DENTPLUS

BLOG



dijital_diş_hekimliği_bursa.jpg
20/May/2016

Hepimizin bildiği üzere günlük yaşantımızı dijital teknolojiler değiştirmektedir. Endikasyonların kolay ve hızlı hatta ekonomik şekilde tedavi edilmesi için diş hekimliği alanında da modern çözümler hayatımıza büyük konfor sağlamaktadır. Dijital diş hekimliği klinik ve dental laboratuvar arasında veri ve bilgi değişiminin hem daha kolay hem de daha hızlı gerçekleşmesini sağlamaktadır. CAD/CAM; dijital ölçüler ve tasarımdan tam restorasyonlar, cerrahi kılavuzlar ve protezlerde, implantolojide ve ortodontide kullanılan araçlara kadar kusursuz denebilecek iş çıkışıı sağlayan bir sistem kurar.

Dijital diş hekimliğinde bilgisayar destekli tasarım ve üretim yapma imkânı sağlıyor. Madde kaybı yaşanan dişlere uygulanacak olan kaplama ve porselen dolgu; aynı seans içerisinde hastaya teslim edilebiliyor.

Bir kısmı kırılan, çürüyen, geniş dolgulu ya da madde kaybı olan dişlere uygulanan kaplama ve dolgu tedavisinde çok başarılı sonuçlar doğuruyor. Tedaviye uzun zaman ayıramayacak olan hastalar için büyük kolaylık anlamına gelen cihaz, laboratuvar sürecini ortadan kaldırarak zamandan büyük tasarruf sağlıyor.

DİGİTAL ÖLÇÜ NASIL ALINIR? 

Porselen kaplamalar, porselen inlay, onlay ( Üstün dayanıklılık ve estetiğe sahip dolgu ), porselen köprüler ve laminalar yapılabilmektedir.

  • Tüm tedavi sürecinin kontrol edilebilmesi,
  • Tek randevuda tedavi,
  • Geçici protezlere gereksinim duyulmaması,
  • Hızlı üretim ve çabuk kullanım,
  • Ölçü kaşığı kullanmadan hasta ağzından dijital görüntü alımı,
  • Etkin ve kararlı maliyet,
  • Garantili Sterilizasyon güvenliği,
  • Son derece estetik metalsiz tam porselen restorasyonlar
  • Geniş materyal seçiminden, bahsedilir.

Cerec Restorasyonu  Aşamaları :

  • Hastanın ağzı pudrayla pudralanarak ölçüye hazırlanır ve dijital kamerayla 3 boyutlu ölçü alınır.
  • Yapılacak olan diş, ölçü aşamasından sonra 3 boyutlu olarak, hastanın beklentilerine ve ağzın anatomik yapısına uygun olarak tasarlanır ve ekranda yerine yerleştirilir. Diş hekimi isterse, estetik olarak ufak değişiklikler yapabilir.
  • Programın hazırladığı diş kesilmek üzere kazıma ünitesine gönderilir.   Renk belirleme cihazıyla hastanın diş rengi tesbit edilir Diş rengine uygun blok seçilerek cihaza yerleştirilir.  Tek diş 10 dakika içinde mikronluk hassasiyetle üretilir. Son olarak, dişin makyajı ve cilalanması da 10 dakika sürer , aynı seansta hastanın ağzına takılır. Geçici diş uygulaması da bu süreçte ortadan kaldırılmış olur ve zaman tasarrufu sağlanır.

Dr.Dt.Deniz_NoyunDr.Deniz Noyun

Periodontolog

 


lamine_dis_tedavisi_bursa.jpg
10/May/2016

Porselen Laminate Venerler

Yaprak porselen olarak bilinen laminate venerler, son 15 yılda diş hekimliğinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Porselen çok ince bir tabaka halinde hazırlandığından ışığı geçirmesi ve yansıtması doğal dişe çok yakındır ve bu özelliği sayesinde mükemmel estetik sağlar. Dişlerin çok fazla kesilmesine gerek kalmadan estetik ve periodontal uyum mükemmel bir şekilde sağlandığından doğal görünüm çok rahat bir şekilde yakalanmaktadır.

Laminate Veneer Kimlere Uygulanır ?

  • Dişlerin formundan memnun olmayanlara,
  • Ön bölgedeki diş renkleşmelerinde, renkleşmelerin tedavisi için uygulanan beyazlatma işlemlerinden sonuç alınamadığında,
  • Dişleri aralıklı olanlarda,
  • Ön dişlerde büyük dolguları bulunan ve çürüğün dolgu ile doldurulması sonucu estetik görünümden yoksun durumlarda,
  • Ön dişleri kırık veya aşınmış olan kişilerde,
  • Kalıtsal yapı bozukluklarında,
  • Çapraşık ve eğri dişlerin düzeltilmesinde (ortodontik tedavi alternatifi olarak) uygulanır.

