DENTPLUS

BLOG



floridli_dis_macunu1.jpg
26/Eki/2016

Flor hakkında son zamanlarda yapılan açıklamalar ile ilgili konuşan Türk Dişhekimleri Birliği ve Türk Pedodonti Derneği, ortak bir basın toplantısı düzenledi. Florun zeka geriliğine ve bazı sağlık problemlerine neden olduğu konusundaki iddiaların değerlendirildiği toplantıda, kamuoyunun yanlış bilgilendirildiği tartışılırken, Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Dişhekimleri Birliği gibi birliklerin çalışmalarına yer verildi. İşte o sonuç: Flor gerçekten zararlı mı?

Yüksek dozda sistemik flor alımı sağlığı tehdit ediyor mu, zeka geriliği gibi sorunlara yol açıyor mu? Son zamanlarda sıkça duyduğumuz iddialar florun sağlık açısından zararlı olduğu yönünde. Türk Dişhekimleri Birliği ve Türk Pedodonti Derneği, bilimsel kanıtlara dayanmayan açıklamalardaki yanlışları ortaya çıkaran bir rapor açıkladı.

Dişlerin sağlığı, ağız içerisindeki ekolojik ortamda bulunan dinamik dengeye bağlıdır. Ağız boşluğunda bulunan bakteriler ile şeker, bu dengeyi olumsuz yönde etkilerken, tükürük ve florun dişlerin sağlam kalmasında olumlu etkisi olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Diş çürüklerinin kontrolü ve engellenmesi için florların kullanımı dişhekimliği alanında uzun yıllardır güvenli ve etkili bir yöntem olma özelliğini sürdürmektedir.

Flor kullanımında genellikle iki yöntem uygulanır: Bunlar topikal (diş macunu, gargara, vernik, jel) veya sistemik (flor takviyesi, florlu sular ve tuzlar) yöntemlerdir. Günümüzde flor koruyucu etkisinden topikal uygulamalar ile daha fazla yarar sağlandığı bilinmektedir. Topikal florlar oldukça etkilidirler ve flor içeren diş macunları dünya genelinde kullanılmaktadır.

flor_bursa

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ NE DİYOR?

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Dünya Dişhekimleri Birliği (FDI), Avrupa Pediatrik Dişhekimliği Birliği (EAPD) ve Amerikan Pediatrik Dişhekimliği Birliği (AAPD), toplumsal bir sağlık problemi olan diş çürüğünün azaltılmasında, içme sularının florlanması da dahil olmak üzere çeşitli yöntemlerle flor uygulamalarının etkili olduğunu bilimsel raporlarla açıklamışlardır. Günde 2 kere dişhekiminin önerdiği miktarda florlu diş macunu ile dişlerin fırçalanması çürüğün azaltılmasında önemli rol oynamakta, ayrıca yüksek çürük riski taşıyan bireylerde dişhekimi tarafından uygulanan flor uygulamalarının da çürük oluşumunu engellemede etkili olduğu bilinmektedir.

KAMUOYU YANLIŞ BİLGİLENDİRİLİYOR

Son zamanlarda basında yer alan yüksek dozda sistemik flor alımının zararlı etkilerinin zekâ geriliğine ve bazı sağlık problemlerine yol açtığı iddia edilmektedir. Söz konusu haberlere konu olan bilimsel araştırmalarda çok yüksek toksik dozda flor içeren doğal içme suları kullanılmıştır.

* Yüksek doz sistemik flor alımının düşük IQ ile ilişkisini gösteren çalışmalar doğal içme sularında kabul edilen optimum seviyeden çok daha yüksek seviyelerde flor bulunan Çin, Moğolistan ve İran gibi ülkelerin fakir ve kırsal topluluklarında yapılmıştır. Bu çalışmalarda, IQ seviyesi üzerinde çok etkili olduğu bilinen ebeveynlerin eğitim düzeyleri, sosyoekonomik durumları, hava su kirliliği gibi faktörler değerlendirilmemiştir. Bu çerçevede IQ seviyesi ve içme suyundaki flor seviyesi arasında ilişkinin bu çalışma sonuçlarına göre kurulması şüphe uyandırmaktadır.

* Deney hayvanlarında yapılan bir çalışmada, 3 hafta süresince hamile hayvanlara 0.5ppm, 30ppm ve 100ppm olacak şekilde florlu su içirilmiştir. 0.5ppm ve 30ppm flor ilave edilmiş su içen hayvanlarda beyinde herhangi bir değişiklik izlenmezken 3 hafta boyunca 100ppm flor içirilmiş hayvanlarda kronik flor toksisitesi meydana gelmiştir. Kronik flor toksisitesinin uzun süreli olduğu durumlarda, nöronal ve serebrovasküler bütünlük bozulmakta, anormal davranış paternleri açığa çıkmakta ve beyinde metabolik lezyonlar meydana gelmektedir. Yüksek dozda uzun süre flor alımını içeren hayvan çalışmaları sonuçlarına dayandırılarak insanlarda da uzuvlarda paraliz, vertigo, eklemlerde spastisite ve mental keskinlikte bozulma gibi nörolojik komplikasyonların olabileceği yönünde değerlendirmeler yapılmıştır. Ancak bu hayvan çalışmalarında deney grubu hayvanları tarafından tüketilen flor dozu insanlar için optimal olarak belirtilen dozun çok çok üstündedir.

ÇOCUKLAR İÇİN KULLANMAMAK CİDDİ SORUNLARA YOL AÇIYOR

Tüm bu bilgiler ışığında günde 2 kere yaşa uygun dozda florlu diş macunu ile dişlerin fırçalanması ve çürük risk grubuna uygun topikal flor uygulaması yapılması diş çürüğünün azaltılmasında önemli rol oynar. Topikal uygulamalar sonrası yutulan flor miktarının tehlike arz etmediği gösterilmesine karşın özellikle tükürme kabiliyeti olmayan küçük çocuklarda kullanılan yüksek konsantrasyonlu topikal flor ajanlarının konsantrasyonu, uygulama protokollerine uyulması, yutulmasının önlenmesi için tükürük emici kullanımı, uygulama sıklığı gibi faktörler çocuk tarafından alınan günlük flor miktarının doğru değerlendirilmesi bakımından çok önemlidir.

