamlı ya da zonklama şeklinde ağrı hissi;
  •     Sıcak ya da soğuk yiyecek ve içeceklere karşı ciddi bir hassasiyet;
  •     Çiğnerken şiddetli ağrı hali;
  •     Boyunda şişmiş lenf düğümleri;
  •     Ateş ve genel kırıklık…

Apse Teşhis

Eğer dişinizde sürekli ve zonklama tarzında bir ağrı varsa, yemekleri ısırırken veya çiğnerken ağrı duyuyorsanız ya da sıcak ya da soğuk yiyecek ve içeceklere karşı hassassanız apseli bir dişe sahip olabilirsiniz. Hafif ateş, boyunda şişmiş lenf düğümleri olabilir ve genel olarak kendinizi iyi hissetmezsiniz. Soğuk algınlığı gibi bedeninizde kırıklık hissetmeniz çok doğaldır.

Absenin Tedavi Yöntemleri

Sorun diş etindeyse diş eti temizlenir ve gerekiyorsa cerrahi tedavi yapılır.  Apse bir diş çürüğünden kaynaklanmışsa tedavisi için kanal tedavisi önerilebilir. Her apsede değil ama ilerlemiş durumlarda dişin çekilmesi gerekebilir. Eğer apse çeneyi etkilemişse çene cerrahiye başvurulması istenir.


dijital_anestezi.jpg
27/Kas/2014

Bu ay sizlere yakın zamanda bana dijital anestezi ile ilgili soruları ve merak edilenleri anlatmak istedim. Çünkü özellikle iğne korkusu nedeniyle, diş hekimi randevularını erteleyenler, dijital anestezi ile bu korkuların sebepsiz olduğunu bizzat yaşayarak görebilirler…

İğne korkusu yaşayanlar, dijital anestezi  teknolojisi sayesinde dişçi koltuğuna rahat oturuyor.

Dijital anestezi  nedir?
Bunun bir ismi de ağrısız anestezidir. Anestezik solüsyonun, kişinin doku basıncına göre ayarlanarak uygulandığı ağrısız bir yöntem çeşididir.

Dijital anestezi nasıl uygulanır?
Hastanın diş eti özel bir jel ile uyuşturulur ve  dijital anestezi cihazı tarafından hissizleşen diş etine anestezik solüsyon uygulanır.

Dijital anestezinin avantajı nedir?
Dijital anestezi tekniğinde; uygulama esnasında da,  sonrasında da hiçbir şekilde uygulanan kişide  ağrı veya hassasiyet oluşmaz.

Dijital anestezide neden ağrı hissi oluşmaz?
Anestezi uygulama durumu doku duyarlılığına ve ağrı eşiğine göre ayarlanır.Bu durumda kişi hiçbir şekilde hassasiyet yaşamaz ve hissetmez.

 

Dijital anestezi vücuda zarar verir mi?
Aslında kesinlikle hayır diyebiliriz. Dijital anestezi vücudumuza kesinlikle bir zarar vermez. Dijital anestezi; uygulama tekniğiyle ilgili bir teknolojik yeniliktir, kullanılan anestezi aynıdır.

Dijital anestezi her hastaya uygulanabilir mi?
Evet; kesinlikle her kişiye anestezi uygulanabilir. Normal anestezinin uygulanabileceği her hastaya dijital anestezi de çok rahat bir şekilde uygulanabilir.

Dijital anestezinin uyuşukluk süresi farklı mıdır?
Standart anesteziyle kıyaslandığı zaman hiçbir fark yoktur.

Günümüzde eski tip enjektörle  anestezi işlemi tarihe karışmak üzere diyebiliriz. Yeni nesil dijital anesteziyle acısız ve hatta ağrısız işlem  gerçekleştirmek mümkün. Dijital anestezi için elektronik bir sistem denebilir.Dokudaki basıncı, içindeki sensörler sayesinde sürekli ölçüyor. Basınca duyarlı ağrı reseptörleri uyarılmadığından işlemler ağrısız yapılıyor.

