DENTPLUS

BLOG



dis_curugu_bursa.jpg
01/Eki/2017

Diş çürüğü hemen her insanın hayatının belirli dönemlerinde yaşadığı bir problem. Ağız kokusu, ağrı ve ilhitap gibi çeşitli problemlere yol açabildiği gibi diş kaybına kadar gidebilen bu duruma bilim insanları tarafından bir çözüm geliştirilmiş olabilir.

Wuhan Viroloji Enstitüsü bünyesinde çalışan bilim insanları tarafından yapılan araştırmaya Yan Huimin önderlik etti. Daha önceki denemelerde bulunan aşı örnekleri diş çürüklerine karşı olumlu yanıt veriyor olsa da ağızda çeşitli enfeksiyonlara yol açtığı için tam anlamıyla başarılı olmuş sayılmıyordu.

Farklı proteinlerle denenen yeni bir aşı prototipin ise bu yan etkiler olmadan başarıyla çürük oluşumuna karşı koyduğunu tespit eden bilim insanları, fareler üzerinde yapılan deneylerden %100 başarı oranı elde ettiklerini belirtti.

Yakın bir gelecekte insanlar için de kullanılmaya başlanacağı düşünülen bu yeni aşının geliştirilmesine şimdilik devam ediliyor.

Kaynak


beslenme_ve_discurukleri.jpg
28/Eki/2015

Diş çürüğü; birçok etkenin rol oynadığı, çok yönlü bulaşıcı bir hastalıktır. Bu etkenler arasında yer alan beslenme alışkanlıkları, özellikle etkin bir ağız bakımı sağlayamayan ve fluoridden yeterince yararlanamayan küçük çocuklar için büyük önem taşımaktadır.

Ağız ortamında bulunan bakteriler, beslenme yoluyla alınan şekerleri veya fermente olabilen karbonhidratları metabolize ederek organik asit oluşturmaktadırlar. Oluşan organik asitler diş dokularında çözünme meydana getirebilmektedir ve bu çözünme sürecine demineralizasyon denmektedir.

Bilinen en eski ve ilkel toplumlardaki çürük görülme sıklığı günümüzdeki toplumlara göre daha düşüktür. İlkel toplumların protein ağırlıklı beslenmesi ve sert besinler tüketmeleri sonucu oluşan mekanik temizliğin daha fazla olması çürük görülme sıklığını en aza indirmiştir. Ancak günümüzde hazır gıda tüketiminin artması sonucu çürük görülme sıklığı da artmıştır. Hazır gıdalarda ve şekerli içeceklerde bol miktarda bulunan sukroz, diş çürüğünün oluşmasındaki ana etkenlerden bir tanesidir. Çikolata, bisküvi ve kola gibi yumuşak, şekerli ve dişe yapışan tarzdaki besinler asit oluşturmaktadır. Bu tür besinlerin tüketilmesini takiben, dişlerin hemen fırçalanması mümkün değilse, ağız bol su ile çalkalanmalıdır. Meyve, sebze, süt ve tahıllı besinlerde doğal şekerler bulunmaktadır ve bu doğal şekerler hazır gıdalarda bulunan şekerlerden ayırt edilmelidir. Doğal şekerlerin tüketilmesi istenen bir durumdur ve diyetimize bu şekerleri katmamız hem daha sağlıklıdır hem de çürük riskini azaltabilmektedir. Yapışkan, şekerli veya asitli gıdalar tükettikten sonra elma veya havuç gibi sert besinler dişleri temizleyebilmektedir ve diş etine uyguladıkları masaj etkisiyle dişetinin sağlığına olumlu katkıda bulunabilmektedirler.

Diş çürüğünün oluşumunda yiyeceklerin içindeki şeker miktarı, günlük tüketilen şeker miktarı, karbonhidrat kaynağının katı, sıvı veya yapışkan özellikte olması, besinlerin ağız ortamında kalma süresi, çürük yapıcı yiyeceklerin gün içerisindeki tüketim sıklığı ve öğünler arasında geçen sürenin etkili olduğu bildirilmiştir. Ancak beslenmenin düzenlenmesi çürük oluşumunun önlenmesi için yeterli değildir. Diş çürükleri iyi bir ağız bakımı ve fissür örtücü ile fluorid uygulaması gibi koruyucu uygulamalar ile kontrol altına alınabilmektedir.

Bebekler, diş çürüğüne neden olan bakterileri doğar doğmaz edinmektedirler. Uzun süre biberon kullanılması, tüm gece biberon ile birlikte uyuma, biberon içerisindeki sıvıya şeker, bal, pekmez, reçel katılması veya bu yapışkan besinlerin emziklere sürülmesi bebekte erken çocukluk çağı çürüklerinin görülmesine sebep olabilmektedir. Bebeğin henüz dişi yoksa dişetleri her sabah ve yatmadan önce temiz, ıslak bir bez parçası veya gazlı bez ile silinmelidir. American Academy of Pediatric Dentistry (AAPD)’ye göre bebeğin ilk muayenesi birinci yaş gününe kadar veya ilk dişin sürmesinden hemen sonra tercihen bir Pedodontist (Uzman Çocuk Diş Hekimi) tarafından yapılmalıdır.