Laminate Venerler Nasıl Uygulanır ?

lamine_disTedavi öncesinde bazı hazırlıkların yapılması gerekir. Öncelikle; dişetlerinin sağlıklı olması şarttır. Eğer dişeti sağlığı yerinde değilse hastaya bir takım işlemler uygulanır. Ayrıca dişetlerinde şekil bozukluğu ve seviye farkı varsa bu bozukluk lazerler veya konvasiyonel yöntemlerle düzeltilir. Dişeti sağlığı yerine geldikten sonra, hastalar için en uygun olacak gülüş tasarımı yapılır. Bu işlem için hastadan ölçü alınarak hastaya mo cup denilen dişlerin formunun ve boyunun nasıl olacağını gösteren bir ön prova yapılır. Hasta; bu aşamada dişlerin ağızda uyumunun ve estetiğinin nasıl görüneceğine dair bir ön fikir edinir. Eğer ilk aşamada estetik, yeterli bulunursa lokal anestezi uygulanıp dişler uyuşturulur. Dişlerin sadece ön yüzlerinde çok ince bir tabaka kaldırılır ve basamak oluşturulur. Böylelikle porselen laminaların hazırlanacağı asıl ölçü alınır. Laboratuarda özel seramik malzemeden dişinize yapıştırılacak olan yaprak hazırlanır. Son olarak da hazırlanan porselen yaprakçık dişinize özel bir rezinle (yapıştırıcı bir ara madde) yapıştırılır.


agizda_metalik_tat.jpg
25/Haz/2015

Ağızda metalik tat çeşitli nedenlerden dolayı, tat duyusunun anormalleşmesi sonucu görülür. Bu tat alma anormalliği, ilaçların bir yan etkisi olarak, çeşitli hastalıklar nedeniyle veya çevresel faktörlerden oluşabilmektedir. En çok karşılaşılan neden düzenli olarak alınan bazı ilaçlardır. Kullandığınız bir ilaç varsa prospektüsünde tat duyusuna etkileri hakkında bilgiler bulabilirsiniz.

Ağız Sağlığı ve Sinüs Sorunları

Ağız ve diş sağlığında yaşanan problemler tat almayı yakından ilgilendirir. Dişlerde plak birikimi, gingivit, periodontit, diş çürümesi ve apseler metalik bir tat almanıza neden olabilir. Aynı şekilde sinüs enfeksiyonları ve kronik ağız kuruluğu (planus ve sikka sendromu gibi) ağız tadının anormalleşmesine yol açabilir.

İlaçlar

Aşağıdaki listede bulunan ilaçlar ağızda metal tadına yol açar. Bu listede bulunan ilaçlar dışında da bazı ilaçların tat duyusunu etkilediğini unutmayın.

Antibiyotik: Trimetoprim, sulfametoksazol, klaritromisin, metronidazol, etionamid

Diyabet İlaçları: Metformin

Kalp ve Tansiyon İlaçları: Enalapril kaptopril, nifedipin, propafenon, amiodaron

Kanser İlaçları: Sisplatin, karboplatin, letrozol, levamizol

Tiroid İlaçları: Propylthioracil, metimazol, carbimazole, radyoaktif iyot

Artrit İlaçları: Auranofin, altın sodyum tiyomalat, aurothioglucose, penisilamin, sulindak

Osteoporoz İlaçları: Teriparatid, D vitamini takviyesi

Glokom İlaçları: Asetazolamid, methazolamide

Mide Yanması İlaçları: Dexlansoprazole

Diğer İlaçlar: Potasyum iyodür, interferon, lityum, fomepizol, mikofenolat, demir takviyeleri, östrojen takviyesi, disulfiram, griseofulvin, methocarbamol

Sinir Sistemi Hastalıkları

Sinir sistemi hastalıkları kokuyu ve kokuyla bağlantılı olan tat almayı etkileyebilir. Koku alma duyusunda yaşanan zayıflama ağızda değişik tatların oluşmasına veya tat alma duyusunun azalmasına yol açar.

Hamilelik

Hamilelik döneminde yaşanan hormon değişiklikleri özellikle gebeliğin ilk haftalarında ağız tadını da değiştirebilir.

Metal Artışı

Bakır ve demir gibi metallerin vücutta yüksek olması ağızda metalik tat hissi yaratabilir..

Alerjiler

Burun tıkanıklığına veya akıntısına yol açan alerjiler tat almayı mutlaka etkiler. Alerji sırasında histamin salınımı koku ve tat alma duyusunu değiştirebilir.

Solunan Maddeler

Sigara içmek tat almayı zayıflatır ve ağızda metal tadına neden olabilir. Uzun süre solunan kirli havada tat almayı olumsuz yönde etkileyecektir.


diş_estetiği_bursa.jpg
04/Oca/2015

Diş Eti Estetiği (Pembe estetik)

Gözümüze hoş ve güzel gelen, uyumlu ve temiz bir gülümseme oluşturmanın ilk adımı diş ve dişeti uyumunu  sağlamayı başarmaktır. Gülümsediğimiz zaman; gözüken dişeti miktarı, gülme estetiğinde

çok önemli bir rol oynamaktadır. Asimetrik ve uyumsuz dişeti kenarları, dişlerimizin düzensiz ve gülüş hattımızın eğri olduğu izlenimini oluşturabilir. Dişetlerimiz çekilmişse veya dişetlerimiz olduğundan fazla şiş ve uzun ise dişlerimiz olduğundan daha uzun veya kısa görünür. Bu olumsuz durumları gidermek, dişeti estetiği uygulamaları sayesinde mümkün olmaktadır.

Enflamasyon  nedeniyle şiş ve kırmızı olan dişetleri, dikkatlerin dişetlerine çevrilmesine sebep olur. Kalınlaşmış, ödemli dişeti kenarı, dişlerin dip kısımlarında gölgelenmelere sebep olur. Ve bu gölgeler nedeni ile diş renkleri de dolaylı olarak olduklarından birkaç  ton daha koyu görünürler.

Ayrıca; ödemden dolayı kalınlaşmış dişeti kenarında bakteri plağı birikimi daha kolay olur. Bakteri birikmesi, iki diş arasında ki üçgen dişeti bölümünün (papil) çekilmesine ve iki diş arasında koyu renkli, bazen de siyah bölümler oluşmasına neden olacaktır.

