DENTPLUS

BLOG



ağızkokuus.jpeg
07/Ara/2022

Ağız kokusunun tedavisinde öncelikle ağız kokusuna sebep olan durum belirlenmelidir.

Ağız kokusunun sebebi ağız hijyeninin tam sağlanamaması ise, dişlerin günlük temizliğini en iyi şekilde gerçekleştirmek ve diş ipi, gargara kullanmak gibi basit yöntemler işe yarayabilmektedir. Dişler günde 3 defa ve en az 2 dakika olacak şekilde fırçalanmalı, diş aralarında kalan yemek artıkları diş ipiyle veya arayüz fırçaları ile temizlenmeli ve ihtiyaç olursa antibakteriyel ağız gargaraları kullanılmalıdır. Buna ilaveten, dil üzerinde bulunan bakterileri temizlemek için özel olarak üretilen dil temizleme fırçalarıyla dilde biriken bakterileri de temizlenmeli hareketli protez diş kullanılıyorsanız, gece çıkarılmalı ve iyice temizlenmelidir.

 Az su tüketimi de ağız kokusuna sebep olabilecek faktörler arasında yer almaktadır. Su içmek tükürük akışını arttırarak ağız içinde yer alan bakterilerin temizlenmesine yardımcı olur.

Sigara kullanımıda ağız kokusunun oluşumunda önemli rol oynamaktadır. Sigara kullanımı ağız hijyenini düşürerek zararlı bakterilerin sayısını arttırmaktadır. Sigarayı bırakmakta ağız kokusunun önlenmesini sağlar.

Ağız kokusu eğer dişlerdeki çürük veya diş etlerindeki enfeksiyon sebebiyle gelişiyorsa, diş hekimi tarafından en uygun tedavi yöntemleri uygulanarak ağız kokusu tedavi edilebilir. Diş taşları da ağız kokusuna yol açan bir diğer faktörler arasındadır ve senede bir defa temizletilmesi gereklidir. Sağlıklı bir kişinin yılda iki defa ağız ve diş muayenesi yaptırması önerilmektedir.

Ağız kokusu bütün faktörler elimine edildiği takdirde geçmiyor ise o zaman diğer sebeplere bakmak gerekir. Bu öncelikle Kulak Burun Boğaz muayenesi ile başlar ve etken bulanamadı ise gastroentolog tarafından muayeneye kadar giden süreçtir.


yenidişfırçası.jpeg
30/Kas/2022

Diş Eti Hastalıklarının tedavisinde Hindistan Cevizi Yağı kullanılır mı?

Hindistan cevizi yağı, kozmetik kullanımdan beslenmeye kadar farklı sektörlerle hayatımızın içindedir. Fakat ağız sağlığı için kullanılabilir mi? Son zamanlarda ağız içi kullanımı yaygınlaşmış olup özellikle alternatif tıp da kullanımı oldukça popüler hale gelmiştir.  Asya ve Hindistan’ın bazı bölgelerinde popüler olan yağ gargarası işlemi, birkaç dakika boyunca Hindistan cevizi yağı ile ağızda gargara yapılmasını içerir ve bunun, ağızdaki bakterilerle savaşmaya yardımcı olduğu düşünülür. Nigerian Medical Journal’da yayınlanan bir çalışma, ağız bakım rutinlerine yağ gargarasını ekleyen bireylerin plak oluşumunda azalma gözlediğini belirtmiştir. Hindistan cevizi yağı ağızda plak ve bakteri birikimini azaltmaya yardımcı olsa da diş eti sorunlarını tedavi etmek için kullanımının uygunluğu Diş hekimi tarafından onaylanmalıdır.

 


hindistan.jpeg
24/Kas/2022

Diş Eti Hastalıklarının tedavisinde Hindistan Cevizi Yağı kullanılır mı?