 

Etkin ağız bakımın sağlanması ağız diş sağlığının temel taşıdır. Çocukların erken yaşta bu düşünceyi ve disiplini edinmeleri büyük önem taşımaktadır. İlk dişin sürmesiyle birlikte ufak başlı yumuşak diş fırçası kullanımına geçilmelidir. 3 yaşın altındaki çocuklarda bir pilav tanesi kadar fluorid içeren diş macunu diş fırçasına sürülmelidir. 3-6 yaşları arasındaki çocuklarda ise bir bezelye tanesi kadar fluoridli diş macunu fırçalama esnasında kullanılmalıdır. Diş fırçası, diş ile dişeti birleşimi hizasında 45°’lik eğim ile yerleştirilmelidir ve tüm dişlerin görünen yüzeyleri dairesel hareketler ile fırçalanmalıdır. Dişlerin çiğneyici yüzeyleri, ileri geri hareketlerle fırçalanır. Dişlerin iç yüzeyleri, yani dil ve damak tarafındaki yüzeyler, ufak dairesel veya süpürme haraketleri ile fırçalanmalıdır. En son dil ve damak fırçalanmalıdır. Küçük çocuklar çoğu zaman sadece dişlerin görünen yüzeylerini fırçaladıkları ve el becerilerinin henüz iyi gelişmemiş olabileceği için anne veya baba ile birlikte fırçalamanın yapılması önemlidir. Sabah kahvaltısı sonrası ve akşam yatmadan önce olmak üzere günde iki defa 2-3 dakikalık fırçalamanın yapılması etkin bir ağız bakımının sağlanması için şarttır.

 

 

 

 


floridli_dis_macunu.jpg
24/Haz/2015

1940 ların başında suların floridlendirilmesinin keşfinden sonra çürükten korumada floridlerin kullanımı en popüler yöntemlerden biri olmuştur. Ancak ağız sağlığını iyileştirilmesinde kullanılan flor iyonları çürüğe karşı koruyucu etkilerinin yanında floroz gelişme riskini de içerisinde barındırır. Bu açıdan çocuklarda flor iyonu taşıyan ürünlerin kullanımının takibi önemlidir. Günümüz çocukları yarar ve zararları arasında ki dengenin tam kesinlik kazanmadığı flor iyonunu çok çeşitli kaynaklardan alabilmektedir.

Çocuklarda çürükten korunmada kullanılan florid içeren ağız sağlığı ürünlerinin güvenirliği üzerinde özellikle son yıllarda giderek artan biçimde tartışmaların gündeme gelmesi birçok ülkeyi olası toksik etkilere karşı florid kullanımı konusunda farklı yaklaşımlara yönelmiştir.

Bu derleme, floridli diş macunlarının kullanımı üzerinde ki tartışmalara yönelik olarak flor iyonunun metabolizma üzerinde ki etkileri ve olası toksik etkileri esas alınarak bu alanda yapılan çalışmaların sunulmasını amaçlamaktadır.

Flor iyonu kaynakları ve emilimi

florurAğız yolu ile alınan floridin ana kaynakları arasında su, diğer beslenme kaynakları (çay, floridli su ile hazırlanan yiyecek ve içecekler), floridli tablet/damlalar, özellikle ABD ve İngiltere de yaygın olarak kullanılan çeşitli preparatlar, çocuklar tarafından istemsiz yutulan floridli diş macunları ve gargaralar sayılabilir. Bununla birlikte, bazı bireyler işleri gereği veya tedavi dozu olarak (otoskleroz ve osteoporoz tedavisinde) flor iyonunsa maruz kalırlar.

Bir florid parçası yutulduğunda, bazı flor iyonları ağızda ve dişlerde iyon değişimi yoluyla tutunurken, çoğu iyonize olmamış hidrojen florid şeklinde mide ve ince barsaktan %100 emilir. Emilen flor iyonu miktarını bir dizi değişken etkiler, bunlar aeasında floridin tipi, yaş, pH koşulları, magnezyum, kalsiyum ve diğer iyon konsantrasyonları sayılabilir. Sürekli kullanılan floridli preparatlın vücutta oluşturduğu etkiler, sürekli floridli içme suyu tüketilmesi ile benzerdir.

Diş macunun arkasında kulllanım uyarılarında yutulmamamsı ve “bezelye” büyüklüğünde kullanılması yazılmış olsa da, reklamlarda fırça boyutlarında tepeleme uzanan şekilde vurgulanmaktadır, üreticiler  köpüren, meyveli, şekerli tatları satışa sunmaktadır. Çocukların kullanıldığı çekici reklamlarda ki tatlar yutma refleksinin zayıf geliştiği küçük çocuklarda tehlikeli olup, fırçalarına devamlı büyük miktarda macun sıkarlar. Çocukların hergün ciddi miktarda floridi yalnızca yuttuğunu macunla aldığını gösteren çalışmlar sürpriz değildir. Journal of Public Health Dentistry’ye göre hemen hemen tüm araştırıcılar bazı çocukların önerilen total günlük dozun üzerinde floridi yalnızca diş macunundan yuttuklarını belitmişleridr.

Bazı bireylerde floridli diş macunu kullanımı ağız çevresinde ki dermatiti şiddetlendirebilir(ağız çevresinde ki ciltte rozase benzeri bir kızarıklık) Genellikle 20-50 yaşları arasında ki kadınlarda görülen bu semptomların florid içermeyen bir macunun kullanılması ile birkaç hafta içerisinde düzelebilir. Macunlarda ki floridin stomatite de yol açabileceği bildirilmiştir. Ancak en önemlisi fazla miktarda yutulması kan şekeri ve insülin oranlarında etki oluşturabilmektedir.

Flor iyonunun vücuda girmesinin sağlık üzerine olan etkileri yıllar içerisinde birçok araştırmacı tarafından incelenmiştir. Ancak bu araştırmaların metodolojilerin bile tam olarak netlik kazanmamış olması bu alanda karşılaşılan güçlükleri ortaya koymaktadır.

SAĞLIK ÜZERİNE OLAN ETKİLER…

Diş Çürüğü:

denrplus_cocuk_dis_sagligiFlor iyonu ile diş çürüğü arasında ki kompleks ilişki henüz tam olarak anlaşılmamış olsa da, mevcut halde üç ana yolla etkiler, gelişim sırasında minenin kimyasal yapısını iyileştirmesi, asit ataklara daha dirençli hale getirmesi, iyi kalitede mine kristal remineralizasyonun desteklenmesi ve plak bakterilerinin asit üretme becerilerinin azaltılması yolu ile olabilir.