Enjektör ile anestezi işlemleri sona eriyor denebilir. Dijital anestezi olarak adlandırılan yeni elektronik bir sistem ile iğne korkusu olanlar da artık rahatça dişçi koltuğuna oturabilecek.

Diş eti özel bir jel ile uyuşturulmasının ardından hissizleşen diş etine, dijital anestezi cihazı tarafından anestezik solüsyon uygulanır. İşlem sırasında hasta, ağrı hissetmez. Anestezi uygulama şekli ise kişinin doku duyarlılığı ve ağrı eşiğine göre belirlenir.

Normal anestezinin uygulanabileceği  herkese uygulanabilir.

Deniz Noyun

Periodontoloji Uzmanı 


saglıklı.jpg
27/May/2014

Beslenme günlük yaşantımızda diş ve diş eti sağlığı ile doğrudan ilişkilidir. Bunun sebebi; hem beslenmenin ağız ve diş yoluyla yapılması, hem de beslenme sayesinde hücre dokularının sağlıklı olmasına neden olan besinlerin alınmasıdır.

İnsanların, sağlıklı yaşamaları, büyümeleri ve çoğalmaları için gerekli sentezleri organizmada yapılmayan, dışarıdan eser miktarda alınması gereken organik bileşiklere vitamin adı verilir.

İnsan da vitamin eksiklikleri yetersiz alış, barsak absorbsiyonununda ki bozukluk ya da alışa oranla ihtiyacın artması sonucu meydana gelmektedir.

Vitaminler yağda ve suda eriyenler olarak ikiye ayrılır;

A VİTAMİNİ: Yağda erir. Şalgam, ıspanak ve karnabahar gibi bitkilerin yeşil pigmentlerinde bulunur. A Vitaminin eksikliği osteoblast ve odontoblast aktivitesini azaltarak kemik ve diş büyümesini yavaşladır. Ağız kavitesi ve mukozasında keratinizasyon görülür. Tükrük sekresyonu azalır veya tamamen ortadan kalkar.

Ağız kuruluğu sonucunda diş etleri ve ağız mukozasında çatlamalar meydana gelir. Ağız sağlığına özen gösterilmediğinde mikroorganizmalar bu çatlaklara yerleşerek enfeksiyonlara neden olur. Bu nedenle ağız dokusunda meydana gelen iyileşmelerde gecikir.

A Vitaminin eksikliğinde: Kollejen liflerde dejenerasyon meydana gelir ve periodontal aralık genişler. Yine bu vitaminin eksikliğinde hipersementoz ve diş sürmesinde gecikme meydana gelebilir.

A Vitamininin fazlalığında: Hipervitaminozunda epitelde dejenerasyon, iyileşmede gecikme, osteoporosiz, alveol kemiğinde belirgin kemik rezorbsiyonları, deride pigmentasyon, soyulmalar ve kaşıntılar, menstürasyon bozuklukları meydana gelir.

D VİTAMİNİ: Kemiğin normal mineralizasyonunu sağlar. Büyüme çağındaki çocuklarda, gebelerde ve emzikli kadınlarda vitamin D’nin günlük dozu 400 UI’dır. Bu dozun büyük bir kısmı güneş ışınından sağlanmaktadır. Vitaminin kalsuyumdan ve bağırsaktan emilimi ile hizmet verir. Vitaminde kemik oluşumunda gereklidir.

Vitamin D’nin eksikliğinde: Çocuklarda reşitizme, erişkinlerde osteomalezi hastalığına neden olur.

E VİTAMİNİ: Soya fasulyesi, mısır, pamuk yağı, taze yeşillikler ve sebzelerde bulunur. Günlük gereksinme duyulan miktar 12-12 IU’dır. Yumurta ve ette de bulunur. Vitamin E bir antioksidantdır. Vitamin E hücre elemanları için esas olan oksidasyonu oksidasyonunun toksik ürünlerini önler. E vitaminin bulunduğu durumlarda eritrositlerin hidrojen peroksid içinde hemolize olmalarına karşı dirençleri artmıştır. Plasentadan vitamin E’nin geçişi sınırlıdır. Bebekler süt ile yeterli düzeyde E vitamini alabilirler.