Hindistan cevizi yağı, kozmetik kullanımdan beslenmeye kadar farklı sektörlerle hayatımızın içindedir. Fakat ağız sağlığı için kullanılabilir mi? Son zamanlarda ağız içi kullanımı yaygınlaşmış olup özellikle alternatif tıp da kullanımı oldukça popüler hale gelmiştir.  Asya ve Hindistan’ın bazı bölgelerinde popüler olan yağ gargarası işlemi, birkaç dakika boyunca Hindistan cevizi yağı ile ağızda gargara yapılmasını içerir ve bunun, ağızdaki bakterilerle savaşmaya yardımcı olduğu düşünülür. Nigerian Medical Journal’da yayınlanan bir çalışma, ağız bakım rutinlerine yağ gargarasını ekleyen bireylerin plak oluşumunda azalma gözlediğini belirtmiştir. Hindistan cevizi yağı ağızda plak ve bakteri birikimini azaltmaya yardımcı olsa da diş eti sorunlarını tedavi etmek için kullanımının uygunluğu Diş hekimi tarafından onaylanmalıdır.

 


dişetihasalık.jpeg
17/Kas/2022

Lazerlerin diş hekimliğinde kullanımı son yıllarda oldukça artmış ve hemen her klinikte lazerler destekli tedaviler yapılmaktadır.  Diş eti hastalıklarının tedavisinde lazer kullanımı lazer destekli tedavi olarak adlandırılmaktadır. Lazer destekli dişeti tedavileri klasik tedavi yönteminde kullanılan teknojiler ve aletler ile kıyaslandığında çoğu zaman daha ağrısız ve konforlu tedavi seçenekleri sunmaktadır. Diş eti hastalıklarının tedavisinde lazerlerin kullanım alanları aşağıda belirtilmiştir.

  1. Gingivitis gibi sadece dişeti dokusunun etkilendiği dişlerin kökünü saran çene kemiğinin sağlam olduğu olgularda diş taşı temizliğine ilaveten kullanımı uygundur. Lazerlerin kullanımı ile dişeti dokusunun etrafındaki bakterilerin eliminasyonu hedeflenir.
  2. Diş eti büyümesinin ortadan kaldırılması ve Kron boyu uzatma gerektiren vakalarda konvensiyonel cerrahi işlemlere alternatif lazerler kullanılabilir. Bu yöntemle daha az ağrı olduğu ve iyileşmenin daha hızlı olduğu pek çok çalışmada rapor edilmiştir. Bu noktada hastanın lazer ile tedaviye uygun olup olmadığı iyi değerlendirilmedir.
  3. Gummy Smile tedavisi ve Gülüş estetiği hastanın dişetlerinin fazla göründüğü durumlarda veya gülüş estetiği yapılacak hastalarda dişetlerinin boyutunu eşitleyip yapılacak protetik tedaviye hazırlanması gerekli durumlarda lazerlerin kullanımı ile konforlu bir iyileşme süreci yaşanır.
  4. Pigmentasyon dişetlerinde oluşan kahverengi lekelenmelerdir. Lazerler bu tedavide kullanılabilecek en etkili, kısa zamanda sonuçlanan, ağrısız yöntemdir. İşlem sonrası hemen hemen hiç ağrı olmaz ve hasta tedavinin sonucunu 1-2 gün içinde görebilir.
  5. Flap operasyonu dişeti hastalığının ilerlediği ve iltihabın dişlerin kökünü saran çene kemiğine geçtiği durumlarda uyguladığımız iltihap dokunun çıkarılması ve çene kemiğinin tamir edilmesini hedeflediğimiz cerrahi bir yöntemdir. Lazerler bu operasyon sırasında iltihap dokunun çıkarılması bakteriyel ortamın arındırılması için kullanılırlar.