Floridli diş macunlarının 1960’larda keşfinden sonra kullanımlarının yaygın hale gelmesi ile çürükten korunmada ki etkinliği sosyal sınıflar arasında ki farklılığa bağlı olarak değişiklik göstermiştir. ABD’de yaşayan çocuklar arasında İngiltere’ye oranla daha fazla dental floroz görülmüştür. Suların floridlendiği bölgelerde çocukların %7-36 kadarına çocuk doktorları tarafından uygun olmayacak biçimde reçetelendirilmiş florid tabletleri kullandırılmıştır. İsteğe bağlı kullanılan floridli ürünlerin, florozda ki etkinliğinin yüksek olduğunu belirterek ABD’de düşük florür içeren diş macunlarında olduğu belirtilmiştir.

Kemik Sağlığı:

Suların floridlerin bölgelerde yaşayanların belirli anotomik kemik kırıkları epifiz kaymalarını ve osteosklerozu içerir.

Kanser:

Kansere yol açan bir çok genetoksik etken direk yada diğer mekanizmalar ile etkilidir. Mesela hücre bölünmesini uyararak. Bütün olarak bakıldığında, floridin insanda genetoksik olabileceği kanıtı bulunamamıştır. Yine de floridin osteoblastlar üzerinde olası miktocenik etkilerine karşı yaygınlığının araştırılması ve tedbirin elden bırakılmaması gerekmektedir.


kanser_diş_saglığı.jpg
11/Şub/2015

Kanser tedavisinde ağız ve diş sağlığı bakımı…

TANIDAN ÖNCE…

Kanser,  ne yazık ki her yıl dünyada daha fazla kişiyi etkilemektedir. Erken tanı ve gelişen tedavi seçenekleri ile yaşam kalitesi beklentisi artarken yaşam konforunun yükseltilmesi hedeflenmektedir. Bu sebepten dolayı; ağız ve diş sağlığı kanser tedavisi programının önemli bir yerini oluşturur. Çoğu zaman toplumun her bireyinde görülen diş ve diş eti problemleri; gerekli müdaheleler yapılmadığı zaman kanser tedavisini zorlaştırabilir. Bunun yanında tedavi sürecinde verilen ışın tedavisi (radyoterapi) ve ilaç tadevisi (kemoterapi) ağız dokularını etkileyebilir. Yemek yeme ve içme gibi gündelik ihtiyaçların aksamasına da sebep vermemek gerekir. Kanser tanısını takiben yürütülen etkili bir takım çalışması ve devamlı iletişim ile komplikasyonları en düşükte tutmak ve yaşam konforunuzu yükseltmek mümkündür.

TEDAVİ ÖNCESİ…

Kanser tanısının ağırlığı birçok gereksinimi ikinci plana atılabilir. Fakat; zaman kaybetmeden onkoloji doktorunun kontrolünde diş hekimi ile temasa geçilmelidir. Kanser teşhisi ve tedavinin başlaması arasında geçen zaman çoğunlukla sınırlı olduğu için gerekli hazırlıklar seri bir şekilde yapılmalıdır. Ağız ve diş eti tedavisinin kanser tedavisi ile başlamadan on gün önce iyileşmesi için izin verecek şekilde tamamlanmalıdır. Kemoterapi ve radyoterapi sırasında vücudunuzda oluşabilecek değişiklikler(enfeksiyon riskinin artması, kanama vb.) diş tedavilerini imkansız kılabilir.

İlk muayenede, çene ve röntgen kayıtları alınır ve duruma uygun gerçekçi risk tespiti yapılır. Onkoloji doktorunun önderliğinde ve genel sağlık durumu göz önünde bulundurularak ihtiyaç görülen tedavilere başlanır. Esas amaç; kanser tedavsi sırasında oluşabilecek istenmeyen istenmeyen durumları en aza indirebilmektir. Bu yüzden erken dönemde sorun yaratma olasılığı olan dişleriniz onarılır, enfeksiyon odağı olan ve ya tedavisi mümkün olmayan dişleriniz çekilir.

Temizleme işlemi ile diş eti sağlığınız sürdürülebilir hale getirilir. Süt dişlerinde çürük riski daha yüksektir. Çocuklarınıda planlama daha kısa zaman ölçeğinde süt dişlerinin değişme zamanları da hesaba katılarak tedaviyi bölmeyecek şekilde yapılır. Burada önemli bir konuyu unutmamak gerekir ki; bir çok küçük hasta belki hayatında ilk defa diş hekimi ile karşılaşıyor olacaktır. Uzun soluklu, yorucu tedavi programının ilk adımında kaygılanmaları arzu edilmez. Bu sebeple ilk müdahaleleri özellikle pediatrik ağız ve diş sağlığında uzmanlaşmış hekimlerin yapması tavsiye edilir. Ortodontik tedavi gören genç hastalar diş telleri ve bakterilerini tedavi bitiminden sonra en az bir yıl kullanmamalıdır. Diş minelerini çürüğe karşı dirençli hale getirmek için sürülen flor vernikler ve koruyucu dolgular basit ve etkileyici müdahelelerdir. Çürük riskine ve yaşa göre flor uygulama rejimi düzenlenir. Protez kullanıyorsanız, olan protezlerin uyumu artırılıp, keskin kenar ve köşeler dokulara zarar vermeyecek şekilde yuvarlanır.

Kanser Tedavisi Öncesinde ki Süreçte Arzu Edilen Diş Bakımı İçin Uygulanması

Gerekenler:

  • Günde en az iki kez florürlü diş macunu ile dişler fırçalanması.
  • Günde bir kere diş ipi ile dişler temizlenmelidir.
  • Günde bir veya iki kere klorheksşdşn içeren alkolsüz gargara ile en az bir dakika ağzınızı çalkalamalısınız. Klorheksidin içeren gargaralar ile diş fırçalama kullanımları arasında minimum otuz dakika olmalıdır.
  • Tedaviye kadar ağız bakımıı hiçbir şekilde aksatılmamalıdır.