Küçük çocuklarda yutma riskinden dolayı toksik riski azaltmak amacıyla flor verniği kullanımı önerilir. Uygulama aralığı ve sıklığı da çürük risk grubuna göre planlanmalıdır. Bu anlamda, bahsi geçen yazıda belirtildiği gibi “kan yoluyla dişe gitmesi” ifadesi bilimsel olarak alt yapısı olmayan ve içi boş bir ifadedir. Güncel araştırmaların güvenirliğinin en yüksek derecede kanıtlandığı meta-analizler ve kılavuzları (guideline) içeren araştırma sonuçları incelendiğinde flor verniğinin yılda 2 kez uygulanmasının A (en güçlü) kanıt seviyesinde olduğu görülmektedir Ülkemiz içme sularındaki flor oranı göz önüne alındığında, bahsi geçen yazıdaki olasılıklar mümkün görülmemekte ve kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir.

Pediatristler ve dişhekimleri arasında bu koruyucu ve durdurucu tedaviler büyük önem taşımaktadır. Çocuklar için koruyucu bakımı reddeden ebeveyn ve bakıcılarda önemli bir halk sağlığı sorunu olmaktadır. Çürük önlemek için kullanılan oral flor kaynakları toksik dozda flor içermemektedir ve güven vericidir. Dişhekimleri flor uygulamalarında gereken önlemleri alacak eğitim ve beceriye sahiptirler. Dişhekimlerinin önerdiği uygun miktarlarda kullanılan flor insan sağlığı üzerine hiçbir yan etki oluşturmamaktadır.

DİŞ MACUNU NE KADAR VE NE ZAMAN KULLANILMALI?

florur

Kaynak, Sözcü – 23 EKim 2016


diş_ipi.jpg
18/Ağu/2016

 

To floss, or not to floss ?

Is that the question?

QUINTESSENCE INTERNATIONAL –  EDITORIAL

The media was exited recently to learn   that floss is apparently not effective   to keep your teeth healthy. They have read a review stating the there is a low level of evidence that tooth brushing alone is less effective then tooth brushing and flossing. From there  we were exposed to titles like“ A big problem with flossing ‘’ Feeling guilty about not flossing ?Maybe there’s no need and Tell your dentist to suck it : there’s little evidence flossing works This is an amazing example of  misuse of scientifıc reports by the media It is our job to firmly correct those mistakes and make sure that the public is well aware of the true meaning of these studies.

We should advocate and explain to our patients as well as to the media representatives that this report does not actually recommend not to clean interproximally,but it says that flossing might not be the perfect tool for it.It is well known that the two most important oral diseases-caries and periodontal disease-are caused by bacteria , so it extremely important for oral heath to remove the plaque on a regular basis. The plaque should be removed from all tooth surfaces including the interdantel space. The main problem with using floss is that it is rather difficult to floss effectively, especially if you are not well trained in doing so. This is the key reason for  the findings in the studies. If you have a tool and you are not using it properly, it does not work!

It is our responsibility either to make sure our patients are well educated and trained in flossing or to introduce them to other, easier to use, interdental cleaning aids such is interproximal brushes or dental toothpicks. It is our role to help our pears, our patients, and the media to make proper interpretations of the evidence and not to draw the opposite conclusions.If we really care about our patients and the public dental health we need to speak up and explain what the results of these studies actually mean. It does not mean at all that interdental cleaning is not important-on the contrary, it is crucial! But is should be done properly, using the right tools, Let’s go out and make sure people understand that.

Lion Levin

Scientific  Associate Editor  

“Diş ipi kullanımı ile ilgili medyadaki yanlış değerlendirmeye açıklık getiren makalenin okunması yararlı olacaktır. Ağız temizliğinde diş fırçalama olmazsa olmaz ancak ara yüz temizliği olmadan da tek başına ağız temizliği maalesef yeterli olmaz. Bu noktada diş ipi veya  ara yüz fırçası ile dişlerin ara yüzlerinin temizliği önemi tartışılamaz bir gerçektir. Diş ipi ve ara yüz  fırçasının doğru kullanılması bu etkinlikte çok büyük önem taşır. Doğru kullanılmadığında etkinliğin olmayacağı tartışılamaz. Ancak diş ipi kullanımı ağız temizliğinde önemsizdir ifadesi doğruluğu hiçbir bilimsel kanıta dayanmayan yanlış bir ifadedir.”


agizkokusu.jpg
30/May/2016

Ağız kokusu, ağızda oluşturduğu belirgin bir tat (metalik, ekşi) nedeniyle kolayca hissedilir. Ağız kokusunun potansiyel sebepleri konusunda gerçek nedenler ve efsaneler gündemdedir.

Ağız kokusunun en reel sebebi, dilin üzerinde bulunan bakterilerdir.Bu bakteriler, uçucu maddeler üretirler (ör. uçucu sülfür bileşikleri ya da VSC).
Buna karşılık, belli bazı yiyecekler (ör: sarımsak, soğan) ağız kokusunun gerçek nedenleri arasında yer almaz.

Kronik ağız kokusu, en ciddi ve en sıkıntılı olan vakadır. Kişiler arası lişiki ve temaslarda hem rahatsızlık verir, hem de ciddi bir ağız bakımı sıkıntısının işareti olabilir.

Düzenli ağız hijyeni uygulamalarınıza rağmen ağız kokusunu engelleyemediğinizi fark ederseniz, diş hekimizle görüşmelisiniz. Ve kendisi mutlaka size uygun bir tedavi tavsiye edecektir.

Ağız mikro florasını kontrol eden tükürük salgısının azalması nedeniyle, ağız kuruluğunun da ağız kokusuna neden olduğu bilinmektedir. Tükürük ağzın temizlenmesine ve nemlenmesine yardımcı olur. “Sabah nefesi” olarak da anılan ağız kokusu, genellikle uyku sonrası hissedilir. Bazı ilaçlar da buna sebep olabilir. Kronik akciğer enfeksiyonu, böbrek ve karaciğer hastalıkları ve diyabet de diğer nedenler arasında olabilir.

Diş ipi kullanımı, ağız ve diş sağlığı bakımından her türlü önem taşır.  Diş ipini kullanarak; ağız kokusu ile de savaşabilirsiniz.

Güzel bir gülümseme, dış görünümünüz kendinize olan güven için çok şey katar. Diş ipini kullanmak, önce sağlığınız sonra da güzelliğiniz ve estetiğiniz için rutininizin bir parçası olmalıdır.

Diş ipini, günün hangi saatinde kullandığınız ya da dişlerinizi fırçalamadan önce ya da sonra kullanmanız fark etmez; önemli olan her gün diş ipi kullanılmalıdır.