E Vitaminin eksiliği: Hücre epitalinde dejerasyon meydana getirebilmektedir. E vitaminin eksikliğinde çocuklarda kas gelişiminde düzensizlik meydana getirir. Diş eti hastalığı olan kişilerde E vitamini uygulamasının iltihap olayını etkilemediği gözlenmiştir.

VİTAMİN K : Karaciğerde protrombin yapılmasında kullanılır. Yokluğunda kan ile ilgili belirtiler ortaya çıkar. Normal olarak barsaklarda bulunan bakteriler tarafından sentezlenir.

Vitaminin K eksikliğinde: Kanama pırtılaşma ile ilgili sorunlar ortaya çıktığından bu vitamin vücut için çok gereklidir.

SUDA ÇÖZÜLEN VİTAMİNLER

PRİDOSİN (Vitamin B6): Bira mayası, karaciğer, pirinç, kepek ve buğdayda, çeşitli sebzelerde bulunur.

Vitamin B6 eksikliğinde: Yetişkin bir kimsede çeşitli belirtiler ortaya çıkar. İlk gözlenen adele güçsüzlüğü, yorgunluk ve uykuya eğilimdir. Dudak, burun kıvrımlarında, göz etrafında, yanakların çevresinde alında, kulak arkasında ve ensenin aşağı kısımlarında seboreik dermatit görülür. Dilde ve ağızda iltihaplar çıkar. Dudak kenarında çatlaklar olur.

TİAMİN (Vitamin B1): Yeşil sebzeler, balık, et, meyve ve sütte, baklagillerde ve özellikle bezelyede bulunur. Yemek pişirme durumunda ısı 100 derecenin üzerine çıkarsa vitamin özelliğini yitirir. Soğukta ve dondurularak saklanan yiyecekler B1 vitamini yönünden kayba uğramazlar. Yetişkin bir insan günde bir miligram Tiamin’e ihtiyaç duyar. Tiamin vücutta karbonhidrat metobolizması için gereklidir.

Dr. Dt. Deniz Noyun 

Diş Eti Hastalıkları Uzmanı


diş_eti_hastalıkları2.jpg
07/Kas/2013

Diş Eti Hastalıkları 1

dis_eti_hastaliklariBu ay blog yazımızı yine  diş eti hastalıkları ve çekilmesi üzerine yazmayı seçtim. Diş eti hastalıkları günümüzde sıkça karşımıza çıkan bir problemdir ve aslında yine bu hastalığın oluşmaması için çözümü genetik etkenlerin yanı sıra, kişinin kendisiyle de alakalıdır.

Diş Hassasiyeti Dentinin Açığa Çıkması Sonucu Oluşur.Diş hassasiyetine, diş minesinin altında bulunan ve “dentin” olarak adlandırılan dişin yumuşak kısmının aşamalı olarak açığa çıkması yol açar.Dentinde, sinir uçları içeren ve sıvı ile dolu küçük kanallar (tübüller) bulunur. Sıcak, soğuk veya tatlı, ekşi yiyecek veya içeceklerin tüketilmesi bu sıvının harekete geçmesine yol açar. Bu sıvı hareketi, sinir uçlarının reaksiyon göstermesine neden olarak ani bir rahatsızlığı veya kısa süreli ve keskin bir sızıyı tetikler.

Hassas dişlere yol açabilen en yaygın diş sorunlarından bazıları şunlardır:

Çok sık, çok şiddetli ve bastırarak veya sert kıl yapısına sahip bir diş fırçasıyla dişleri fırçalama gibi ağız bakım alışkanlıkları, sonuç olarak diş minesini aşındırabilir. Bu, ayrıca diş etinin geri çekilmesine yol açarak dentinin daha çok açılmasına ve korunmasız kalmasına neden olabilir.