Kanser tedavisi sırasında diş ve diş etlerinde önceden mevcut hastalıklar daha da şiddetlenebilir.  Bazı kanser ilaçları(Bisfosfonat grubu vb.) iyileşmemeyen ve uzun süreli ağız yaralarına ve kemik açılmalarına sebep olabilirler. Kanser tedavisinin en başında mutlaka detaylı bir ağız-diş muayenesi ve bakımı yapılması önerilir.

TEDAVİ SIRASINDA

Kemoterapi için verilen ilaçlar kemik iliğini baskılayarak kan ve hücrelerinizde azalmaya neden olur. Bu durum kendini ağızda kanamaya yatkınlık, kolay enfeksiyon gelişimi ve yaralar şeklinde gösterir. Mukozit adını verdiğimiz bu yaralar geçicidir ve verilen ilaçların yan etkisidir. Yemek yeme ve konuşmanızı kısıtlayabilir. Sert, taneli, baharatlı ve acı gıdaları, asitli ve alkollü içecekleri tüketilmemesi önerilir. Ağrı ve rahatsızlığı giderme yöntemleri kişiden kişiye farklılık gösterebilir. En uygun yöntemi deneyerek ve doktorunuza danışarak bulabilirsiniz. Ağızda buz tanelerinin gezdirilmesi, ağzın karbonatlı suyla çalkalanması, yemeklerden önce reçete edilen anestezik jelin sürülmesi, bol sıvı alımı, yapay tükürük jellerinin kullanımı  şikayetleri azaltabilir. Bu yaralar üzerinde ikincil bakteri ve mantar enfeksiyonları gelişebilir. Gerekli ilaç tedavisi hastanın doktoru tarafından sağlanacaktır.  Bu dönemde klorheksidin içeren gargaraların kullanımı yanma hissini artırılabileceği için asla tavsiye edilmez. Keskin tatları olan ağız bakım suları ve diş macunları da ağrı ve yanmaya neden olabilir. Kemoterapiye bağlı enfeksiyon ve kanama riski, diş fırçalamayı mümkün kılmayabilir. Bu risk bireyler arasında farklılık gösterdiği için tedavi eden doktorun tavsiyesine uyulmalıdır. Mesela diş ipi kullanımı hastaya kesinlikle önerilmez. Ağız bakımını antiseptik emdirilmiş nemli ve yumuşak sünger ve bezler ile gerçekleştirilebilir. Dişeti iltihabı gelişen vakalarda klorheksidin içeren jelleri veya alkolsüz gargaraları kısa süreli kullanabilirsiniz.

Kanser tedavisi sırasında tükürük miktarında azalma, kıvamında da yoğunlaşma olur. Tükürüğün yıkayıcı ve dengeleyici etkisinden mahrum kalan dişler çürümeye yatkın hale gelir. Dişlerinizde çürük riski yüsek ise, kanser tedaviniz devam ederken de yerel flor uygulaması yapılabilir. Azalan tükürük akışı sebebiyle yeme-içme ve konuşma olumsuz etkilenebilir. Kısmi rahatlama sağlamak adna yapay tükürük enzimleri içeren jeller kullanılabilir, az da olsa çalışmakta olan bezlerin çalışmasını arttırmak için şekersiz sakız rahatlıkla çiğnenebilir.

Tükürük bezlerinde işlev kaybı genellikle baş-boyun bölgesine radyoterapi alan hastalarda veya kemik iliği için tüm vücut ışın tedavisi alan hastalarda görülür.

Bu grup hastalarda çürük riski  yüksektir, kişisel planlama ile belirli aralıklarla flor uygulanmalıdır. Kemoterapi devam ederken hareketli protezlerin takılması tavsiye edilmez. Çok hassas olan ağız dokuları protezin baskısı ile kolayca kanayabilir veya yırtılabilir. Protez kullanmamaktan kaynaklanan beslenme eksikliğini diyetisyenlerden destek alıp daha yumuşak bir gıda rejimine geçerek telafi etmeniz mümkündür.

Kanser tedaviniz sürerken ortaya çıkanb diş kaynaklı ağrılar, tedavinin aktif döneminde ilaçlarla dindirilir, ara verildiğinde de kan değerlerine göre küçük çaplı girişimler yapılır. Komplike ve büyük çaplı işlemler tedavinin sonrasına ertelenebilir. Onkoloji doktoru aksini önermediği sürece kanser tedavisinin aktif döneminde dişlere ve ağrılara müdahale yapılması tavsiye edilmemektedir.

TEDAVİ SONRASI:

Kanser tedavisi bittikten sonra kemoterapi ilaçlarının yan etkileri ortadan kalkar. Ancak çok nadir de olsa tat alınmasında değişiklik ve ortada hiçbir bulgu yokken diş ağrısını andıran sinir ağrıları olabilir. Bu şikayetler ilaçlarla yönetilir. Kanser tedavisini takiben ağızla ilgili problemler genellikle baş boyun bölgesine ışın tedavisi almış veya kemik iliği nakli yapılmış hastalarda görülebilir. Işına doğrudan maruz kalan büyük tükürük bezleri küçülerek işlevi yitirilebilir. Bu durumda ağız kuruluğu kalıcı bir hal alır. Önce ki sayfada tedavi sırasında sunulan öneriler aynı şekilde geçerlidir. Bu durumda tükürük eksikliğinin çürük riskini ciddi oranda artırdığını asla unutmayın. Yılda iki kez flor verniklerin sürülmesi, çürük oluşturabilecek gıdalardan uzak bir diyete devam etmeniz ve optimum ağız sağlığı korunması çok önemlidir. Alkol ihtiva etmeyen gargara plak kontrolüne destekleyici olarak önerilir. Kemik iliği nakli yapılan çocuklarda büyüme ve gelişim yakından izlenmelidir. Herhangi bir şikayet olmasa dahi her altı ayda bir kontrol edilmelidir. Ortodontik tedavi kanser tedavisi bitiminden en erken bir yıl sonra ve diğer koşullar uygunsa başlatılabilir.