Halitosis ya da kronik ağız kokusu sıkıntınız varsa, bu problemle başa çıkma yolları arıyor olabilirsiniz. Öyleyse, diş ipinin yanısıra bir dil temizleyici kullanmayı düşünebilirsiniz. Pek çok eczaneden temin edilebilir. Genellikle ağız kokusunun iyileştirilmesinin bir yolu olarak dil temizleyiciler öne çıkar.

Halitosis nedir?

Halitosis; Latinceden halitus ve osis kelimelerinden türeyen ve ağızda oluşan, hem kinin kendisini, hem de etyrafını rahatsız eden çirkin kokuya denir. Ve bu durum toplumun bir çok kesimini ciddi etkilemekte ve sosyal bir incinme olarak görülmektedir. Bu durum araştırmalara göre, erkeklerde kadınlara oranla üç kat fazla yaşanmaktadır.

Tedavisi nasıl olmalıdır?

Tedavi için önce ağız kokusunun tanısı konulmalıdır. Kokunun kaynağını öğrenmek en doğrusudur. Bu hastaları değerlendirmede diş hekimi, KBB uzmanı, gastroentoroloji uzmanının görmesi tedavinin başarısını arttıracaktır. Ağız kokusunun en sık kaynağı, ağız ve diş hastalıklarıdır. Ağız kokusunun tedavisinde etkili metot, ağız temizliği ve temel diş ve diş eti bakımının yapılmasıdır. Ağız içinde ki eskimş köprü, diş protezleri, zamanla gıda birikmesine sebep olacağından ağız kokusuna da çok rahat neden olurlar. Tükürük ağız kokusuyla savaşmanın en etkili yoludur. Ağız kuruluğuna mani olmak için sık sık su içilmelidir. Su ağız içinde ki bakterilerin azalması adınadirek yardımcı bir kuvvettir. Ayrıca tükürük salgılamaya da yardımcı olur.

Gargara kullanımı da ağız kokusu kullanımında ve bakteri temizliğinde etken yollardan biridir. Diş hekiminizin önereceği bir gargara da bu konuda size yardımcı olabilir.


kalp-diabet-dis.jpg
19/Nis/2016

CELL-TO-CELL COMMUNICATION – ORAL HEALTH AND SYSTEMIC HEALTH: THE INTERLINK BETWEEN PERIODONTITIS AND DIABETES
Authors: S. Jepsen, M. Sanz, B. Stadlinger, H. Terheyden
Advisory Board: I. Chapple, R. Genco, E. Lalla, S. Murakami
Supported by Sunstar Produced by Quintessence International Publishing Group| iAS interActive Systems

Kalp hastalıkları diabet ve diş eti hastalıkları arasında ki ilişkiyi gösteren bir videodur. İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN


sigaraveagizsagligi.png
07/Mar/2016

Sigara ve yaşam

Sigara kullanımı eskisi kadar popüler olmasa da, günümüzde halen pek çok kişi bu alışkanlıktan dolayı pek çok hastalığa sebep olan sigara ile mücadele etmektedir.  Her bir sigarada vücut için zehirli, kanser yapıcı ya da kanserin oluşmasını kolaylaştırıcı 7000’den fazla kimyasal madde bulunmaktadır. İnsanları sigaraya bağımlı hale getiren madde ise NİKOTİN’dir. Bağımlılık yapıcı etkisi yanında nikotin, kalp atışlarını hızlandırır, tansiyonu yükseltir ve kanın pıhtılaşma riskini arttırır.

Sigara ve tütün kullanımı sağlığımızı direk etkilediği gibi, endirek yollaradan da etkilemektedir.Örneğin; uzun dönem sigara kullanımı akciğer kanserine bağlı ölümlerin %90’ının nedenidir. Aynı zamanda sigara içenlerde kalp krizi geçirme riski 10 kat artmaktadır. Kan dolaşımı ve damarlar üzerine olumsuz etkilerden dolayı felç riski artar. Sigara içen kadınlarda düşük yapma, erken doğum, düşük doğum tartılı bebek doğumu, kısırlık ve doğum kontrol hapı kullanılması durumunda kalp krizi geçirme riski yüksektir.

Sigara içenlerde ağız, dil, gırtlak, yemek borusu, pankreas, mesane, böbrek, prostat ve rahim ağzı kanser riski 30 kat artmıştır.

 SİGARA VE BAĞIMLILIK

Sigara kullanımı neden bağımlılık yapar? Sorusunun cevabı Nikotin dir.

Sigara içilmesini izleyen 10 saniye içinde yanaktan emilen nikotin, beyne ulaşır ve kısa bir sürede nikotin bağımlılığı oluşur. Artık vücudunuzun bu maddeye gereksinimi olmasa da sürekli almak ister.

Nikotin psikolojik ve fiziksel bağımlılık yapar. Sigara içilmeyip nikotin miktarı azaldığında vücut bunun yoksunluğunu hisseder. Bu döngü bağımlılığı besler.

 PASİF İÇİCİLİK

Sigara dumanı sadece içicileri değil, etrafında ki insanları da etkiler.

Pasif sigara içiciliği tütün ürünlerinin yanmasından oluşan duman ile sigara içen kişinin dışarı üflediği duman karışımının solunması olarak tanımlanmaktadır. Sigaradan süzülmeyip doğrudan havayla karıştığı için daha fazla zehirli madde içeren duman (sigara içen kişinin soluduğu dumandan 4 kat daha fazla toksiktir) pasif içiciler ve sigara içenlerde solunum hastalıkları, akciğer kanseri, kalp damar hastalıkları riskini arttırmaktadır..

SİGARA VE AĞIZ SAĞLIĞI

Sigara içeriği 4000 den fazla maddeden oluşan bir komplex bir karışıma sahiptir. Sigaranın diş eti dokuları üzerinde ki etkisinin  biyolojik mekanizması henüz tam aydınlatılmamış olmasına rağmen diş eti dokuları üzerine zararlı etkileri ağız içerisinde ki flora ve kişinin savunma mekanizması etkisi üzerinden gerçekleştiği fikri üzerinde durulmaktadır.

Risk faktörü olarak sigara…

Son yıllarda, kazanılmış risk fktörleri arasında önemli bir yeri olan sigara kullanımı ve diş eti dokuları arasında ki ilişki araştırılmış ve şiddetli diş eti hastalığa sahip kişilerin çoğunluğunun  aynı zamanda sigara kullanan kişiler olduğu saptanmıştır. Bununla beraber sigara kullanan kişilerde diş eti hastalığın hızlı ilerlediği ve buna diş kaybının da fazla olduğu sıklıkla belirtilen bulgulardan biridir.