implant-2-1200x800.jpg
25/Eyl/2022

Diş implantları ağızda eksik olan dişlerin yerlerini alan diş kökünü taklit eden çene kemiğine uygulanan materyallerdir.  İmplantları uygulandıktan sonra ağızda uzun dönem kalmasını etkileyen pek çok faktör mevcuttur. Bunlardan bir tanesi implantlar etrafında bulunan dişeti kalınlığı miktarıdır. Özellikle azı dişler bölgesinde yanak dokusu hareketli olduğu için çiğneme sırasında implant etrafındaki dişeti kalınlığı eğer yeterli değil ise besin artıkları bu bölgede birikir ve iltihaplanma ile birlikte implantı saran kemikte erime başlatabilir bu durumda implant kaybı ile sonuçlanabilir. Bu sebeple bu bölgede yapışık dişeti miktarı yetersiz ise bu miktar serbest dişeti grefti uygulaması ile dişeti kalınlığı arttırılır. Böylece uzun dönemde implant kaybı engellenir.


implant2.jpg
28/Haz/2015

Diş hekimliğinde  40 yılı aşkın geçmişi olan implantlar,  üretilen malzeme ve dizaynda ki değişime ve gelişime ek olarak cerrahi ve protetik tedavi planlamalarında uygulanan yeni kolaylıklarla diş hekimliğinin rutin kullanımına girmiştir.  Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin ışığında  ağızda yaşam süresinin uzaması ile  implantlar farklı diş hekimliği uzmanlık alanlarında   ( protez, periodontoloji, oral cerrahi, endodonti ve ortodonti) önemli bir tedavi alternatifi olmuştur.

İmplantlar genelde  titanyumdan  yapılır. Çene kemiğinin içerisine, diş kökünü taklit edecek şekilde, anatomik yapılarının izin verdiği ölçüde yerleştrilir. İyileşme sürecinin sonunda, yapılacak protezin tipine göre firmalar tarafından üretilen titanyum üst yapı parçaları monte edilerek hastaların ihitiyacı olan farklı protez planlamaları uygulanır.

İmplantın başarısı, uygulanan  implant  kalitesine, hekimin cerrahi el becerisine, cerrahi öncesi ve sonrası planlamaya bağlı olduğu kadar; üzerine yapılacak protezin planlamasına da aynı oranda bağlıdır. Cerrahi olarak doğru yapılmış başarılı bir implant dahi; kötü planlanmış ve kötü uygulanmış bir protez ile çok çabuk kaybedilebilir. Bu başarı aynı zamanda hastanın cerrahi ve protetik uygulamalar sonrasında ki ağız hijyenine ve bakımına gösterdiği önemle de direk ilişkilidir.

İmplantların kullanıldıkları endikasyonlara göre farklı avantajları vardır. Tek diş eksikliği olan hastalarda konvansiyonel olarak iki sağlanm diş keserek yapılan köprü uygulamalarına çok iyi bir alternatif olup bu sayede sağlam komşu iki dişe müdahele etmeden o boşluğu sabit bir dişle doldurma imkanı sağlar.

Alt üst tek taraflı diş eksikliklerinde eksikliğin genişliğine bağlı olarak iki ve ya üç implant yapılarak yine hastanın diğer sağlam dişlerine müdahale etmeden ve hareketli bir protez yerine sabit bir protezin konforunu yaşaması sağlanabilir.

Total, tam dişsiz hastalarda yine kemiğin yeterliliğine bağlı olarak altı sekiz implant ile sabit bir protez veya kemiğin yetersiz olduğu durumlarda  iki dört implant ile hareketli implant üstü protez planlanarak hastanın konforlu bir şekilde günlük fonksiyonlarını kullanması sağlanabilir.Dentplus, İmplant merkezimiz de hastanın ağız yapısı doğrultusunda tedavi seçenekleri uygulanmaktadır.