GİNGİVEKTOMİ – GINGIVOPLASTI

Kişi güldüğü zaman, dişetleri normalden daha fazla görünmesi; ‘Gummy-smile’  estetiği bozan bir durmdur. Bu diş etinde ki fazlalık küçük bir operasyon ile düzeltilebilir. Operasyon sonucu ortaya çıkan dişlerin boyutu gülüş estetiğini yeterli düzeye getirmiyorsa, bir takım dolgu ve ya lamine uygulamaları ile optimal estetik yaratılması mümkündür.  Gülüş estetiğini bozan diş etinde ki fazlalık küçük bir operasyon ile düzeltilir. Bu kişiler de, estetik diş hekimi ile periodontolog (diş eti doktoru) birlikte çalışır ve dişeti seviyesi ile biçiminin nasıl olması gerektiği belirlenir. Periodontolog da bu seviyeye kadar dişetlerini düzelterek güzel bir uyum sağlar. Protez uzmanı da bu uyumu yapacağı ufak dokunuşlarla tamamlayacaktır.

Gingivektomi işlemi lazerler ve konvansiyonel bistüri ile kesme şeklinde yapılabilmektedir. Kesme işlemi sırasında, kişiye yapılacak lokal bir anestezi ile hasta hiç bir şey hissetmeyecektir. Küçük bir cerrahi işlem olan gingivektomi, gingivoplasti, kısa zamanda gülümsemeyi tamamen değiştirecektir.

Estetik problemin dişleri de kapsadığı durumlarda diş eti operasyonundan sonra porselen laminalar da uygulanarak mükemmel bir gülüş tasarlanmış olur.

DİŞETİ GREFTİ :

Dişeti çekilmesinin yoğun olduğu bölgelere doku ekleyerek, olduğundan daha uzunmuş gibi görünen dişlerin daha estetik görünmesi rahatlıkla sağlanabilir.

Dişeti estetiğini ilgilendiren diğer bir konu ise; dişeti  çektirmeleridir. Diş eti çekilmeleri; pek çok sebeple oluşabilmektedir. Anotomik bir sebep olan doku eksikliğinden oluşabileceği gibi seneler içerisinde uygulanan yanlış fırçalama, kalem ısırma veya diş etine uygulanan herhangi bir travma sonucu meydana gelebilmektedir. Çekilmelerin tedavisinde önce sebep bulunmalı sonra tedavi şekli planlanmalıdır. Anotomik sebeplere bağlı olan doku eksikliği ve diş eti çekilmelerinde önce doku tamamlanır sonra çelikme kapatılır. Günümüzde; insan diş eti dokusunu taklit eden yapay diş eti greftleri bu işlemler için kullanıldığında oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. Ve diş eti çekilmeleri %100’e varan oranlarla tedavi edilebilmektedir.

Diş eti estetiğinde ki bir diğer konu da diş çekilmesini takiben çene kemiğinde çökme  sonucunda oluşan asimetrik dişeti görünümüdür. Yaşanan talihsiz bu durum, genellikle ön dişler bölgesinde oldukça belirgindir ve kişiyi estetik anlamda fazlasıyla rahatsız eder. Her ne kadar olağanüstü güzellikte ve sağlamlıkta porselen dişler yapılmış olursa olsun, hazırlanan porselenlerin yerleştirileceği alan, çepeçevre dişeti dokusudur.ve ne yazık ki; olması gerektiği kadar ve sağlıklı bir dişeti dokusu yoksa, hazırlanan porselenler güzelliğini asla sergileyemeyecektir. Eğer diş eksikliği veya dişeti çekilmesine bağlı papil kaybı varsa, öncelikle bu olumsuz durumun giderilmesi gerekir. Bazı cerrahi ve protetik yöntemlerle kayıp dokular yeniden kazanılabilir.

 Dişlerimizi çevreleyen dişeti dokusunu düzenlemeye ve dişlerimizle uyum içinde bir görüntü elde etmeye yönelik işlemlere kozmetik dişeti düzenlemeleri denir.

 Çoğu zaman protez yapımı öncesinde; dişetleri, kemik ve bağ dokusuyla ilgili altyapı müdahaleleri, hastalar tarafından uzun ve yorucu seanslar olarak düşünülse de, bu tip müdahaleler, elde edilen sonuçları sebebiyle, hastalar ve diş hekimleri açısından son derece gerekli ve memnun edici olmaktadırlar.

 Periodontal Tedavi

  •     Oral Diagnoz ve Radyoloji
  •     Detaylı Diş Temizliği
  •     Diş Eti Hastalıkları ve Tedavisi
  •     Diş Eti Kanaması Tedavisi
  •     Diş Eti Estetiği
  •     Diş Taşı Temizliği ( Tartar)
  •     Diş İpi Kullanma Eğitimi
  •     Diş Fırçalama Eğitimi
  •     İlk Muayene Ve Diş Beyazlatma

agiz_kalp.jpg
08/Kas/2014

Araştırmacılar, yıllardır ağız sağlığının kalp hastalıkları üzerinde ki etkileri için çalışmalar yapmaktadır. Dişler üzerinde yapılan işlemler sırasında kana karışan ağızda ki bakterilerin, mitral kapak hastalığı ve kalp hastalığı olan kişilerde ciddi enfeksiyon riskine sahip olduğu bilinmektedir.

Kalp sağlığı göz önünde bulundurulduğunda, sağlıklı ağız ,hastalıklı ağız ve dişler ile ilgili yapılan bir takım çalışmalar , dişeti hastalıkları ile kalp hastalıkları arasında ki ilişkiyi ortaya koymuştur. Diş eti iltihabı, diş kaybı ve diğer ağız ve diş hastalıkları, koroner arter rahatsızlıkları, karotid arter de incelme ve diğer tip kalp hastalıklarının artmasında ciddi risk faktörü oluştururlar.