Diş eti dokusu iltihaplandığında ve gingivitle (diş eti hastalığı) güçsüzleştiğinde, diş etiniz hassas hale gelebilir ve bunun sonucu, alttaki dentin kök yüzeyinin daha fazla kısmı korunmasız kaldığından diş hassasiyeti hissedebilirsiniz.

Uyurken dişlerinizi gıcırdatıyorsanız veya gün boyunca dişlerinizi sıkıyorsanız, mineyi aşındırıyor ve dişinizin altıntaki dentin tabakasını korunmasız bırakıyor olabilirsiniz.

Parafonksiyonel hareketler; kalem ısırma, diş sıkma, tırnak yemek gibi normal dışı hareketlerle diş eti çekilmesini tetikleyebilirler.

Anatomik faktörler de çelikmelerde etkilidir. Örneğin; diş eti dokusunda baskılara karşı koyan, yapışık diş eti mikrarının azlığı veya yanak ve dudakta ki frenumların uzunluğu da diş eti dokusunda çekilmelere yol açmaktadır.

Bunun dışında periodontal hastalık neticesinde oluşan diş eti çekilmeleri vardır.

 

Kötü yapılmış kuron köprü ve dolgular baskı yaratıp, plak birikim miktarını arttıracağı için uzun dönemde diş etinin çekilmesine sebep olabilir.

Diş eti çekilmelerinde ki tedavi protokolü, çekilme sebebine göre farklılık göstermektedir. Örneğin, anatomik faktörlerle ilgili bir diş eti çekilmesi bu faktörün elimine edilmesiyle engellenebilirken, periodontal hastalığa bağlı diş eti çekilmesini tedavi etmek mümkün olmamaktadır.

Diş eti çekilmeleri sebebiyle oluşan dentin hassasiyeti, dentinde ki tübünlerin tıkanması ile tedavi edilmelidir. Tübüller özel diş macunları, çeşitli vernikler veya lazer uygulamaları şeklinde ki yöntemlerle tıkanıp hassasiyet elimine edilebilir. Ancak bu yöntem ile sadece hassasiyet giderilmesi engellenmekte, diş eti çekilmesinin kapatılması mümkün olmamaktadır. Diş eti çekilmesi kapatılması hedeflendiğinde tedavi mutlaka sebebi elimine edecek şekilde cerrahi yöntem ile olmaktadır. Bu da diş eti dokusunun altında çeşitli biomateryaller koyma veya mevcut diş eti dokusunun eksik olan yere kaydırılması gibi yöntemlerle olmaktadır. Bu noktada mutlaka bir periodontalogdan yardım alınmalıdır.


diş_eti_hastalıkları1.jpg
25/Eyl/2013

Dişeti hastalıkları (Periodontal hastalıklar), her dört kişiden üçünü yaşamının bir döneminde etkileyerek dişlerin kaybına yol açar. Dişeti hastalığı erken teşhis edilirse başarılı bir şekilde tedavi edilir.

Dişeti hastalıklarının tedavisi ve korunma sağlığımız açısından çok önemlidir. Doğal dişlerinizi koruduğunuz sürece gıdaları daha rahat çiğneyebilir ve daha iyi sindirilmesini sağlayabilirsiniz. İyi bir görünüm ve kendinizi iyi hissetmek için, doğal ağız ve diş yapınıza özen göstermelisiniz.

Dişeti hastalığı nedir?

Dişin etrafındaki destek dokularını ve dişetlerini etkileyen hastalıklara dişeti hastalıkları adı verilir. Dişeti hastalıkların ilk safhası olan gingivitis de dişetleri kızarır, şişer ve kolayca kanar. Hastalığın bu dönemi fazla sıkıntılı olmamaktadır, fakat gerekli tedavi yapılmadığı takdirde, dişleri çevreleyen kemik dokusunda geri dönüşü olamayan kayıplar ortaya çıkar ve periodontitis dediğimiz basit dişeti iltihabının çene kemiğine yayıldığı bir durum olan hadise gelişebilir. Periodontitis dişeti hastalığının ilerlemiş safhasıdır. Dişlerin ağız içinde durmasını sağlayan kemik ve destek dokular harap olur. Dişlerin etrafındaki kemik kaybı ile cep adı verilen boşluklar oluşur. Hastalık ilerledikçe dişler sallanmaya başlar ve sonuçta dişin çekilmesi gündeme gelir.