 Alt ve üst çene kemikleri, diş çekimlerinden sonra doğal bir kayba uğrarlar. Bu kaybı geleneksel protezlerle (köpkü, damak) önlemek mümkün değildir. Ancak, diş çekilen bölgelere uygun ve doğru yapılacak implant o bölgede ki kemiğin kaybını önleyerek, kemiğin aynı seviyede kalmasını sağlar. Özetle, günümüzde  diş hekimliğinde kullanılan en ileri teknoloji ürünü olan  implantlar çoğunluk vakada lüks değil, ihtiyaç ve gereklilik olmuştur. Hastaların hem fonksiyonel, hem estetik, hem de ağız sağlık seviyelerini yükselten implant uygulamaları  artık rutin bir kullanımla diş tedavi  hizmetlerinde yerini almaktadır.  Bursa 2014

Dr.Fuat NOYUN          

Çene Yüz Protez Uzmanı 


dis_hekimlerine_sorulan_sorular.png
24/Haz/2015

İmplantı olan biri MR çektirebilir mi ?

Dental implantların üretildiği malzeme olan titanyum , manyetik alan tepkisi olmayan bir malzemedir. Bu sebepten ötürü implantlarla MR çektirilmesinde hiç bir sakınca yoktur.

Diş Eti Hastalıklarının Genetik Yönü…

Yapılan araştırmalarda çıkan sonuca göre; diş eti hastalıklarında %30 oranında genetik bir etken vardır. Aynı zamanda ağız bakımının kötü olması ile dişeti hastalığının gelişme olasılığını da ciddi oranda etkiler. Ailede dişeti problemi olan bir kişi mutlaka diş eti hastalıkları uzmanına (periodontal uzman) a düzenli muayene olmalıdır.

En İyi Diş Fırçası Nasıl Seçilir?

En iyi diş fırçası aslında kişiye özgü seçilen fırçadır. En iyisi kişinin kendi dişleri ve çene yapını göre belirlenmiş olan fırçadır.

Bu nedenle diş fırçası seçerken bir diş hekiminden yardım alınmalıdır.

Çünkü iyi diş fırçası seçmenin çok fazla kriteri vardır. Bu yüzden bu kriterleri iyi analiz edebilecek bir diş hekimi tarafından doğru diş fırçası seçilmelidir.

Diş fırçası seçilirken;

  • Diş fırçasına özel hususlar,
  • Diş fırçasının sap kısmının ergonomisi,
  • Diş fırçasının kıllarının oturduğu baş kısmının boyutları,
  • Diş fırçasının kıllarının çapı,
  • Diş fırçasının kıllarının esnekliği,
  • Diş fırçasının kıllarının materyali,
  • Kişiye özgü hususlar,
  • Çene kemiğinin büyüklüğü ve asimetrik durumları,
  • Diş etinin yapısı, rengi,
  • Diş etinin miktarı özellikle yapışık diş eti miktarı,
  • Dişlerin yapısı özellikle mine tabakasının yapısı,
  • Dişlerin boyutları,
  • Dişlerin arasındaki ilişkileri, dişler arası mesafelerin fazla olması veya çok sıkışık olması,
  • Dişlerin yüzeyinin aşınmış olması veya dişler üzerinde çatlak olması,
  • Ağızda ki çürük miktarı veya dolgu sayısı,
  • Diş teli veya protez kullanımının olması,
  • Tükürüğün yapısı ve içerik özellikleri,
  • Kişinin kullandığı suyun içinde ki flour oranı,
  • Kişinin beslenme şekli,
  • Diş fırçalama sıklığı…

 

 

 

 

 

 

 


28/Şub/2014

Dental implant uygulamaları total ve parsiyel dişsiz ağızların protetik tedavilerinde yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Basarı oranlarının çoğu zaman yüksek olmasına rağmen komplikasyonlar, başarısızlıklar ve kayıplarla da karşılaşılabilmektedir. Bu kayıpların pek çoğu  periodontal hastalıklar (dişeti hastalıkları) ve hastanın yetersiz ağız bakımından kaynaklanmaktadır.