Pek çok  çalışmanın, dişeti hastalığı ile kalp hastalıkları arasında ki ilişkide vardıkları netice aşağıda belirtildiği gibidir….

*Diş eti hastalıkların tedavi edilmesiyle, ateroskleroz ve damar sertliğinde geri dönüşler gözlenmiştir.

*Diş eti hastalıkları nedeniyle bakterilere maruz kalan insanlarda,  görülme riskinde artış gözlemiştir.

Araştırmacılar, genel sağlık verilerini analiz ederek, kalp hastalıkları ile ağız diş sağlığı arasında ki ilişkiyi ortaya çıkarmıştır.

Dişeti hastalığı, kalp hastalığına mı sebep olur? Yoksa dişeti hastalığı ve buna bağlı diş kayıpları, insanların dişsizlik nedeniyle beslenme alışkanlıklarını mı değiştiriyor?

Bu sorulardan çıkarılacak tek gerçek vücutta etkilenen bir sistemin diğerini de etkilediğidir.

Ağız ve diş sağlığını koruyarak, kalbi korumanın beş yolu…

  • Sigarayı bırakın, sigarayı bırakmak sizi kalp damar hastalıklarından olduğu kadar dişeti problemlerinden ve diş taşı sıkıntısından korur. Ayrıca sigara ağız kanserine yol açabilir.
  • Diş aralarınızı her gün bir kez diş ipi ile temizleyerek sağlıklı dişetlerine sahip olabilirsiniz. Düzenli fırçalama ve diş ipi kulannımı ile dişeti iltihabının önüne geçebilirsiniz.
  • Florlu diş macunlarıyla her gün bir kere dişlerinizi fırçalayın. Bunun yanında her 3-4 ayda bir diş fırçanızı yenileyin.
  • Yılda iki kez diş hekimine giderek genel ağız muayenesi ve diş taşı temizliğini ihmal etmemeliyiz. Hekimin yapacağı temizlik, hastanın fırça ile temizleyemeyeceği diş taşlarını temizleyerek, hastayı diş eti hastalıklarından korur.
  • Akut eklem romatizması geçiren hastalar, yapay kalp kapakçığı taşıyan hastalar ve ya kalbinden operasyon geçirmiş hastalar, riskli hasta gurupları olduğundan ağızda yapılacak işlemler öncesi hastanın antibiyotik koruması altında olması lazımdır. Hekimin hastaya verdiği ilaçları düzenli kullanmak gerekmektedir. Hastanın kendisini iyi hissetmesiyle ilaç kulanımını bırakması çok tehlikelidir.

ORAL HEALTH and GENERAL HEALTH – Videoyu izlemek için tıklayınız.


dişçi_korkusu.jpg
21/Eki/2014

Diş ve ağız bakımının önemi gün geçtikçe önem kazanıyor. Güzel gülüşlere sahip olmak isteyen, ağız sağlığının önemini bilen ve bilinçaltlarında yer alan diş hekimi fobisini kırmak için mücadele etmeyi seçmeliler. Teknolojik imkanların gelişmesi, fiziki mekanların daha iyi olması ile diş hekimleri artık daha sevimli ve az korkunç olmaktadırlar. Korkuların nedenleri ve giderilmesi konusunda hem hastaların, hem de hekimlerin neler yapması gerektiğinden bahsedelim.

Türkiye’de çocukların % 80-90’nı diş hekiminden korkuyor.Bunun sebebi…

Anne babalardan duyulan yanlış ve eski tecrübeler, doktor ve iğne olma fobisi, bilgisizlik, diş hekimi muayenehanesinde karşılaşılan sesli ve çocuğun daha önceden görmediği ve kendine zarar verebileceğini düşündüğü bir takım cihazlar, güvensizlik, sayabileceğimiz çocukların diş hekimi korkusu nedenlerinden birkaçıdır.

Bu oran dünya üzerindeki yetişkinlerde % 10 seviyelerinde. Demek ki sadece çocuklarla ilgili değil…

Erişkinin daha önce ki yıllarda yaşadığı kötü deneyimler, kulaktan dolma yanlış bilgiler, söylentiler, teknik donanım ve çalışma yöntemlerinin bilinmemesi ve yıllık ağız kontrollerinin yapılmaması nedeniyle takip edilememesi, yetişkinlerin de korkularını yenemediklerini göstermektedir.

Yaşanan bu korkuların altında eskiden zor imkanlarla yapılıyor olmasının da rolü vardır…

Diş muayenehane donanımları, hastada sağlanan tam bir uyuşma, hastanın tedavisinde teknik donanım örneğin çok daha hızlı devir sayısı ile çalışan gelişmiş cihazlar, röntgen tetkikleri, ağız içi kameralar eskiden var olmayan teknik donanımlardı. Zorluklar ve imkansızlıklar içinde yapılan hizmetler korku sebebi olmuş olabilir.

Diş hekimi korkusu;  yaşayan bazı kimselerde kalp çarpıntısı ve mide bulantısı gibi fiziksel etkiler görülüyor. Bunu hekim; fark ederek desteklemek zorundadır…

Hekim ve ekibi, hastası fazla korkuyorsa onu rahatlatmak ve desteklemek için zaman ayırmak zorundadır. Hastanın yüz ifadesinden, kurduğu iletişim eksikliğinden, ondaki fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklar kolayca gözlenir.

Kişide çarpıntı veya tansiyon yükselmesi önceden fark edilmelidir…

Hastanın alınan anemnezinde daha önceden kronik bir tansiyon hastası olup olmadığı sorgulanır. Gerekli görülürse doktoru ile kontak kurulur. Sürekli aldığı bir tansiyon ilacı varsa o gün alıp almadığı sorulup, sadece o anda korkuya bağlı bir tansiyon artışı ise hastayı konuşarak ikna ve rahatlama sonrası tedaviye başlarız. Eğer hala yüksek tansiyon tespit edilirse bu bir tanışma seansı olarak kabul edilir ve tedavi bir sonraki seansa ertelenebilir.