Tedavinin ardından ilk dönemlerde protezleri sadece yemek yerken takmak tavsiye edilir. Diğer zamanlarda protezleri mutlaka suyun içinde tutmalı, özel protez temizleyici tabletlerle dezenfekte edilmelidir. Az kullanılması dolayısıyla protezlerde bollaşma veya uyumsuzluk olabilir, astarlama işlemiyle protezlerin uyumu arttırılır. Gece yatarken protezler muhakkak çıkarılmalıdır. Yeni protez yapılırken estetik beklentilerinden daha çok işlevselliği ön planda tutulmalıdır. Yeni protez yapımı kesinlikle önerilmez. Küçük bir travma dahi kemikte ölü alanlara ve enfeksiyonlara neden olabilir. Bir diğer benzer durumda kanser tedavisi sırasında bisfosfonat grubu adı verilen ilaçları kullanan hastalarda görülür.

Kanser nedeni ile çene ameliyatı geçirildiyse “obtüratör” adı verilen özel protezlerinizi temizlik haricinde hiç çıkarmamaya özen göstermelisiniz. Fiziki koşullar elveriyorsa geç dönemde özel implantlar ile obtüratörlerin sıkılıkları artırılabilir.

Tedavi sonrasında görülebilecek durumlardan bir diğeri de ışın tedavisine bağlı kasların esnekliğini yitirmesidir. Bu durumda fizik tedavi ve egzersizler yardımcı olabilir. Ağız bölgesinde cerrahi doku kaybı neticesinde konuşmanız etkilenebilir. Konuşma terapisti bu güçlüğün aşılmasına yardımcı olacaktır.

Kemik iliği nakli yapılmış hastalarda geç de olsa graft versus host adı verilen tablo karşımıza çıkabilir. Bu hastalık kendisini kanamalı ve iltihaplı diş etleri olarak gösterebilir. Bunun önlenmesi ve erken tanısı ile müdahele için düzenli kontrollere devam etmemiz çok önemlidir. Tedavi sürecinde geçici olarak tamir edilen dişlerimiz ve ertelenen müdaheleler tedavi sonrasında genel durumunuz değerlendirilerek bireysel planlama çerçevesinde yapılır. İstisnai durumlar haricinde geçirilmiş kanser hikayesi, tıbbi öykünüz diş hekiminiz tarafdından detaylı oarak bilindiği sürece diş ve diş et tedavilerine özel bir engel teşkil etmez.

Yeni protez yapılırken estetik beklentilerinden daha çok işlevselliği ön planda tutulmalıdır.


diş_apsesi.jpg
09/Şub/2015

Apse Nedir?

Apse irinli iltihap birikmesidir…

Diş çürükleri ve diş eti hastalığı sonucunda oluşan cepler; yaşamımız boyunca karşılaşma olasılığı en fazla olan ağız ve diş hastalıklarından bir tanesidir. Bazen kişiler, diş çürümelerini ve basit diş eti kanamaları ile oluşan cepleri ciddi bir sağlık problemi olarak görmezler. Ancak, zamanında ve doğru şekilde müdahale edilmediğinde, kesinlikle daha büyük sorun yaratan bir hastalığa yol açar. Çürüme, bakterinin, dişin özünü enfekte etmesine izin verir. Enfeksiyon önce köke ve daha sonra  çevre kemiğe yayılır. Bu da abse olarak bilinir. Eğer enfeksiyon ilerlerse ve kemiğe ulaşırsa, dişi kaybedebiliriz. Enfekte diş kökü ve şişmiş doku genelde ağrıya neden olabilir.

Eğer kök ölürse, ağrı yok olacaktır. Ancak yavaş yavaş da bitişik kemiğe zarar verecektir. Enfeksiyonun bir bölümü olarak oluşan irin, çene boyunca bir kanalı aşındırabilir ve diş eti üzerinde bir şişme ya da içi irinle dolu bir deri lezyonuna yol açabilir.

Diş apsesinin nedenleri, diş temizliğine önem vermemek, şekerli ve karbonhidratlı yemekleri sıklıkla tüketmek, çürümüş ve ihmal edilmiş dişler, diş minesinde ki kırık ve çatlamış bölgeler, ağzımızda biriken yiyecek artıkları, diş gıcırdatma veya sıkmadan dolayı zarar almış mineler, bağışıklık sisteminin zayıf kalması, diş tedavisinde ki aksaklıklar ve zayıflayan dolgular denebilir…

Diş ve diş etlerimizin sağlığı için, temizlik ve bakımımıza önem vermeliyiz. Düzenli olarak fırçalamamak ve diş ipi kullanmamak, çürükler için, diş eti hastalıları ve apse gibi bir takım problemlere sebebiyet verecektir.

Abse Belirtileri

  •     Ağızda devamlı ya da zonklama şeklinde ağrı hissi;
  •     Sıcak ya da soğuk yiyecek ve içeceklere karşı ciddi bir hassasiyet;
  •     Çiğnerken şiddetli ağrı hali;
  •     Boyunda şişmiş lenf düğümleri;
  •     Ateş ve genel kırıklık…

Apse Teşhis

Eğer dişinizde sürekli ve zonklama tarzında bir ağrı varsa, yemekleri ısırırken veya çiğnerken ağrı duyuyorsanız ya da sıcak ya da soğuk yiyecek ve içeceklere karşı hassassanız apseli bir dişe sahip olabilirsiniz. Hafif ateş, boyunda şişmiş lenf düğümleri olabilir ve genel olarak kendinizi iyi hissetmezsiniz. Soğuk algınlığı gibi bedeninizde kırıklık hissetmeniz çok doğaldır.