Günümüze kadar olan dönemde implantla iligili  dökümante edilmiş uzun süreli çalışmalarla klinik başarı oranının yüksek olduğunun ortaya konulması ile bu artışın hızla devam edeceği de görünen bir gerçekti rve implant tedavilerinin başarı oranı %90’larla ifade edilmektedir.Ancak bu rakam büyük bir oranı ifade etse de  / 10 luk bir başarısızlık da yatsınamaz bir rakamdır. İmplant tedavisi çoğu zaman birden fazla dişlerin eksik olduğu ağızlarda uygulanmaktadır. Bu noktada hastanın dişlerini neden kaybettiği çok büyük önem taşımaktadır. Hastalar çoğu zaman dişlerini periodontal hastalık sebebiyle kaybederler. Periodontal hastalığın başlıca sebebi mikrobiyal dental plak dediğimiz bakteri plağıdır ve bu plak binlerce zararlı bakteriyi barındırmaktadır. Bu noktada implant uygulancak hastanın periodontal hastalık geçmişi var ise ve hastalık tedavi edilmeden implant uygulamasına girilmiş ise bu implantaların  kaybedilme şansı çok yüksek olacaktır, çünkü ağızdaki bakteriyel ortam elimine edilmediği için bu ortam zamanla implantların çevre dokularına da zarar vermeye başlayacak ve bir süre sonra implant etrafındaki dişeti dokusunda daha sonrada implant etrafındaki kemik dokusunda harabiyet başlayacaktır.

Geç dönem implant başarısızlıkların bir bölümü aşırı okluzal yükleme sonucu ortaya çıkarken bir bölümü ise fonksiyonda olan implantın etrafındaki dokuları etkileyen iltihabi biyolojik komplikasyonlar nedeniyle görülmektedir. Çeşitli deneysel ve insan çalışmaları, geç dönem başarısızlıkların büyük bir bölümünü kapsayan peri-implant hastalıkların oluşumu ve gelişiminde mikrobiyal plağın önemli bir etyolojik faktör olduğunu göstermiştir. Bakteriyel kolonizasyonla oluşan iltihabi sürecin hemen hemen tümü yumuşak dokuda başlar Başlangıç dönemindeki bu enfeksiyona karşı gelişen konak cevabı olayı kontrol altına alamazsa implantın kemik yatağı etkilenmeye başlar.
Ağız boşluğunun mikrobiyal yükü ve patojen bakterilerin varlığı implant sağlığı için büyük bir risk taşır. İmplantlarm bakteriyel kontaminasyonunda ve mikroflorasının oluşmasında rezervuar olarak işlev gören periodontal cepler önemli bir yer tutar. İmplantlarm çevresindeki mikroflora ile periodontitis hikayesi olan parsiyel dişsiz ağızlardaki dişlerin mikroflorası, periodontal ceplerdeki periodontopa-tojenlerin implantlara ulaşmasıyla benzerdir. İmplantların ağız boşluğuna açılmasından 14-30 gün gibi kısa bir süre sonra periodontal patojenler implantlarm etrafında saptanabilmektedir. Periodontal probleme sahip parsiyel dişsiz hastalarda implantların uzun dönem iyi prognoza sahip olması halen tartışmalıdır. Periodontal dokuların sağlık durumu peri-implant dokuların sağlık durumunu etkilemektedir.

Periodontal hastalık nedeniyle diş kaybeden hastalarda peri-implantitis gelişme riskinin periodontal olarak sağlıklı bireylere göre 4-5 kat daha fazla olduğu gösterilmiştir.

Periodontal hastalık nedeniyle diş kaybı olan hastalarda implant tedavisinden önce enfeksiyon kontrolü amacıyla ümitsiz dişlerin çekimi, ağız hijyeninin sağlanması, diştaşı temizliği ve kök yüzeyi temizliği ve cerrahi işlemler yapılmalıdır Tedavi edilmemiş periodontal hastalık büyük bir risk faktörüdür ve peri-implant ve periodontal dokuların sağlığının korunması için düzenli bir idame programının uygulanması önem taşır. Bu yüzden yetersiz ağız hijyeni veya lokal enflamasyon varlığında implant tedavisinin uygulanmaması önerilmektedir.