Sigara ile diş eti ve implant tedavisi sonrası meydana gelen iyileşme yanıtını inceleme yapılmış ve çalışmaların büyük bir çoğunluğu sigaranın negatif etkisi olduğu bildirilmiştir.

Sigara ve diş çürükleri;

Tütün, diş iliğinde iltihaba neden olan belirli bakteri türlerinin çoğalmasına yol açar. Şeker ve çikolata gibi tatlı besinlerin çocuklarda dişlere verdiği zararın benzerini sigaranın yetişkinlerde yol açmaktadır, sigaranın diş etlerine yeterince kan gitmesini engelleyerek diş sağlığını bozduğu açıktır.


dp.jpg
31/Ağu/2015

Bir çok kişi diş eti kanamasından şikayet eder. Kanama diş eti iltihabının en önemli belirtisidir. Ve aslında önemli bir sağlık sorunudur. Çünkü diş etinde ki iltihap ya da ağız ve diş sağlığı vücudun diğer organlarını da etkilemesidir.

Diş eti; ağızda dişlerin alt yapısını oluşturan bir yapıdır. Dişlerimizin sağlığı, diş etlerinin sağlığı ile başlar. Dişlere yapılan her işlemde, diş eti sağlığının yerinde olması ilk koşuldur. Bu yüzden diş etlerine gereken özenin gösterilmesi çok önemlidir..

Diş eti kanaması günümüzde pek çok kişinin şikayet ettiği ve çözümünü bulmakta zorlandığı bir durumdur. Kanama diş eti iltihabının en temel özelliğidir ve ilk belirtisidir. Hasta bazen diş etinde ki bu kanamanın farkında olabilmekte, bazen de hiç farkında olmadan kabullenerek çok uzun zaman yaşamaktadır. Aslında çok basit bir tedavisi olmakla birlikte tedavi edilmediği taktirde çok ciddi sonuçlar olabilmektedir. Diş etinde ki iltihap sadece ağız ortamını değil, vücudun diğer ortamlarını da etkilemektedir.

Sağlıklı diş eti:

Sağlıklı diş eti uçuk pembe renkte, sıkı ve mat görünümlü olmalıdır. Altında ki çene kemiğini sarar. Diş etlerinde ki şişkinlik ve kızarıklık hastalık görünümüdür. Sağlıklı bir diş eti; fırçalama aynı zamanda diş ipi kullanımı ile olur.

Diş eti kanamasına neden olan hastalıklar nelerdir ?

Dişleri ve diş etlerini destekleyici dokuları etkileyen periodontal hastalıklar iltihabi sorunlardır. Diş kayıplarından yüksek oranında sorumlu olurlar. Erken teşhisde tedaviye cevap verirler. Bu gibi hastalıklar, kendini öncelikle diş etinde ki değişimlerle gösterir. İlerleyen dönemlerde etkisini daha fazla arttırırlar.

Gingivitis: Bu rahatsızlık, diş eti hastalığının başlangıç aşamasıdır. Diş etleri kırmızı bir renk almıştır, kanamalar başlamıştır ve diş etleri şişmiştir. Diş fırçalama esnasında diş etleri hem kanamakta, hem de hassas bir hal almaktadır. Gingivitis tedavi edilmezse ilerleyerek, diş etlerine ve çene kemiğine hasar verecek duruma gelir. Ağız kokusu kendisini sürekli hissettirir.

Periodontis: Diş eti hastalıkları içerisinde ilerleyen aşamalarda oluşan bu rahatsızlık, dişleri destekleyen kemiğe ve dokuya hasar vermeye başlar. Diş eti ve diş arasında ki cepte hızla bakteri üremeye başlar. Burası temizlenemeyen alanlardır. İlerleme döneminde dişlerde sallanma ve diş kayıpları meydana gelebilir. Diş etlerinde kanama, iltihabi akıntı gözlenir. Dişler birbirinden ayrılmaya başlar. Bunun nedeni alveol kemiği denen ve dişin sağlıklı bir şekilde yerinde durmasını sağlayan destek dokunun üzerinde hücresel yıkım olmasındadır. Eğer doğru tedavi planlaması uygulanamazsa, şikayetler ve sağlığın bozulması şiddetlenir ve doğal olarak kişinin sosyal hayatında da sıkıntılar oluşturmaya başlar.


dis_cekimi.jpg
29/Nis/2015

Diş Çekimi:

Koruyucu tedavi yöntemlerine yanıt veremeyen, çürük ve enfeksiyon yani iltihap gibi nedenlerden dolayı dolgu veya kanal tedavisi uygulamalarıyla kurtarılamayan dişlerin, en son çözüm olarak ağızdan çıkartılmasıdır.

Dişlerin çekilmesi halinde dikkat edilmesi gerekenler:

Diş Çekimi Öncesi:

  • Eğer genel sağlık durumunuzda bir problem varsa; mesela kalp rahatsızlığı, şeker, yüksek tansiyon gibi kullanılan ilaçların mutlaka hekime bildirmek ve bilgilendirmek gerekmektedir.  Ayrıca hamile olan ya da hamile kalmayı planlayan kadınların da diş hekimlerini bu konuda uyarmaları ve bilgi vermeleri çok önemli bir unsurdur.
  • Diş çekiminden önce dişlerinizi fırçalamalı ve ağzınızı antiseptik yani mikrop öldürücü bir gargara ile çalkalamalısınız. Bu işlem, çekim sonrasında meydana gelebilecek iltihaplanmaları yüksek oranda azaltacaktır.