Absenin Tedavi Yöntemleri

Sorun diş etindeyse diş eti temizlenir ve gerekiyorsa cerrahi tedavi yapılır.  Apse bir diş çürüğünden kaynaklanmışsa tedavisi için kanal tedavisi önerilebilir. Her apsede değil ama ilerlemiş durumlarda dişin çekilmesi gerekebilir. Eğer apse çeneyi etkilemişse çene cerrahiye başvurulması istenir.


BeamBrush.jpg
20/Ara/2014

Hiç mobil cihazlarla diş fırçalarını aynı araştırmaya dahil etmeyi ya da bu iki tamamen farklı ürünün satış oranlarını karşılaştırmayı düşündünüz mü bilmiyorum ama, bunu 60SecondMarketer yazarlarından Nicole Hall bizler için yapmış.

Yazıyı detaylı okuduğunuzda, bu konuda yapılan satışların gerçek değerlerine ulaşmak için ne denli çaba sarf ettiğini de daha yakından görebiliyorsunuz.

Yaptığı araştırmanın sonuçları fütüristik açından doğru incelendiğinde ise bizler ve geleceğin dünyası için bazı önemli bilgiler içermekte. Dünya nüfusuna oranla oldukça penetre yapıda olan bu iki farklı ürünün en büyük ortak özelliği için kişisel yani kişiye özel olması.

beambrush2Cep telefonu ve diş fırçası satışlarını inceleyen bu araştırma sonucuna birkaç farklı açından bakıldığında geleceğin dünyasını bugünden şekillendirmeye başlayan “Gamification” yani oyunsallaştırma kavramı için önemli bir birlikteliğe uygun alt yapı görmek mümkün.

Özetle gündelik hayatta yapmamız gereken ve yaparken zorlandığımız / sıkıldığımız her şeyi yeni teknolojik imkanlarla yeniden dizayn edip, bir şekilde oyunsallaştırarak daha kolay ve zevkli hale getirmek mantığıyla ortaya atılan “oyunsallaştırma” mantığı bu iki farklı ürün içinde güzel bir ortak alt yapı sağlıyor.

Beam Technologies adı altında kurulan şirket ürettiği özel bir diş fırçasıyla çalışmalarını bu alanda sürdürmeye ve diş fırçalarını bluetooth üzerinden cep telefonu uygulamalarıyla haberleştirerek, çocukların yaparken en sıkıldığı diş fırçalama faaliyetini bir oyun haline dönüştürmeyi kendisine hedef olarak seçiyor.

Geliştirilen konsept uygulama ile yapılan diş fırçalama faaliyetine göre bir analiz sonucu sunan ve rakiplerinizi geçmeniz (diğer çocukları) hatta kendinizle yarışmanız için bazı değerleri size sunan şirketin sunduğu yenilik basında yer aldığı kadarıyla da sağlık alanında ortaya çıkabilecek güzel oyunsallaştırma örneklerinden.

Kaynak 


dijital_anestezi.jpg
27/Kas/2014

Bu ay sizlere yakın zamanda bana dijital anestezi ile ilgili soruları ve merak edilenleri anlatmak istedim. Çünkü özellikle iğne korkusu nedeniyle, diş hekimi randevularını erteleyenler, dijital anestezi ile bu korkuların sebepsiz olduğunu bizzat yaşayarak görebilirler…

İğne korkusu yaşayanlar, dijital anestezi  teknolojisi sayesinde dişçi koltuğuna rahat oturuyor.

Dijital anestezi  nedir?
Bunun bir ismi de ağrısız anestezidir. Anestezik solüsyonun, kişinin doku basıncına göre ayarlanarak uygulandığı ağrısız bir yöntem çeşididir.

Dijital anestezi nasıl uygulanır?
Hastanın diş eti özel bir jel ile uyuşturulur ve  dijital anestezi cihazı tarafından hissizleşen diş etine anestezik solüsyon uygulanır.

Dijital anestezinin avantajı nedir?
Dijital anestezi tekniğinde; uygulama esnasında da,  sonrasında da hiçbir şekilde uygulanan kişide  ağrı veya hassasiyet oluşmaz.

Dijital anestezide neden ağrı hissi oluşmaz?
Anestezi uygulama durumu doku duyarlılığına ve ağrı eşiğine göre ayarlanır.Bu durumda kişi hiçbir şekilde hassasiyet yaşamaz ve hissetmez.

 

Dijital anestezi vücuda zarar verir mi?
Aslında kesinlikle hayır diyebiliriz. Dijital anestezi vücudumuza kesinlikle bir zarar vermez. Dijital anestezi; uygulama tekniğiyle ilgili bir teknolojik yeniliktir, kullanılan anestezi aynıdır.

Dijital anestezi her hastaya uygulanabilir mi?
Evet; kesinlikle her kişiye anestezi uygulanabilir. Normal anestezinin uygulanabileceği her hastaya dijital anestezi de çok rahat bir şekilde uygulanabilir.

Dijital anestezinin uyuşukluk süresi farklı mıdır?
Standart anesteziyle kıyaslandığı zaman hiçbir fark yoktur.

Günümüzde eski tip enjektörle  anestezi işlemi tarihe karışmak üzere diyebiliriz. Yeni nesil dijital anesteziyle acısız ve hatta ağrısız işlem  gerçekleştirmek mümkün. Dijital anestezi için elektronik bir sistem denebilir.Dokudaki basıncı, içindeki sensörler sayesinde sürekli ölçüyor. Basınca duyarlı ağrı reseptörleri uyarılmadığından işlemler ağrısız yapılıyor.

Enjektör ile anestezi işlemleri sona eriyor denebilir. Dijital anestezi olarak adlandırılan yeni elektronik bir sistem ile iğne korkusu olanlar da artık rahatça dişçi koltuğuna oturabilecek.

Diş eti özel bir jel ile uyuşturulmasının ardından hissizleşen diş etine, dijital anestezi cihazı tarafından anestezik solüsyon uygulanır. İşlem sırasında hasta, ağrı hissetmez. Anestezi uygulama şekli ise kişinin doku duyarlılığı ve ağrı eşiğine göre belirlenir.