Bir diğer önemli konuda ağız bakımıdır. Ağız bakımına özen göstermeyen kişilerde doğal diş kayıpları nasıl daha fazla ve erken olmaktaysa, implant kaybı da söz konusu olabilmektedir.
İmplantlar ile doğal dişler arasındaki benzerlik, implantları doğal diş gibi değerlendirmemize ve benimsememize daha çok yardımcı olacaktır.

İmplantların da doğal dişlerde olduğu gibi diş fırçaları ve diş iplikleri ile temizlenmesine ihtiyaç vardır. Aksi takdirde doğal dişlerdeki benzer olmsuzluklar, dişeti iltihapları  ve sonucunda da implant kayıpları söz kunusu olabilmektedir..


implant2.jpg
05/Oca/2014

İmplant, eksik diş ve dişlerin fonksiyon ve estetiğini yeniden kazandırmak için, çene kemiğine yerleştirilen titanyum bir vidadır. İmplant tedavisi, tek bir diş için yapılabileceği gibi, birden fazla diş veya bir proteze destek amaçlı da uygulanabilir. Dişlerini kaybetmiş bireylere ikinci bir şans sunan implantlar sayesinde, bireyler hem sağlıklarına hem de estetik, güzel bir ağız yapısına sahip olurlar.

Protez kullanan kişilerin bir bölümü, özellikle yemek yerken birçok sıkıntı çeker. Yapılan araştırmalara göre, protez kullanan kişilerin %29′u sadece yumuşak ve ezilmiş gıdalarla beslenirken, %50′si birçok besinden uzak durur. Hastaların % 17′ si de kendi dişleri ile daha etkili çiğnediklerini belirtmişlerdir. Total protez (Tüm damak) kullananların % 66′sı ise çiğnemede güçlük çektiklerini söylemişlerdir. Çiğnemede hissedilen zorluklarla birlikte sindirim sisteminde de bazı rahatsızlıklar görülebilir.

İmplant tedavisi ise, dilediğiniz zaman dilediğinizi yeme özgürlüğünü size sunmaktadır. Aynı zamanda implantlar kemik kaybını önlemekte de önemli rol oynar.

“ Bir diş kaybedildiğinde etrafındaki kemik dokusunda da kayıp olur. “

Kemik, yoğunluğunu ve formunu korumak için uyarıcıya ihtiyaç duyar. Çene kemiğiniz, dişlerin uyguladığı kuvvetle sürekli bir basınç altındadır. Diş, üzerine gelen kuvveti, kendisini çevreleyen kemiğe iletir. Dişin kaybıyla uyarıcı eksikliği sonucunda kemik kaybı yani “rezorpsiyon” oluşur. İmplantın yaratacağı uyarıcı etki ise dişin uyguladığı ile benzer olduğu için, kemik kaybını sadece implantlar önleyebilirler.

İMPLANT KİMLERE UYGULANIR ?                      

İmplantlar herkes için uygun olmayabilir. İyi bir genel sağlık durumunuz, sağlıklı dişetleriniz ve implantları desteklemek için çenenizdeki kemiğin yeterli olması gerekmektedir. Tedaviniz süresnce ve sonrasında düzenli kontroller gerektirmektedir ve iyi bir ağız hijyeni ile ağız sağlığına önem vermeyi gerektirmektedir.

Diş impantları için iyi bir aday olup olmadığınızı belirlemek için, implantoloji hakkında deneyimli bir dişhekiminin tavsiyesini aramak önemlidir. Dental implant prosedürü cerrahidir. Bu yüzden, özellikle bu konunun cerrahisinde deneyimli dişhekiminin tavsiyesini aramak önemlidir.

Aktif diyabet, kanser veya periodontal hastalık gibi bazı tıbbi durumlar, implant gerçekleştirilmeden önce tedavi gerektirebilir.