Hastalığın sebepleri nelerdir?

Hastalığın birinci sebebi, yediğimiz besinlerin etkili temizleme yapılmaması sonucunda dişlerin yüzeylerinin ve aralarında birikmesiyle oluşan mikrobiyal dental plaktır. Bu plak içerisinde birçok çeşit ve sayıda mikroorganizma barınmaktadır. Bu mikroorganizmaların ürettikleri zararlı maddeler diş eti hastalıklarına sebep olmaktadır. Mikrobiyal dental plak başlangıçta yumuşaktır, diş fırçası ve diş ipi kullanımıyla rahatlıkla dişler üzerinde uzaklaştırılabilir. Ancak uzaklaştırılamadığı takdirde plak sertleşir ve tükürükle birleşerek diş taşı oluşur. Diş taşı pürüzlü bir alan yarattığından plak birikimini arttırmaktadır.

Hastalık nasıl teşhis edilir?

Hastalık hekim tarafından yapılan ağız içi ve radyografik muayene ile teşhis edilmektedir.

Dişeti Hastalığı Oluştuğunu Nasıl Anlarım?

Dişeti hastalığı, her yaşta, fakat genellikle yetişkinlerde ortaya çıkar. Erken teşhis edildiği takdirde dişeti hastalığı önlenebilir, bu yüzden aşağıdaki semptomlardan birini fark ettiğinizde diş hekiminize gitmeniz faydanıza olacaktır:

  • Fırçalama yaparken ve ya durduk yere ağızdan kan gelmesi
  • Diş eti renginin pembe renkten kırmızı hatta mora doğru değişikliğe uğraması
  • Diş etlerinin şişmesi
  • Ağız kokusu
  • Dişlerin arasına yemek sıkışma hissiyatı
  • Diş taşı birikimde artma olması
  • Diş etlerinde kaşınma
  • Diş etlerinde çekilme
  • Dişlerin aralanması, yer değiştirmesi, sallanması…
  • Sürekli ağzınızda kötü tat

Dişeti hastalığının aşamaları nelerdir?

  • Gingivitis (Dişeti İltihabı): Dişeti hastalığının en erken aşamasıdır, dişeti çizgisinde plak birimi sonucunda oluşan dişeti iltihabıdır. Diş ipi kullanılmadığı ve dişler her gün fırçalanmadığı takdirde, yiyecek artıkları birikir ve bakteriyel bir ortam meydana gelir. Bu bakteriler dişeti dokusunu tahriş eden toksinler üreterek dişeti iltihabına neden olabilir. Fırçalama ve diş ipi kullanılması esnasında dişetleri kanayabilir. Dişetinin sağlıklı görünümü bozulabilir. Dişeti hastalığının bu ilk aşamasında hasar önlenebilir, çünkü dişi tutan kemik ve bağlı dokuları henüz etkilenmemiştir. Bu safhada önlem alınması ve hekime danışılması çok çok önemlidir.
  • Periodontitis: Bu aşamada, dişleri tutan destek kemik ve kemiğe yapışan ve dişeti dokusunun bütünlüğünü sağlayan lifler geri döndürülemez bir biçimde hasar görmüştür. Dişeti çizgisinin altında, gıda ve plakları hapseden bir cep oluşmaya başlayabilir. Bu durum bir kısır döngüyü beraberinde getirmektedir. Artık dişerin fırçalanması ve diş ipi kullanılması da temizliği bir yere kadar başarılı kılabilmektedir. Oluşan cep’in tabanına ulaşmak mümkün olamamaktadır. Bu nokta da mutlaka profesyonel bir yardım gerekmektedir. Vakit kaybetmeden diş hekimine muayene olmak pek çok olumsuz durumdan bizi korur.  Biz bu durumu ihmal edip yok saydığımız takdirde, hastalığın ilerlemesi devam eder ve son dişleri destekleyen lifler ve kemik hasar görerek, dişlerin sallanmasına, uzamasına ve ayrılmasına neden olabilir.