Gelen kişilere yaşadıkları korkunun aslında gereksiz bir korku olduğunu anlamalarını sağlamak gerekmektedir…

Hasta tedavisine başlamada diş hekimi ona gererken güveni verebilmişse hastaya yapılan ilk müdahale sonunda; bu bir çocukta olabilir, hasta artık diş tedavisinin hiçte korkulacak bir olay olmadığını bilmektedir. İyi bir uyuşma sonrasında ağrı, acı duymadığını anladığında artık doktoruna tam olarak teslim olur ve koltuğa bir sonra ki seans artık daha rahat oturur. Bir diş hekimi, hastalarıyla güvene dayalı bir ilişki geliştirmek için mizah duygusunun önemli olduğunu bilir.

Her ne sebeple olsun ihtiyaç olduğu halde kaçışlar aslında durumu zorlaştırır…

dişçi_korkusu2Diş Hekiminden kaçış olayı ertelemek tek seansta halledilebilecek basit bir dolgu iken, daha çok vakit harcayarak maddi olarak da daha külfetli bir hale sokar. Arada,  tedavide gecikme yanda ki dişlere de sorunun yansımasına sebep olabilr.

Bu kaçışlarda genelde yanlış duyumların, abartılı anlatımların etkisi büyüktür…

Dostlarından ya da iş arkadaşlarından duyulan diş hekimiyle ilgili (dehşet) öyküleri, söylentiler diş hekimine gitme konusunda korku ve endişeleri arttırır. Hele bir de (tam uyuşmamıştım) şeklinde kötü bir deneyim yaşamışlarsa güvenlerini tamamen yitirirler.

Yanlış tecrübelerin de rolü de yok değildir…

Tam uyuşamama, hatalı restorasyonlar, kanal tedavisiyle ilgili yanlış bilgiler veya hatalı bir kanal tedavisinin seanslar boyu sürmesi, zor çıkarılan eski kronlar hastanın hafızasından pekte kolay silinemez.

Yanlış ve acı bir deneyim yaşayan kişi bu durumun üstesinden gelebilir…

Bu tamamen yeni karşılaşacağı, güven duyabileceği, onu rahatlatabilecek, destekleyecek, zaman ayırmaya uygun yeni bir hekimle tanışana kadar sürebilir.

O halde diş hekimi ile hastanın güven ilişkisi çok önemlidir…

Güven bu konuda ilk adımdır. Diğerleri arkadan gelecektir. Hasta doktoru nereye giderseniz gidin senelerce izleyecektir.

Doğru diş hekimi …

Dürüst, güvenilir, hasta psikolojisinden anlayan, deneyimli, hastaya yeterince zaman ayıran, günceli izleyen, insancıl, hijyen kuralarına uyan, teknik donanıma önem veren gibi özellikler… Daha da ilave edilebilir.

Tüm aile bireylerinin bir nevi aile hekimi gibi diş hekiminden de ortak hizmet almaları güven oluşturmada etkili olabilir…

 Aile hekimi gerekli gördüğü vakayı uzman bir diş hekimine de yönlendirerek hastanın en ideal tedaviyi görmesini sağlayabilir.

Eskiden korku üzerine kurulan kültürün üyeleri olarak “Yaramazlık yaparsan seni dişçiye götürürüm” gibi söylemleri sık duyardık. Bunlarda bilinçaltında korkuya neden oluyor…
Oluyor. Bu söylentiler hastanın kulağının bir yerlerinde hep kalıyor, ta ki güvenebileceği bir hekimle karşılaşana kadar…

Bu tür yanlış anlayışların gelişmesini önlemek bakımından ilk temasın, ilk randevunun önemi büyük olsa gerektir…

Hastayı kazanmak ve uzun yıllar devam eden birliktelikler o güne ve dopru tedavi uygulamasına bağlıdır.

Diş hekimi fobisi nedeniyle diş hekiminden  kaçan kişiler ileri boyutta  ağız ve diş sağlığı sorunları yaşayabilirler…

Çürükler, dişeti hastalıkları ki bu ilerde ciddi diş kayıplarına yol açabilir, diş taşları,gömük dişler, kırık resterasyonların yumuşak dokularda yol açacağı ağız içi yaralar gibi sorunlar yaşarlar.

Ağız ve diş temizliği konusu yeterince bilinip önem verilmelidir…

Ağız ve diş temizliği konusu; ülkemizde son derece ihmal edilen bir konu… Sağlıklı bir ağız için öncelikle kişi doğru temizlik nasıl yapılır, bilmeli ve uygulamalıdır…


saglıklı.jpg
27/May/2014

Beslenme günlük yaşantımızda diş ve diş eti sağlığı ile doğrudan ilişkilidir. Bunun sebebi; hem beslenmenin ağız ve diş yoluyla yapılması, hem de beslenme sayesinde hücre dokularının sağlıklı olmasına neden olan besinlerin alınmasıdır.

İnsanların, sağlıklı yaşamaları, büyümeleri ve çoğalmaları için gerekli sentezleri organizmada yapılmayan, dışarıdan eser miktarda alınması gereken organik bileşiklere vitamin adı verilir.

İnsan da vitamin eksiklikleri yetersiz alış, barsak absorbsiyonununda ki bozukluk ya da alışa oranla ihtiyacın artması sonucu meydana gelmektedir.