İmplant adayı olup olmadığınızı değerlendirmek için kemik yoğunluğunu ve miktarını belirlemenin gerekliliği kaydedilmelidir. Bazı durumlarda, eğer periodontal hastalığa bağlı kemik kaybı varsa implantlar tavsiye edilmeyebilir ve kemiğin yeniden oluşumu veya greftlemeye aday değilsinizdir. Bazı durumlarda, bir sentetik kemik, sığır kemiği veya kendi kemiğinizden türetilen kemik grefti implant için gereken desteği sağlamaktadır.

“Sigara ve immonusupresif kullanan kişilerde yüksek implant başarısızlık oranının meydana geldiğini kaydetmek önemlidir.”

[heading]Bursa İmplant [/heading]


diabetvediş.jpg
22/Ağu/2013

deniz_noyunSevgili okurlarım;

12 Ekim 2012 tarihinde katıldığım Cenevre’de ki diyabet ve dişetisağlığı konulu seminer bilgilerimi sizlerle paylaşmak istedim. Bu ay ki konumuzu toplumumuzu yakından ilgilendiren diyabet ve ağız sağlığı olsun istedim. Boston’da ki Joslin Diabetes Center Professional Education’ın Cenevre’de düzenlediği en son litaretürü aktarıyorum… Daha fazla bilgi almak için, tıklayın…

Diabetis Mellitus nedir?

Diyabetes Mellitus kan şekerinin kronik olarak yükselmesi ile birlikte insülün salgılanmasında ki bozukluk karakterize bir rahatsızlıktır.

Türk Nüfusunun  yaklaşık üçte biri ilerleyen yaşlarında bu hastalıktan etkilenmektedir.

Glisemik kontrolü olmayan kişilerin, diş eti hastalığına yakalanma insidansı iki üç kat daha fazladır …

Diş eti hastalığı nedir?

Diş eti hastalığı, biofilm denen ve içinde çok farklı ve çeşitli  bakterilerin bulunduğu kronik enfeksiyonel bir hastalıktır. Basit bir dişeti iltahıbıyla başlayıp kontrol edilmediği taktirde çene kemiğinin de yıkımıyla karekterize diş kaybıyla sonuçlanan ciddi sonuçları olan bir rahatsızlıktır. Diş eti hastalığı için  en önemli risk faktörleri, kötü ağız hijjeni, genetik yatkınlık, sigara kullanımı, obezite, stresli yaşam ve diyabettir.

Dişeti hastalığı ve diyabet arasında ki ilişki nedir?

Diyabet pek çok organı etkilediği gibi, ağız dokusunda da kontrol edilmediği taktirde ciddi bir harabiyet yaratmaktadır. Yüksek kan şekeri ve

insülin direnci diyabet hastalığının oluşmasında en önemli iki faktördür. Periodontal hastalık glisemik kontrolü olmayan kişilerde diyabetin bir sonucu olarak iki üç kat daha fazla görünmektedir. Aynı zamanda da periodontal hastalığa sahip kişilerinde glisemik kontrolü daha zor olmaktadır.

Ağız ve diş sağlığına dikkat eden kimse, diyabette kontrol sağlayabilir mi?

Son günlerde diyabetin ağız ve diş sağlığı üzerine etkisi aynı zamanda ağız diş sağlığının diyabetin kontrolüne etkisi araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Bu konuda pek çok çalışmalar yapılmaktadır. Bu çift yönlü yaklaşım; her iki hastalığın tedavisinde önemli ve başarılı sonuçlar doğurmaktadır. Hatta son çalışmalar göstermektedir ki, oral hijjen eğitimine dikkat edilerek iyapılan diş eti tedavisi, glisemik kontrolü de kolaylaştırmaktadır.  Tabi hastanının beslenmesininde kontrollü olması gerekmektedir.

Diş eti hastalığının göstergeleri nelerdir?

Kırmızı, şiş, kanayan diş etleri diş kaybı, dişlerde sallanma, uzama, ayrılma, dişlerde sebepsiz hassasiyet, apse oluşumu, ağız kokusu, dişlerin etrafında çok miktarda plak ve diş taşı birikimi bu hastalığın göstergeleridir.