Diş Çekimi Sonrası:

  • Ağzımızı en az yarım saat süreyle çalkalamamalıyız. Ağzın çalkalanması çekimden sonra iyileşmeyi sağlayacak olan kan pıhtısının oluşumunu engeller ve çekim yarasının iyileşmesinin gecikmesine sebep olabilir.
  • Diş çekimi sonrası diş hekiminizin yerleştirdiği tamponu 15-20 dakika kadar sıkıca ısırmanız gerekir ve mutlaka normal yutkunmanızı yapınız. Tükürüğü ağızda biriktirmek ve sürekli olarak tükürmek kan pıhtısının oluşmasını engeller ve kanamanın devam etmesine sebebiyet verir.
  • Diş çekimi sonrasında sızıntı şeklinde kanamanız olabilir. Bu kanama 6-24 saat arasında bir süre devam edebilir. Kanın tükürüğünüzü boyama özelliği çok fazladır. Bu sebepten ötürü kanamanızın çok olduğunu düşünüp paniğe kapılabilirsiniz, sakin olmakta fayda var. Eğer endişelenirseniz diş hekiminize mutlaka danışmalısınız.
  • Diş çekimi sonrasında ağrı hissedebilirsiniz. Asprin dışında herhangi bir ağrı kesici kullanabilirsiniz. Uyuşukluğunuzun geçtiğini hissettiğinizde ağrı en yüksek değerine ulaşabilir. Bu normal bir durumdur. Merak edilecek bir durum değildir.
  • Dişler çene kemiğine bağlı olduğundan çekim sonrasında kemik ortaya çıkar. Bu sizin çekilen dişten parça kaldığını düşünmenize ihtimal doğurur.  Bu bölgeye dilinizi ya da herhangi başka birşeyi değdirmeyiniz. Açık kemiğin üzeri birkaç gün içerisinde diş etiniz ile örtülecektir. Çekim bölgenizde tahrişe neden olacak sıcak acılı yiyeceklerden kaçınınız. Çekim sonrasında 24 saat sigara içilmesi ve alkol alınması sağlığınızı aksi yönde tehdit ediyordur.
  •  Mümkünse çekimden sonra araç kullanmayınız. Diş çekiminden sonra başınızın altına yüksek bir yastık koyup yatarak dinleniniz. Sıcak banyo yapmanız da bu süreci daha rahat atlatmanıza yardımcı olur.
  • Ağzınızda ki uyuşukluk geçinceye kadar bir şey yememelisiniz. Farkında olmadan uyuşuk olan bölgeleri zedeleyebilirsiniz.
  • Diş çekiminden 24 saat sonra normal ağız bakım uygulamalarına devam edebilirsiniz.
  •  Yüzünüzde şişme, ağrı, 24 saati geçen kanama, ağızda kötü bir tad ve koku hissi olduğu takdirde vakit kaybetmeden diş hekiminizi aramanızda fayda olacaktır.

Dişinize cerrahi bir operasyon yapıldıysa veya çekimden sonra dikiş atıldıysa bir hafta sonrasına kontrol randevusu alınız.


kanser_diş_saglığı.jpg
11/Şub/2015

Kanser tedavisinde ağız ve diş sağlığı bakımı…

TANIDAN ÖNCE…

Kanser,  ne yazık ki her yıl dünyada daha fazla kişiyi etkilemektedir. Erken tanı ve gelişen tedavi seçenekleri ile yaşam kalitesi beklentisi artarken yaşam konforunun yükseltilmesi hedeflenmektedir. Bu sebepten dolayı; ağız ve diş sağlığı kanser tedavisi programının önemli bir yerini oluşturur. Çoğu zaman toplumun her bireyinde görülen diş ve diş eti problemleri; gerekli müdaheleler yapılmadığı zaman kanser tedavisini zorlaştırabilir. Bunun yanında tedavi sürecinde verilen ışın tedavisi (radyoterapi) ve ilaç tadevisi (kemoterapi) ağız dokularını etkileyebilir. Yemek yeme ve içme gibi gündelik ihtiyaçların aksamasına da sebep vermemek gerekir. Kanser tanısını takiben yürütülen etkili bir takım çalışması ve devamlı iletişim ile komplikasyonları en düşükte tutmak ve yaşam konforunuzu yükseltmek mümkündür.

TEDAVİ ÖNCESİ…

Kanser tanısının ağırlığı birçok gereksinimi ikinci plana atılabilir. Fakat; zaman kaybetmeden onkoloji doktorunun kontrolünde diş hekimi ile temasa geçilmelidir. Kanser teşhisi ve tedavinin başlaması arasında geçen zaman çoğunlukla sınırlı olduğu için gerekli hazırlıklar seri bir şekilde yapılmalıdır. Ağız ve diş eti tedavisinin kanser tedavisi ile başlamadan on gün önce iyileşmesi için izin verecek şekilde tamamlanmalıdır. Kemoterapi ve radyoterapi sırasında vücudunuzda oluşabilecek değişiklikler(enfeksiyon riskinin artması, kanama vb.) diş tedavilerini imkansız kılabilir.

İlk muayenede, çene ve röntgen kayıtları alınır ve duruma uygun gerçekçi risk tespiti yapılır. Onkoloji doktorunun önderliğinde ve genel sağlık durumu göz önünde bulundurularak ihtiyaç görülen tedavilere başlanır. Esas amaç; kanser tedavsi sırasında oluşabilecek istenmeyen istenmeyen durumları en aza indirebilmektir. Bu yüzden erken dönemde sorun yaratma olasılığı olan dişleriniz onarılır, enfeksiyon odağı olan ve ya tedavisi mümkün olmayan dişleriniz çekilir.

Temizleme işlemi ile diş eti sağlığınız sürdürülebilir hale getirilir. Süt dişlerinde çürük riski daha yüksektir. Çocuklarınıda planlama daha kısa zaman ölçeğinde süt dişlerinin değişme zamanları da hesaba katılarak tedaviyi bölmeyecek şekilde yapılır. Burada önemli bir konuyu unutmamak gerekir ki; bir çok küçük hasta belki hayatında ilk defa diş hekimi ile karşılaşıyor olacaktır. Uzun soluklu, yorucu tedavi programının ilk adımında kaygılanmaları arzu edilmez. Bu sebeple ilk müdahaleleri özellikle pediatrik ağız ve diş sağlığında uzmanlaşmış hekimlerin yapması tavsiye edilir. Ortodontik tedavi gören genç hastalar diş telleri ve bakterilerini tedavi bitiminden sonra en az bir yıl kullanmamalıdır. Diş minelerini çürüğe karşı dirençli hale getirmek için sürülen flor vernikler ve koruyucu dolgular basit ve etkileyici müdahelelerdir. Çürük riskine ve yaşa göre flor uygulama rejimi düzenlenir. Protez kullanıyorsanız, olan protezlerin uyumu artırılıp, keskin kenar ve köşeler dokulara zarar vermeyecek şekilde yuvarlanır.