Vitaminler yağda ve suda eriyenler olarak ikiye ayrılır;

A VİTAMİNİ: Yağda erir. Şalgam, ıspanak ve karnabahar gibi bitkilerin yeşil pigmentlerinde bulunur. A Vitaminin eksikliği osteoblast ve odontoblast aktivitesini azaltarak kemik ve diş büyümesini yavaşladır. Ağız kavitesi ve mukozasında keratinizasyon görülür. Tükrük sekresyonu azalır veya tamamen ortadan kalkar.

Ağız kuruluğu sonucunda diş etleri ve ağız mukozasında çatlamalar meydana gelir. Ağız sağlığına özen gösterilmediğinde mikroorganizmalar bu çatlaklara yerleşerek enfeksiyonlara neden olur. Bu nedenle ağız dokusunda meydana gelen iyileşmelerde gecikir.

A Vitaminin eksikliğinde: Kollejen liflerde dejenerasyon meydana gelir ve periodontal aralık genişler. Yine bu vitaminin eksikliğinde hipersementoz ve diş sürmesinde gecikme meydana gelebilir.

A Vitamininin fazlalığında: Hipervitaminozunda epitelde dejenerasyon, iyileşmede gecikme, osteoporosiz, alveol kemiğinde belirgin kemik rezorbsiyonları, deride pigmentasyon, soyulmalar ve kaşıntılar, menstürasyon bozuklukları meydana gelir.

D VİTAMİNİ: Kemiğin normal mineralizasyonunu sağlar. Büyüme çağındaki çocuklarda, gebelerde ve emzikli kadınlarda vitamin D’nin günlük dozu 400 UI’dır. Bu dozun büyük bir kısmı güneş ışınından sağlanmaktadır. Vitaminin kalsuyumdan ve bağırsaktan emilimi ile hizmet verir. Vitaminde kemik oluşumunda gereklidir.

Vitamin D’nin eksikliğinde: Çocuklarda reşitizme, erişkinlerde osteomalezi hastalığına neden olur.

E VİTAMİNİ: Soya fasulyesi, mısır, pamuk yağı, taze yeşillikler ve sebzelerde bulunur. Günlük gereksinme duyulan miktar 12-12 IU’dır. Yumurta ve ette de bulunur. Vitamin E bir antioksidantdır. Vitamin E hücre elemanları için esas olan oksidasyonu oksidasyonunun toksik ürünlerini önler. E vitaminin bulunduğu durumlarda eritrositlerin hidrojen peroksid içinde hemolize olmalarına karşı dirençleri artmıştır. Plasentadan vitamin E’nin geçişi sınırlıdır. Bebekler süt ile yeterli düzeyde E vitamini alabilirler.

E Vitaminin eksiliği: Hücre epitalinde dejerasyon meydana getirebilmektedir. E vitaminin eksikliğinde çocuklarda kas gelişiminde düzensizlik meydana getirir. Diş eti hastalığı olan kişilerde E vitamini uygulamasının iltihap olayını etkilemediği gözlenmiştir.

VİTAMİN K : Karaciğerde protrombin yapılmasında kullanılır. Yokluğunda kan ile ilgili belirtiler ortaya çıkar. Normal olarak barsaklarda bulunan bakteriler tarafından sentezlenir.

Vitaminin K eksikliğinde: Kanama pırtılaşma ile ilgili sorunlar ortaya çıktığından bu vitamin vücut için çok gereklidir.

SUDA ÇÖZÜLEN VİTAMİNLER

PRİDOSİN (Vitamin B6): Bira mayası, karaciğer, pirinç, kepek ve buğdayda, çeşitli sebzelerde bulunur.

Vitamin B6 eksikliğinde: Yetişkin bir kimsede çeşitli belirtiler ortaya çıkar. İlk gözlenen adele güçsüzlüğü, yorgunluk ve uykuya eğilimdir. Dudak, burun kıvrımlarında, göz etrafında, yanakların çevresinde alında, kulak arkasında ve ensenin aşağı kısımlarında seboreik dermatit görülür. Dilde ve ağızda iltihaplar çıkar. Dudak kenarında çatlaklar olur.

TİAMİN (Vitamin B1): Yeşil sebzeler, balık, et, meyve ve sütte, baklagillerde ve özellikle bezelyede bulunur. Yemek pişirme durumunda ısı 100 derecenin üzerine çıkarsa vitamin özelliğini yitirir. Soğukta ve dondurularak saklanan yiyecekler B1 vitamini yönünden kayba uğramazlar. Yetişkin bir insan günde bir miligram Tiamin’e ihtiyaç duyar. Tiamin vücutta karbonhidrat metobolizması için gereklidir.

Dr. Dt. Deniz Noyun 

Diş Eti Hastalıkları Uzmanı


implant_bursa1.jpg
06/Nis/2014

Toplumda sıkça görmeye başladığımız çene eklemi ağrıları ve buna sebep olan diş sıkma (bruksizm)dan ve tedavi yöntemlerinden kısaca bahsetmek istiyorum.

TME (çene eklemi) rahatsızlıkları, kulak çınlamasından, baş ağrısına, basit bir eklem sesinden çenede kilitlenmeye kadar değişik belirtiler ile karakterizedir. Bunun sonucu olarak, hastalar kulak burun boğaz uzmanından, nöroloji uzmanına, çene cerrahından, fizik tedavi uzmanına kadar değişik hekimlerle iletişime geçerek dertlerine çare ararlar.

Çene Ağrısı

Çene eklemi; oldukça karışık ama uyumlu yapısının yardımıyla, ısırmadan çiğnemeye, iplik kesmeden, fındık kırmaya, ıslık çalmadan, şarkı söylemeye ve konuşmaya kadar pek çok günlük ve yaşamsal işlevde rol almaktadır. Yarım tona kadar sıkma gücüne sahip çene eklemi günde ortalama 1500-2000 defa hareket ederek, organizmanın en çok kullanılan eklemlerinden biri olmaktadır.