Aşağıda sunulan anket sorularının pek çoğuna evet diyorsanız bir diş hekimine görünmelisiniz.

  1. Diş etlerinizde problem olduğunu düşünüyor musunuz?
  2. Daha önce Diş eti hastalığı ile ilgili tedavi gördünüz mü?
  3. Dişlerinizde sebepsiz yere sallanma ve ya aralanma yada uzama oldu mu?
  4. Sebepsiz yere diş kaybınız odlumu?
  5. Son üç aydır, dişlerinizde yer değiştirme ve farklılık hissediyor musunuz?
  6. Diyabet hastası mısınız?
  7. 50 yaşın üzerinde misiniz?
  8. Daha önce hiç şeker tahlili yaptırdınız mı? İnsülün direnciniz mevcut mu?
  9. Kürdan kullanma ihtiyacı duyuyor musunuz?
  10. Sebepsiz yere diş eti kanaması oluyor mu?

 

Aşağıda ki sorulara pek çoğuna evet diyorsanız mutlaka bir endokronoloğa görülmelisiniz…

  1. Beden kitle endeksiniz 27 den fazla mı?
  2. 65 yaşından gencim, pasive ve hareketsiz bir yaşama sahibim.
  3. Ailemde diyabetli kişiler var.
  4.  Sık sık diş eti apsesi oluyor.
  5. Ağzımda beyaz beyaz lezyonlar mevcut.
  6. Kırmızı, şiş, kanamalı diş etlerine sahibim.
  7. Çok fazla ağız kuruluğum ve kokum oluyor.
  8. Ağzımda bir aseton tadı oluyor.

 

Beslenme ile dişeti hastalığı arasında ki ilişki nasıldır?

İyi dengeli ve kontrollü beslenme nasıl ki vücut salgımız için önemli ise ağız sağlığı açısından da önemlidir. Örneğin çok fazla karbonhidrat tüketen kişilerin plak olusumları daha fazla olacaktır. Bu plak dişler üzerinden iyi bir şekilde uzaklaştırılmadığı takdirde dişeti hastalığına zemin hazırlanacaktır veya dişeti hastalığı olan kişilerde hastalığın ilerleme hızını ve şiddetini arttıracaktır.. Aynı zamanda beslenme ile aldığımız vitaminler hem dişeti dokusunun daha sıkı sağlıklı bir yapı almasını sağlayacak hem de vücut direncini arttırarak hastalığa yakalanma riskini azaltacaktır.

Diabetli bir hastanın dişeti tedavisi nasıl olmalıdır?

Dişeti hastalığı erken döneminde başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Diabetik kişilerin tedavisinde en önemli faktör 6 aylık periyotlarla yapılan detaylı dişeti muaynesi ve temizliktir. Bu hastalara dişlerini günde en az iki kez düzenli fırçalamaları gerektiği, fırçalamayı takiben dişipi kullanımı ve eğer gereksinim hissediyorsa dişeti temizliğinin yılda 2 den de fazla yapılabileceği anlatılmalıdır.

Yirbirinci yüzyılda dişeti hatalığına sahip  tip 2 diyabetli kişilerin  tedavisinde, pek çok değişiklik olmuştur. Hastalığın tedavisi çok zor değildir ancak kronik olarak bu hastalığa maruz kalan kişilerin, bu hastalığın multi faktoriyel ve interdisipliner olarak, tedavi edilmesi ve anlaşılması, zaman almaktadır. Artık tedavide ağız sağlının sağlanması ve idamesi zorunlu basamaklardan biri haline gelmiştir.








DENTPLUS GEÇİT


Ahmet Yesevi Mah. Piknik Cad.
        Hasat Sk. Üründül Plaza K:1 Kapı No : 2
        No: 11 – 12 Nilüfer / BURSA


info@dentplus.com.tr

(0224) 404 00 87