Kanser Tedavisi Öncesinde ki Süreçte Arzu Edilen Diş Bakımı İçin Uygulanması

Gerekenler:

  • Günde en az iki kez florürlü diş macunu ile dişler fırçalanması.
  • Günde bir kere diş ipi ile dişler temizlenmelidir.
  • Günde bir veya iki kere klorheksşdşn içeren alkolsüz gargara ile en az bir dakika ağzınızı çalkalamalısınız. Klorheksidin içeren gargaralar ile diş fırçalama kullanımları arasında minimum otuz dakika olmalıdır.
  • Tedaviye kadar ağız bakımıı hiçbir şekilde aksatılmamalıdır.

Kanser tedavisi sırasında diş ve diş etlerinde önceden mevcut hastalıklar daha da şiddetlenebilir.  Bazı kanser ilaçları(Bisfosfonat grubu vb.) iyileşmemeyen ve uzun süreli ağız yaralarına ve kemik açılmalarına sebep olabilirler. Kanser tedavisinin en başında mutlaka detaylı bir ağız-diş muayenesi ve bakımı yapılması önerilir.

TEDAVİ SIRASINDA

Kemoterapi için verilen ilaçlar kemik iliğini baskılayarak kan ve hücrelerinizde azalmaya neden olur. Bu durum kendini ağızda kanamaya yatkınlık, kolay enfeksiyon gelişimi ve yaralar şeklinde gösterir. Mukozit adını verdiğimiz bu yaralar geçicidir ve verilen ilaçların yan etkisidir. Yemek yeme ve konuşmanızı kısıtlayabilir. Sert, taneli, baharatlı ve acı gıdaları, asitli ve alkollü içecekleri tüketilmemesi önerilir. Ağrı ve rahatsızlığı giderme yöntemleri kişiden kişiye farklılık gösterebilir. En uygun yöntemi deneyerek ve doktorunuza danışarak bulabilirsiniz. Ağızda buz tanelerinin gezdirilmesi, ağzın karbonatlı suyla çalkalanması, yemeklerden önce reçete edilen anestezik jelin sürülmesi, bol sıvı alımı, yapay tükürük jellerinin kullanımı  şikayetleri azaltabilir. Bu yaralar üzerinde ikincil bakteri ve mantar enfeksiyonları gelişebilir. Gerekli ilaç tedavisi hastanın doktoru tarafından sağlanacaktır.  Bu dönemde klorheksidin içeren gargaraların kullanımı yanma hissini artırılabileceği için asla tavsiye edilmez. Keskin tatları olan ağız bakım suları ve diş macunları da ağrı ve yanmaya neden olabilir. Kemoterapiye bağlı enfeksiyon ve kanama riski, diş fırçalamayı mümkün kılmayabilir. Bu risk bireyler arasında farklılık gösterdiği için tedavi eden doktorun tavsiyesine uyulmalıdır. Mesela diş ipi kullanımı hastaya kesinlikle önerilmez. Ağız bakımını antiseptik emdirilmiş nemli ve yumuşak sünger ve bezler ile gerçekleştirilebilir. Dişeti iltihabı gelişen vakalarda klorheksidin içeren jelleri veya alkolsüz gargaraları kısa süreli kullanabilirsiniz.

Kanser tedavisi sırasında tükürük miktarında azalma, kıvamında da yoğunlaşma olur. Tükürüğün yıkayıcı ve dengeleyici etkisinden mahrum kalan dişler çürümeye yatkın hale gelir. Dişlerinizde çürük riski yüsek ise, kanser tedaviniz devam ederken de yerel flor uygulaması yapılabilir. Azalan tükürük akışı sebebiyle yeme-içme ve konuşma olumsuz etkilenebilir. Kısmi rahatlama sağlamak adna yapay tükürük enzimleri içeren jeller kullanılabilir, az da olsa çalışmakta olan bezlerin çalışmasını arttırmak için şekersiz sakız rahatlıkla çiğnenebilir.

Tükürük bezlerinde işlev kaybı genellikle baş-boyun bölgesine radyoterapi alan hastalarda veya kemik iliği için tüm vücut ışın tedavisi alan hastalarda görülür.

Bu grup hastalarda çürük riski  yüksektir, kişisel planlama ile belirli aralıklarla flor uygulanmalıdır. Kemoterapi devam ederken hareketli protezlerin takılması tavsiye edilmez. Çok hassas olan ağız dokuları protezin baskısı ile kolayca kanayabilir veya yırtılabilir. Protez kullanmamaktan kaynaklanan beslenme eksikliğini diyetisyenlerden destek alıp daha yumuşak bir gıda rejimine geçerek telafi etmeniz mümkündür.

Kanser tedaviniz sürerken ortaya çıkanb diş kaynaklı ağrılar, tedavinin aktif döneminde ilaçlarla dindirilir, ara verildiğinde de kan değerlerine göre küçük çaplı girişimler yapılır. Komplike ve büyük çaplı işlemler tedavinin sonrasına ertelenebilir. Onkoloji doktoru aksini önermediği sürece kanser tedavisinin aktif döneminde dişlere ve ağrılara müdahale yapılması tavsiye edilmemektedir.

TEDAVİ SONRASI:

Kanser tedavisi bittikten sonra kemoterapi ilaçlarının yan etkileri ortadan kalkar. Ancak çok nadir de olsa tat alınmasında değişiklik ve ortada hiçbir bulgu yokken diş ağrısını andıran sinir ağrıları olabilir. Bu şikayetler ilaçlarla yönetilir. Kanser tedavisini takiben ağızla ilgili problemler genellikle baş boyun bölgesine ışın tedavisi almış veya kemik iliği nakli yapılmış hastalarda görülebilir. Işına doğrudan maruz kalan büyük tükürük bezleri küçülerek işlevi yitirilebilir. Bu durumda ağız kuruluğu kalıcı bir hal alır. Önce ki sayfada tedavi sırasında sunulan öneriler aynı şekilde geçerlidir. Bu durumda tükürük eksikliğinin çürük riskini ciddi oranda artırdığını asla unutmayın. Yılda iki kez flor verniklerin sürülmesi, çürük oluşturabilecek gıdalardan uzak bir diyete devam etmeniz ve optimum ağız sağlığı korunması çok önemlidir. Alkol ihtiva etmeyen gargara plak kontrolüne destekleyici olarak önerilir. Kemik iliği nakli yapılan çocuklarda büyüme ve gelişim yakından izlenmelidir. Herhangi bir şikayet olmasa dahi her altı ayda bir kontrol edilmelidir. Ortodontik tedavi kanser tedavisi bitiminden en erken bir yıl sonra ve diğer koşullar uygunsa başlatılabilir.