Dişeti Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?

Dişeti hastalığının erken aşamaları, doğru bir şekilde diş fırçalama ve diş ipi kullanımı ile önlenebilir. İyi bir ağız bakımı, plakların birikmesini önlemeye yardımcı olur. Diş hekiminiz tarafından yapılacak profesyonel temizlik, biriken ve sertleşerek tartar haline gelen plakları çıkarmanın tek yoludur. Diş hekiminiz, dişetinin üzerinde ki ve altındaki tartarı yok etmek için dişlerinizi temizleyecektir ve size bu seansta ağız hijyeninin önemini vurgulayacak ve olması gereken temizlik şeklini öğretecektir.  Durum daha ciddi ise kök yüzeyi düzeltme işlemi yapılabilir. Kök yüzeyi düzeltme, diş köklerindeki düzensizlikleri düzleştirmeye ve burada plak birikimini azaltmaya yarar. Böylelikle dişeti dokusu da sağlıklı bir kök yüzeyine yapışacaktır. Başlangıç periopdontal tedavi denilen bu tedavi şekli hastalığın başlangıç safhalarında bir tedavi yöntemi olacağı gibi ilerleyen evrelerde operasyona hazırlık amacıyla yapılabilir.İlerlemiş safhalarda dişeti hastalığının tedavisi dişlerin etrafını çevreleyen yumuşak (dişeti) ve sert dokuların (kemik) ve bu dokulara ait yıkımların durdurulması ve düzeltilmesini amaçlar. Bu hastalığın tipine ve şiddetine göre farklılık göstermektedir. Hastalığın sadece dişeti ile sınırlı olduğu vakalarda dişeti cebini elimine etmek amaç olurken, çene kemiğinin etkilendiği durumlarda bu tedavi şekline kemiği de ilave etmek doğru olacaktır, kemik düzeltilecektir ve gerekli olduğu takdirde kemik grefti veya memranlardan faydalanılmaktadır.

Erken safhada ki dişeti hastalığı, düzenli diş muayenesiyle ilerlemeden tedavi edilebilir. Durumunuz daha da ilerlemişse, diş hekimi muayenehanesinde tedavi gerekecektir.

Tedavi sonucunda dişlerim iyileşecek mi? Dişlerimi ne kadar kullanacağım?

Tedavi sonrasında dişetleri kanamasız açık pembe renkli ve sert kıvamlı yapoısını kazanmaktadır. Ancak; hastalık şiddetli ve kemik yıkımı çok olmuşsa dişlerin boylarında uzama ve dişler arasında aralanma meydana gelebilir bu durumda tedavi başarı ile sonuçlanmıştır, kemik dokusu sağlamdır ancak görünüm etkilenmiştir. Bazı durumlarda da elimizde ki tüm imkanlara rağmen kemik dokusu tamir olamayacak düzeydedir, bu gibi durumlarda diş çekimi tedavi planına dahil edilir. Tadevi sonunda kişiler doğal dişlerini uzun süre ağızda tutarlar. Ancak unutulmamalıdır ki tedaviden sonra ki bu süre tedaviden çok kişinin özenli ve titiz bakımı ile ilgilidir.

Atlanmaması gereken çok önemli bir konu daha var ki; tedavinin başarısı hekime bağlı olduğu kadar, kişinin kendisine de bağlıdır. Bu da ancak iyi bir ev bakımı ve düzenli diş hekimi kontrollerine gitmekle olmaktadır.

 Diş ve diş eti sağlığınız sizin yönetiminizdedir…








DENTPLUS GEÇİT


Ahmet Yesevi Mah. Piknik Cad.
        Hasat Sk. Üründül Plaza K:1 Kapı No : 2
        No: 11 – 12 Nilüfer / BURSA


info@dentplus.com.tr

(0224) 404 00 87