Normal anestezinin uygulanabileceği  herkese uygulanabilir.

Deniz Noyun

Periodontoloji Uzmanı 


dentist_checkup.png
08/Kas/2014

checkup3Bu ay sizlere dişlerimiz için check up neden yaptırmalıyız, erken tanının kişilere faydası ve tedavi kolaylıklarından bahsetmek istiyorum.

Sağlıklı bir bireyde, sağlığın korunması, hastalık risklerinin ortaya çıkarılması adına sağlık taraması uygulamak çok önemlidir. Modern Tıp’ta amaç; hastalık ortaya çıkmadan önce gerekli önlemleri almak ve dolayısıyla kişinin sağlıklı kalmasını sağlamaktır.

Chek-up nedir ?

Dilimize yerleşmiş bu terim, kişisel sağlık taraması manasına gelmektedir. Check-up’ın belli dönemlerde yaptırılması, hastalıkların erken tanı ve dolayısıyla tedavisinde kolaylık sağladığını söyleyebilirm. Yıllık check-uplar kişinin hiçbir şikayetinin olmaması halinde bile hastalıkların erken dönemde yakalanmasına ve şikayet boyutuna gelmeden tedavinin erken başlayarak tam bir iyileşme sağlamada çok başarılı sonuçlara sebep olur. Ve sağlıklı durum kişi için devam eder.

Sağlığınız değerlidir… Onu yaşamın akışında şansa bırakmayın…

Periyodik kontroller çok önemlidir. Çünkü; bazen kişi hastalığının farkına varamayabilir ve hiçbir şikayeti yoktur. Ama hastalıklarımızı bilmemek, bunun olmadığı anlamına asla gelmez ve bu gerçeği ne yazık ki değiştiremez. Kontrol sırasında doktorunuz sağlık geçmişini tanımlayabilir ve bu da geleceğimizde ki sağlığın göstergesi olabilir.

Yıllık check-up’ların mümkünse aynı doktor veya doktorlar tarafından gerçekleştirilmesi daha faydalıdır. Bu sayede doktorunuz geçmiş muayenelere göre sizi değerlendirebilir ve güncel durumunuzla sağlığınızı kıyaslayabilir. Genel sağlık kontrolü ailesel risk faktörüne göre önerilen uygulama tekrar süresi değişebilir. Ama bunun dışında kişini genel anlamda yılda iki defa diş hekimine görünmesi yeterli olacaktır.

 İş işten geçmeden…

Dişlere düzenli chek-up yapılması neden önemlidir?

Oluşabilecek diş çürükleri erken saffada tedavi edilir ve basit dolgularla dişleriniz uzun yıllar sağlıklı kullanılır. Diş eti hastalıkları erken saffada teşhis edilir, böylelikle çene kemeğinin erimesi ile karakterize olan diş eti hastalığı çok erken bir saffada tedavi edilerek dişlerinizin yaşam boyu ağızda kalması sağlanır.


dis_hekimi_6.jpg
06/Nis/2014

DİŞ AĞRISI

Diş ağrıları diş hekimlerine gitmek için en önemli nedenlerimizden biridir. Diş ağrısının pek çok sebebi olmaktadır. Çürük kaynaklı olabileceği gibi diş eti hastalığı ve diş sıkması gibi pek çok sebepten kaynaklanabilir. Basit bir diş ağrısı bile önemli sonuçlar doğurabileceğinden ağrıyı hissetiğimiz anda hekime başvurmak, olayı başından basitçe çözmemizi sağlar.

ÇENE AĞRISI

Çene ağrısı, ciddi bir diş ağrısının sonucu olabileceği gibi diş gıcırdatma, sinüs problemleri ve temporomandibular ekleme bağlı olan problemler sebebiyle olabilir. Bu noktada diş hekimine gitmek çok önemlidir. Çünkü diş hekiminin kapsamlı muayenesi sonucunda çene ağrınız diş ve çene eklemi kaynaklı değilse diş hekiminiz sizi kulak burun boğaz uzmanı veya nörolog gibi uzmanlara yönlendirecektir.

KÖTÜ AĞIZ KOKUSU

Geçici ağız kokusu yediğimiz ve içtiğimiz gıdalar sonucunda oluşabilir. Fakat fırçalamamıza rağmen geçmeyen ağız kokusu diş hekimine gitme sebeplerimizden bir tanesidir. Çoğu zaman, diş yüzeyleri, dişler arasında ve dil yüEyinde kalan yiyecek artıkları sebebiyle oluşmaktadır. Düzenli fırçalama ve ip kullanımı ile geçmektedir. Ancak ilerlemiş diş eti hastalığının sebebi ile oluşan deriş diş eti ceplerinde fırçalama ve ip kullanıı sınırlı kaldığında ağız kokusu tamamiyle önlenememektedir. Bu sebeple, mutlaka hekime danışılmalıdır. Bazı zamanlarda, ağız kokusu bademcik taşları denen oluşumlar ve mide kaynaklı da oluşabilmektedir. Diş hekimi, dişsel kaynaklı önlemi aldıktan sonra koku hala geçmiyorsa sizi konunun uzmanına yönlendirecektir.

KANAYAN DİŞ ETLERİ

Diş eti kanaması, diş etinin basit bir iltihabı olan gingivitis veyadaha ilerlemiş olan  periodontotis sebebiyle olabilir. Kanayan diş etleri hiçbir zaman normal değildir. Mutlaka hekime danışılması gerekir.

DİŞ HASSASİYETİ

Diş hassasiyeti, diş eti çekilmesi ile oluşabileceği gibi dişlerimizde ki minesinde ki çatlaklar sonucunda oluşabilmektedir. Burada ki önemli nokta, hassasiyetin neden kaynaklandığını bilmektir. Bu konuda mutlaka hekime danışılmalıdır.