Tedavinin ardından ilk dönemlerde protezleri sadece yemek yerken takmak tavsiye edilir. Diğer zamanlarda protezleri mutlaka suyun içinde tutmalı, özel protez temizleyici tabletlerle dezenfekte edilmelidir. Az kullanılması dolayısıyla protezlerde bollaşma veya uyumsuzluk olabilir, astarlama işlemiyle protezlerin uyumu arttırılır. Gece yatarken protezler muhakkak çıkarılmalıdır. Yeni protez yapılırken estetik beklentilerinden daha çok işlevselliği ön planda tutulmalıdır. Yeni protez yapımı kesinlikle önerilmez. Küçük bir travma dahi kemikte ölü alanlara ve enfeksiyonlara neden olabilir. Bir diğer benzer durumda kanser tedavisi sırasında bisfosfonat grubu adı verilen ilaçları kullanan hastalarda görülür.

Kanser nedeni ile çene ameliyatı geçirildiyse “obtüratör” adı verilen özel protezlerinizi temizlik haricinde hiç çıkarmamaya özen göstermelisiniz. Fiziki koşullar elveriyorsa geç dönemde özel implantlar ile obtüratörlerin sıkılıkları artırılabilir.

Tedavi sonrasında görülebilecek durumlardan bir diğeri de ışın tedavisine bağlı kasların esnekliğini yitirmesidir. Bu durumda fizik tedavi ve egzersizler yardımcı olabilir. Ağız bölgesinde cerrahi doku kaybı neticesinde konuşmanız etkilenebilir. Konuşma terapisti bu güçlüğün aşılmasına yardımcı olacaktır.

Kemik iliği nakli yapılmış hastalarda geç de olsa graft versus host adı verilen tablo karşımıza çıkabilir. Bu hastalık kendisini kanamalı ve iltihaplı diş etleri olarak gösterebilir. Bunun önlenmesi ve erken tanısı ile müdahele için düzenli kontrollere devam etmemiz çok önemlidir. Tedavi sürecinde geçici olarak tamir edilen dişlerimiz ve ertelenen müdaheleler tedavi sonrasında genel durumunuz değerlendirilerek bireysel planlama çerçevesinde yapılır. İstisnai durumlar haricinde geçirilmiş kanser hikayesi, tıbbi öykünüz diş hekiminiz tarafdından detaylı oarak bilindiği sürece diş ve diş et tedavilerine özel bir engel teşkil etmez.

Yeni protez yapılırken estetik beklentilerinden daha çok işlevselliği ön planda tutulmalıdır.


diş_apsesi.jpg
09/Şub/2015

Apse Nedir?

Apse irinli iltihap birikmesidir…

Diş çürükleri ve diş eti hastalığı sonucunda oluşan cepler; yaşamımız boyunca karşılaşma olasılığı en fazla olan ağız ve diş hastalıklarından bir tanesidir. Bazen kişiler, diş çürümelerini ve basit diş eti kanamaları ile oluşan cepleri ciddi bir sağlık problemi olarak görmezler. Ancak, zamanında ve doğru şekilde müdahale edilmediğinde, kesinlikle daha büyük sorun yaratan bir hastalığa yol açar. Çürüme, bakterinin, dişin özünü enfekte etmesine izin verir. Enfeksiyon önce köke ve daha sonra  çevre kemiğe yayılır. Bu da abse olarak bilinir. Eğer enfeksiyon ilerlerse ve kemiğe ulaşırsa, dişi kaybedebiliriz. Enfekte diş kökü ve şişmiş doku genelde ağrıya neden olabilir.

Eğer kök ölürse, ağrı yok olacaktır. Ancak yavaş yavaş da bitişik kemiğe zarar verecektir. Enfeksiyonun bir bölümü olarak oluşan irin, çene boyunca bir kanalı aşındırabilir ve diş eti üzerinde bir şişme ya da içi irinle dolu bir deri lezyonuna yol açabilir.

Diş apsesinin nedenleri, diş temizliğine önem vermemek, şekerli ve karbonhidratlı yemekleri sıklıkla tüketmek, çürümüş ve ihmal edilmiş dişler, diş minesinde ki kırık ve çatlamış bölgeler, ağzımızda biriken yiyecek artıkları, diş gıcırdatma veya sıkmadan dolayı zarar almış mineler, bağışıklık sisteminin zayıf kalması, diş tedavisinde ki aksaklıklar ve zayıflayan dolgular denebilir…

Diş ve diş etlerimizin sağlığı için, temizlik ve bakımımıza önem vermeliyiz. Düzenli olarak fırçalamamak ve diş ipi kullanmamak, çürükler için, diş eti hastalıları ve apse gibi bir takım problemlere sebebiyet verecektir.

Abse Belirtileri

  •     Ağızda devamlı ya da zonklama şeklinde ağrı hissi;
  •     Sıcak ya da soğuk yiyecek ve içeceklere karşı ciddi bir hassasiyet;
  •     Çiğnerken şiddetli ağrı hali;
  •     Boyunda şişmiş lenf düğümleri;
  •     Ateş ve genel kırıklık…

Apse Teşhis

Eğer dişinizde sürekli ve zonklama tarzında bir ağrı varsa, yemekleri ısırırken veya çiğnerken ağrı duyuyorsanız ya da sıcak ya da soğuk yiyecek ve içeceklere karşı hassassanız apseli bir dişe sahip olabilirsiniz. Hafif ateş, boyunda şişmiş lenf düğümleri olabilir ve genel olarak kendinizi iyi hissetmezsiniz. Soğuk algınlığı gibi bedeninizde kırıklık hissetmeniz çok doğaldır.

Absenin Tedavi Yöntemleri

Sorun diş etindeyse diş eti temizlenir ve gerekiyorsa cerrahi tedavi yapılır.  Apse bir diş çürüğünden kaynaklanmışsa tedavisi için kanal tedavisi önerilebilir. Her apsede değil ama ilerlemiş durumlarda dişin çekilmesi gerekebilir. Eğer apse çeneyi etkilemişse çene cerrahiye başvurulması istenir.


diş_estetiği_bursa.jpg
04/Oca/2015

Diş Eti Estetiği (Pembe estetik)

Gözümüze hoş ve güzel gelen, uyumlu ve temiz bir gülümseme oluşturmanın ilk adımı diş ve dişeti uyumunu  sağlamayı başarmaktır. Gülümsediğimiz zaman; gözüken dişeti miktarı, gülme estetiğinde

çok önemli bir rol oynamaktadır. Asimetrik ve uyumsuz dişeti kenarları, dişlerimizin düzensiz ve gülüş hattımızın eğri olduğu izlenimini oluşturabilir. Dişetlerimiz çekilmişse veya dişetlerimiz olduğundan fazla şiş ve uzun ise dişlerimiz olduğundan daha uzun veya kısa görünür. Bu olumsuz durumları gidermek, dişeti estetiği uygulamaları sayesinde mümkün olmaktadır.