Çene eklemi; vücutta menteşe hareketi ile birlikte, kayma hareketi yapabilen tek eklem tipidir. Çene eklemi rahatsızlıklarına( TME disfonksiyonlarına) rastlanan hastalarda, çoğunlukla eklem ve çevresinde ağrı, eklemde tıkırtı sesi, kulak ağrısı ve kulakta dolgunluk hissi, kaslarda hassasiyet ve ağrı, baş ağrısı ve çene hareketlerinde kısıtlılık gibi bulgulara rastlanmaktadır. Kaslarda ki rahatsızlıklar, çene eklemini etkileyebildiği gibi, eklem ve dişe ait bozukluklar da çevre dokuları, özellikle kasları fazlasıyla etkilemektedir.

Çene eklemi rahatsızlıklarına; dişsel bozukluklar, anatomik bozukluklar, travma ve diş sıkma gıcırdatma (bruksizm)se olabilir.

Çene eklemi rahatsızlıklarında; tedavi seçenekleri olarak okluzal splint tedavisi, fizik tedavi, farmakolojik tedavi ve psikiyatrik destek tedavisi olabilir.

Dr. Fuat NOYUN – Çene Yüz Protezi Uzmanı


28/Şub/2014

Dental implant uygulamaları total ve parsiyel dişsiz ağızların protetik tedavilerinde yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Basarı oranlarının çoğu zaman yüksek olmasına rağmen komplikasyonlar, başarısızlıklar ve kayıplarla da karşılaşılabilmektedir. Bu kayıpların pek çoğu  periodontal hastalıklar (dişeti hastalıkları) ve hastanın yetersiz ağız bakımından kaynaklanmaktadır.

Günümüze kadar olan dönemde implantla iligili  dökümante edilmiş uzun süreli çalışmalarla klinik başarı oranının yüksek olduğunun ortaya konulması ile bu artışın hızla devam edeceği de görünen bir gerçekti rve implant tedavilerinin başarı oranı %90’larla ifade edilmektedir.Ancak bu rakam büyük bir oranı ifade etse de  / 10 luk bir başarısızlık da yatsınamaz bir rakamdır. İmplant tedavisi çoğu zaman birden fazla dişlerin eksik olduğu ağızlarda uygulanmaktadır. Bu noktada hastanın dişlerini neden kaybettiği çok büyük önem taşımaktadır. Hastalar çoğu zaman dişlerini periodontal hastalık sebebiyle kaybederler. Periodontal hastalığın başlıca sebebi mikrobiyal dental plak dediğimiz bakteri plağıdır ve bu plak binlerce zararlı bakteriyi barındırmaktadır. Bu noktada implant uygulancak hastanın periodontal hastalık geçmişi var ise ve hastalık tedavi edilmeden implant uygulamasına girilmiş ise bu implantaların  kaybedilme şansı çok yüksek olacaktır, çünkü ağızdaki bakteriyel ortam elimine edilmediği için bu ortam zamanla implantların çevre dokularına da zarar vermeye başlayacak ve bir süre sonra implant etrafındaki dişeti dokusunda daha sonrada implant etrafındaki kemik dokusunda harabiyet başlayacaktır.

Geç dönem implant başarısızlıkların bir bölümü aşırı okluzal yükleme sonucu ortaya çıkarken bir bölümü ise fonksiyonda olan implantın etrafındaki dokuları etkileyen iltihabi biyolojik komplikasyonlar nedeniyle görülmektedir. Çeşitli deneysel ve insan çalışmaları, geç dönem başarısızlıkların büyük bir bölümünü kapsayan peri-implant hastalıkların oluşumu ve gelişiminde mikrobiyal plağın önemli bir etyolojik faktör olduğunu göstermiştir. Bakteriyel kolonizasyonla oluşan iltihabi sürecin hemen hemen tümü yumuşak dokuda başlar Başlangıç dönemindeki bu enfeksiyona karşı gelişen konak cevabı olayı kontrol altına alamazsa implantın kemik yatağı etkilenmeye başlar.
Ağız boşluğunun mikrobiyal yükü ve patojen bakterilerin varlığı implant sağlığı için büyük bir risk taşır. İmplantlarm bakteriyel kontaminasyonunda ve mikroflorasının oluşmasında rezervuar olarak işlev gören periodontal cepler önemli bir yer tutar. İmplantlarm çevresindeki mikroflora ile periodontitis hikayesi olan parsiyel dişsiz ağızlardaki dişlerin mikroflorası, periodontal ceplerdeki periodontopa-tojenlerin implantlara ulaşmasıyla benzerdir. İmplantların ağız boşluğuna açılmasından 14-30 gün gibi kısa bir süre sonra periodontal patojenler implantlarm etrafında saptanabilmektedir. Periodontal probleme sahip parsiyel dişsiz hastalarda implantların uzun dönem iyi prognoza sahip olması halen tartışmalıdır. Periodontal dokuların sağlık durumu peri-implant dokuların sağlık durumunu etkilemektedir.

Periodontal hastalık nedeniyle diş kaybeden hastalarda peri-implantitis gelişme riskinin periodontal olarak sağlıklı bireylere göre 4-5 kat daha fazla olduğu gösterilmiştir.