DİŞLERDEKİ YER DEĞİŞTİRME

Dişlerde meydana gelen aralanma, uzama ve yer değiştirme kısaca eski görünümüzün değişmesi ilerlemiş diş eti hastalığnın ve buna bağlı çene kemiği kaybının göstergesi olabilir. Mutlaka ve mutlaka hekime danışılmalıdır.


28/Şub/2014

Dental implant uygulamaları total ve parsiyel dişsiz ağızların protetik tedavilerinde yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Basarı oranlarının çoğu zaman yüksek olmasına rağmen komplikasyonlar, başarısızlıklar ve kayıplarla da karşılaşılabilmektedir. Bu kayıpların pek çoğu  periodontal hastalıklar (dişeti hastalıkları) ve hastanın yetersiz ağız bakımından kaynaklanmaktadır.

Günümüze kadar olan dönemde implantla iligili  dökümante edilmiş uzun süreli çalışmalarla klinik başarı oranının yüksek olduğunun ortaya konulması ile bu artışın hızla devam edeceği de görünen bir gerçekti rve implant tedavilerinin başarı oranı %90’larla ifade edilmektedir.Ancak bu rakam büyük bir oranı ifade etse de  / 10 luk bir başarısızlık da yatsınamaz bir rakamdır. İmplant tedavisi çoğu zaman birden fazla dişlerin eksik olduğu ağızlarda uygulanmaktadır. Bu noktada hastanın dişlerini neden kaybettiği çok büyük önem taşımaktadır. Hastalar çoğu zaman dişlerini periodontal hastalık sebebiyle kaybederler. Periodontal hastalığın başlıca sebebi mikrobiyal dental plak dediğimiz bakteri plağıdır ve bu plak binlerce zararlı bakteriyi barındırmaktadır. Bu noktada implant uygulancak hastanın periodontal hastalık geçmişi var ise ve hastalık tedavi edilmeden implant uygulamasına girilmiş ise bu implantaların  kaybedilme şansı çok yüksek olacaktır, çünkü ağızdaki bakteriyel ortam elimine edilmediği için bu ortam zamanla implantların çevre dokularına da zarar vermeye başlayacak ve bir süre sonra implant etrafındaki dişeti dokusunda daha sonrada implant etrafındaki kemik dokusunda harabiyet başlayacaktır.

Geç dönem implant başarısızlıkların bir bölümü aşırı okluzal yükleme sonucu ortaya çıkarken bir bölümü ise fonksiyonda olan implantın etrafındaki dokuları etkileyen iltihabi biyolojik komplikasyonlar nedeniyle görülmektedir. Çeşitli deneysel ve insan çalışmaları, geç dönem başarısızlıkların büyük bir bölümünü kapsayan peri-implant hastalıkların oluşumu ve gelişiminde mikrobiyal plağın önemli bir etyolojik faktör olduğunu göstermiştir. Bakteriyel kolonizasyonla oluşan iltihabi sürecin hemen hemen tümü yumuşak dokuda başlar Başlangıç dönemindeki bu enfeksiyona karşı gelişen konak cevabı olayı kontrol altına alamazsa implantın kemik yatağı etkilenmeye başlar.
Ağız boşluğunun mikrobiyal yükü ve patojen bakterilerin varlığı implant sağlığı için büyük bir risk taşır. İmplantlarm bakteriyel kontaminasyonunda ve mikroflorasının oluşmasında rezervuar olarak işlev gören periodontal cepler önemli bir yer tutar. İmplantlarm çevresindeki mikroflora ile periodontitis hikayesi olan parsiyel dişsiz ağızlardaki dişlerin mikroflorası, periodontal ceplerdeki periodontopa-tojenlerin implantlara ulaşmasıyla benzerdir. İmplantların ağız boşluğuna açılmasından 14-30 gün gibi kısa bir süre sonra periodontal patojenler implantlarm etrafında saptanabilmektedir. Periodontal probleme sahip parsiyel dişsiz hastalarda implantların uzun dönem iyi prognoza sahip olması halen tartışmalıdır. Periodontal dokuların sağlık durumu peri-implant dokuların sağlık durumunu etkilemektedir.

Periodontal hastalık nedeniyle diş kaybeden hastalarda peri-implantitis gelişme riskinin periodontal olarak sağlıklı bireylere göre 4-5 kat daha fazla olduğu gösterilmiştir.

Periodontal hastalık nedeniyle diş kaybı olan hastalarda implant tedavisinden önce enfeksiyon kontrolü amacıyla ümitsiz dişlerin çekimi, ağız hijyeninin sağlanması, diştaşı temizliği ve kök yüzeyi temizliği ve cerrahi işlemler yapılmalıdır Tedavi edilmemiş periodontal hastalık büyük bir risk faktörüdür ve peri-implant ve periodontal dokuların sağlığının korunması için düzenli bir idame programının uygulanması önem taşır. Bu yüzden yetersiz ağız hijyeni veya lokal enflamasyon varlığında implant tedavisinin uygulanmaması önerilmektedir.

Bir diğer önemli konuda ağız bakımıdır. Ağız bakımına özen göstermeyen kişilerde doğal diş kayıpları nasıl daha fazla ve erken olmaktaysa, implant kaybı da söz konusu olabilmektedir.
İmplantlar ile doğal dişler arasındaki benzerlik, implantları doğal diş gibi değerlendirmemize ve benimsememize daha çok yardımcı olacaktır.

İmplantların da doğal dişlerde olduğu gibi diş fırçaları ve diş iplikleri ile temizlenmesine ihtiyaç vardır. Aksi takdirde doğal dişlerdeki benzer olmsuzluklar, dişeti iltihapları  ve sonucunda da implant kayıpları söz kunusu olabilmektedir..








DENTPLUS GEÇİT


Ahmet Yesevi Mah. Piknik Cad.
        Hasat Sk. Üründül Plaza K:1 Kapı No : 2
        No: 11 – 12 Nilüfer / BURSA


info@dentplus.com.tr

(0224) 404 00 87