Enflamasyon  nedeniyle şiş ve kırmızı olan dişetleri, dikkatlerin dişetlerine çevrilmesine sebep olur. Kalınlaşmış, ödemli dişeti kenarı, dişlerin dip kısımlarında gölgelenmelere sebep olur. Ve bu gölgeler nedeni ile diş renkleri de dolaylı olarak olduklarından birkaç  ton daha koyu görünürler.

Ayrıca; ödemden dolayı kalınlaşmış dişeti kenarında bakteri plağı birikimi daha kolay olur. Bakteri birikmesi, iki diş arasında ki üçgen dişeti bölümünün (papil) çekilmesine ve iki diş arasında koyu renkli, bazen de siyah bölümler oluşmasına neden olacaktır.

GİNGİVEKTOMİ – GINGIVOPLASTI

Kişi güldüğü zaman, dişetleri normalden daha fazla görünmesi; ‘Gummy-smile’  estetiği bozan bir durmdur. Bu diş etinde ki fazlalık küçük bir operasyon ile düzeltilebilir. Operasyon sonucu ortaya çıkan dişlerin boyutu gülüş estetiğini yeterli düzeye getirmiyorsa, bir takım dolgu ve ya lamine uygulamaları ile optimal estetik yaratılması mümkündür.  Gülüş estetiğini bozan diş etinde ki fazlalık küçük bir operasyon ile düzeltilir. Bu kişiler de, estetik diş hekimi ile periodontolog (diş eti doktoru) birlikte çalışır ve dişeti seviyesi ile biçiminin nasıl olması gerektiği belirlenir. Periodontolog da bu seviyeye kadar dişetlerini düzelterek güzel bir uyum sağlar. Protez uzmanı da bu uyumu yapacağı ufak dokunuşlarla tamamlayacaktır.

Gingivektomi işlemi lazerler ve konvansiyonel bistüri ile kesme şeklinde yapılabilmektedir. Kesme işlemi sırasında, kişiye yapılacak lokal bir anestezi ile hasta hiç bir şey hissetmeyecektir. Küçük bir cerrahi işlem olan gingivektomi, gingivoplasti, kısa zamanda gülümsemeyi tamamen değiştirecektir.

Estetik problemin dişleri de kapsadığı durumlarda diş eti operasyonundan sonra porselen laminalar da uygulanarak mükemmel bir gülüş tasarlanmış olur.

DİŞETİ GREFTİ :

Dişeti çekilmesinin yoğun olduğu bölgelere doku ekleyerek, olduğundan daha uzunmuş gibi görünen dişlerin daha estetik görünmesi rahatlıkla sağlanabilir.

Dişeti estetiğini ilgilendiren diğer bir konu ise; dişeti  çektirmeleridir. Diş eti çekilmeleri; pek çok sebeple oluşabilmektedir. Anotomik bir sebep olan doku eksikliğinden oluşabileceği gibi seneler içerisinde uygulanan yanlış fırçalama, kalem ısırma veya diş etine uygulanan herhangi bir travma sonucu meydana gelebilmektedir. Çekilmelerin tedavisinde önce sebep bulunmalı sonra tedavi şekli planlanmalıdır. Anotomik sebeplere bağlı olan doku eksikliği ve diş eti çekilmelerinde önce doku tamamlanır sonra çelikme kapatılır. Günümüzde; insan diş eti dokusunu taklit eden yapay diş eti greftleri bu işlemler için kullanıldığında oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. Ve diş eti çekilmeleri %100’e varan oranlarla tedavi edilebilmektedir.

Diş eti estetiğinde ki bir diğer konu da diş çekilmesini takiben çene kemiğinde çökme  sonucunda oluşan asimetrik dişeti görünümüdür. Yaşanan talihsiz bu durum, genellikle ön dişler bölgesinde oldukça belirgindir ve kişiyi estetik anlamda fazlasıyla rahatsız eder. Her ne kadar olağanüstü güzellikte ve sağlamlıkta porselen dişler yapılmış olursa olsun, hazırlanan porselenlerin yerleştirileceği alan, çepeçevre dişeti dokusudur.ve ne yazık ki; olması gerektiği kadar ve sağlıklı bir dişeti dokusu yoksa, hazırlanan porselenler güzelliğini asla sergileyemeyecektir. Eğer diş eksikliği veya dişeti çekilmesine bağlı papil kaybı varsa, öncelikle bu olumsuz durumun giderilmesi gerekir. Bazı cerrahi ve protetik yöntemlerle kayıp dokular yeniden kazanılabilir.

 Dişlerimizi çevreleyen dişeti dokusunu düzenlemeye ve dişlerimizle uyum içinde bir görüntü elde etmeye yönelik işlemlere kozmetik dişeti düzenlemeleri denir.

 Çoğu zaman protez yapımı öncesinde; dişetleri, kemik ve bağ dokusuyla ilgili altyapı müdahaleleri, hastalar tarafından uzun ve yorucu seanslar olarak düşünülse de, bu tip müdahaleler, elde edilen sonuçları sebebiyle, hastalar ve diş hekimleri açısından son derece gerekli ve memnun edici olmaktadırlar.

 Periodontal Tedavi

  •     Oral Diagnoz ve Radyoloji
  •     Detaylı Diş Temizliği
  •     Diş Eti Hastalıkları ve Tedavisi
  •     Diş Eti Kanaması Tedavisi
  •     Diş Eti Estetiği
  •     Diş Taşı Temizliği ( Tartar)
  •     Diş İpi Kullanma Eğitimi
  •     Diş Fırçalama Eğitimi
  •     İlk Muayene Ve Diş Beyazlatma







DENTPLUS GEÇİT


Ahmet Yesevi Mah. Piknik Cad.
        Hasat Sk. Üründül Plaza K:1 Kapı No : 2
        No: 11 – 12 Nilüfer / BURSA


info@dentplus.com.tr

(0224) 404 00 87