Periodontal hastalık nedeniyle diş kaybı olan hastalarda implant tedavisinden önce enfeksiyon kontrolü amacıyla ümitsiz dişlerin çekimi, ağız hijyeninin sağlanması, diştaşı temizliği ve kök yüzeyi temizliği ve cerrahi işlemler yapılmalıdır Tedavi edilmemiş periodontal hastalık büyük bir risk faktörüdür ve peri-implant ve periodontal dokuların sağlığının korunması için düzenli bir idame programının uygulanması önem taşır. Bu yüzden yetersiz ağız hijyeni veya lokal enflamasyon varlığında implant tedavisinin uygulanmaması önerilmektedir.

Bir diğer önemli konuda ağız bakımıdır. Ağız bakımına özen göstermeyen kişilerde doğal diş kayıpları nasıl daha fazla ve erken olmaktaysa, implant kaybı da söz konusu olabilmektedir.
İmplantlar ile doğal dişler arasındaki benzerlik, implantları doğal diş gibi değerlendirmemize ve benimsememize daha çok yardımcı olacaktır.

İmplantların da doğal dişlerde olduğu gibi diş fırçaları ve diş iplikleri ile temizlenmesine ihtiyaç vardır. Aksi takdirde doğal dişlerdeki benzer olmsuzluklar, dişeti iltihapları  ve sonucunda da implant kayıpları söz kunusu olabilmektedir..


diş_eti_hastalıkları2.jpg
07/Kas/2013

Diş Eti Hastalıkları 1

dis_eti_hastaliklariBu ay blog yazımızı yine  diş eti hastalıkları ve çekilmesi üzerine yazmayı seçtim. Diş eti hastalıkları günümüzde sıkça karşımıza çıkan bir problemdir ve aslında yine bu hastalığın oluşmaması için çözümü genetik etkenlerin yanı sıra, kişinin kendisiyle de alakalıdır.

Diş Hassasiyeti Dentinin Açığa Çıkması Sonucu Oluşur.Diş hassasiyetine, diş minesinin altında bulunan ve “dentin” olarak adlandırılan dişin yumuşak kısmının aşamalı olarak açığa çıkması yol açar.Dentinde, sinir uçları içeren ve sıvı ile dolu küçük kanallar (tübüller) bulunur. Sıcak, soğuk veya tatlı, ekşi yiyecek veya içeceklerin tüketilmesi bu sıvının harekete geçmesine yol açar. Bu sıvı hareketi, sinir uçlarının reaksiyon göstermesine neden olarak ani bir rahatsızlığı veya kısa süreli ve keskin bir sızıyı tetikler.

Hassas dişlere yol açabilen en yaygın diş sorunlarından bazıları şunlardır:

Çok sık, çok şiddetli ve bastırarak veya sert kıl yapısına sahip bir diş fırçasıyla dişleri fırçalama gibi ağız bakım alışkanlıkları, sonuç olarak diş minesini aşındırabilir. Bu, ayrıca diş etinin geri çekilmesine yol açarak dentinin daha çok açılmasına ve korunmasız kalmasına neden olabilir.

Diş eti dokusu iltihaplandığında ve gingivitle (diş eti hastalığı) güçsüzleştiğinde, diş etiniz hassas hale gelebilir ve bunun sonucu, alttaki dentin kök yüzeyinin daha fazla kısmı korunmasız kaldığından diş hassasiyeti hissedebilirsiniz.

Uyurken dişlerinizi gıcırdatıyorsanız veya gün boyunca dişlerinizi sıkıyorsanız, mineyi aşındırıyor ve dişinizin altıntaki dentin tabakasını korunmasız bırakıyor olabilirsiniz.

Parafonksiyonel hareketler; kalem ısırma, diş sıkma, tırnak yemek gibi normal dışı hareketlerle diş eti çekilmesini tetikleyebilirler.

Anatomik faktörler de çelikmelerde etkilidir. Örneğin; diş eti dokusunda baskılara karşı koyan, yapışık diş eti mikrarının azlığı veya yanak ve dudakta ki frenumların uzunluğu da diş eti dokusunda çekilmelere yol açmaktadır.

Bunun dışında periodontal hastalık neticesinde oluşan diş eti çekilmeleri vardır.

 

Kötü yapılmış kuron köprü ve dolgular baskı yaratıp, plak birikim miktarını arttıracağı için uzun dönemde diş etinin çekilmesine sebep olabilir.

Diş eti çekilmelerinde ki tedavi protokolü, çekilme sebebine göre farklılık göstermektedir. Örneğin, anatomik faktörlerle ilgili bir diş eti çekilmesi bu faktörün elimine edilmesiyle engellenebilirken, periodontal hastalığa bağlı diş eti çekilmesini tedavi etmek mümkün olmamaktadır.

Diş eti çekilmeleri sebebiyle oluşan dentin hassasiyeti, dentinde ki tübünlerin tıkanması ile tedavi edilmelidir. Tübüller özel diş macunları, çeşitli vernikler veya lazer uygulamaları şeklinde ki yöntemlerle tıkanıp hassasiyet elimine edilebilir. Ancak bu yöntem ile sadece hassasiyet giderilmesi engellenmekte, diş eti çekilmesinin kapatılması mümkün olmamaktadır. Diş eti çekilmesi kapatılması hedeflendiğinde tedavi mutlaka sebebi elimine edecek şekilde cerrahi yöntem ile olmaktadır. Bu da diş eti dokusunun altında çeşitli biomateryaller koyma veya mevcut diş eti dokusunun eksik olan yere kaydırılması gibi yöntemlerle olmaktadır. Bu noktada mutlaka bir periodontalogdan yardım alınmalıdır.








DENTPLUS GEÇİT


Ahmet Yesevi Mah. Piknik Cad.
        Hasat Sk. Üründül Plaza K:1 Kapı No : 2
        No: 11 – 12 Nilüfer / BURSA


info@dentplus.com.tr

(0224) 404 00 87