DENTPLUS

BLOG



diş_ipi.jpg
18/Ağu/2016

 

To floss, or not to floss ?

Is that the question?

QUINTESSENCE INTERNATIONAL –  EDITORIAL

The media was exited recently to learn   that floss is apparently not effective   to keep your teeth healthy. They have read a review stating the there is a low level of evidence that tooth brushing alone is less effective then tooth brushing and flossing. From there  we were exposed to titles like“ A big problem with flossing ‘’ Feeling guilty about not flossing ?Maybe there’s no need and Tell your dentist to suck it : there’s little evidence flossing works This is an amazing example of  misuse of scientifıc reports by the media It is our job to firmly correct those mistakes and make sure that the public is well aware of the true meaning of these studies.

We should advocate and explain to our patients as well as to the media representatives that this report does not actually recommend not to clean interproximally,but it says that flossing might not be the perfect tool for it.It is well known that the two most important oral diseases-caries and periodontal disease-are caused by bacteria , so it extremely important for oral heath to remove the plaque on a regular basis. The plaque should be removed from all tooth surfaces including the interdantel space. The main problem with using floss is that it is rather difficult to floss effectively, especially if you are not well trained in doing so. This is the key reason for  the findings in the studies. If you have a tool and you are not using it properly, it does not work!

It is our responsibility either to make sure our patients are well educated and trained in flossing or to introduce them to other, easier to use, interdental cleaning aids such is interproximal brushes or dental toothpicks. It is our role to help our pears, our patients, and the media to make proper interpretations of the evidence and not to draw the opposite conclusions.If we really care about our patients and the public dental health we need to speak up and explain what the results of these studies actually mean. It does not mean at all that interdental cleaning is not important-on the contrary, it is crucial! But is should be done properly, using the right tools, Let’s go out and make sure people understand that.

Lion Levin

Scientific  Associate Editor  

“Diş ipi kullanımı ile ilgili medyadaki yanlış değerlendirmeye açıklık getiren makalenin okunması yararlı olacaktır. Ağız temizliğinde diş fırçalama olmazsa olmaz ancak ara yüz temizliği olmadan da tek başına ağız temizliği maalesef yeterli olmaz. Bu noktada diş ipi veya  ara yüz fırçası ile dişlerin ara yüzlerinin temizliği önemi tartışılamaz bir gerçektir. Diş ipi ve ara yüz  fırçasının doğru kullanılması bu etkinlikte çok büyük önem taşır. Doğru kullanılmadığında etkinliğin olmayacağı tartışılamaz. Ancak diş ipi kullanımı ağız temizliğinde önemsizdir ifadesi doğruluğu hiçbir bilimsel kanıta dayanmayan yanlış bir ifadedir.”


prebiyotikveagizsaglığı.jpg
09/Tem/2014

İnsanlarda, en sık görülen enfeksiyonların bir bölümünü oral enfeksiyonlar oluşturur. Antimikrobiyal ilaç direnciyle ilgili artan global problemden dolayı, bu enfeksiyonların önlenmesinde alternatif yollar araştırılmaktadır. Zararsız bakterileri kullanarak patojen mikroorganizmaları ortadan kaldıran bakteriyoterapi, enfeksiyonlarla savaşmak için alternatif ve umut verici bir yöntemdir.

 Bu amaçla; probiyotikler mikrobiyal ekolojik değişim yaratarak dental hastalıklar dahil birçok enfeksiyon hastalığı önlemede kullanılmaya başlamıştır.

Başta; intestinal bakteriyal florayı dengeleyerek sağlığa yararlı olan bakterileri şeklinde tanımlanan probiyotikler, etki mekanizmalarında ki çeşitliliğin aydınlığa kavuşturulmasıyla uygun değerlerde alındığında dişe fayda sağlayan canlı mikrto organizmalar olarak tanımlanmaya başlamıştır. Doğal florada bulunan bu bakteriler, antimikrobiyal maddeler üreterek, asite ve safraya karşı koyarlar. İnsan sağlığına faydalı olabilmeleri için, intestinal geçiş boyunca canlı kalmaları ve intestinal mukozaya yapışmaları gerekmektedir.

Probiyotik olan bakterileri sağlığı etkilediği inanışı 20. Yüzyılın başlarına dayanmaktadır. 1907 Ukrayna doğumlu biyolojist Elie Metchnikoff, Bulgar halkının diğer uluslarda daha uzun yaşadığını rapor etmiş ve bunun sebebinin canlı bakteri içeren süt ürünleri alımı olduğunu bildirmiştir.

Yunanca ‘Yaşam İçin’; anlamına gelen probiyotik, antibiotik terimine zıt anlamına gelmektedir…

 Günümüzde probiyotikler, gastronomide başarıyla kullanılmaktadır. Aynı zamanda, alerjiyi de hafiflettiği bilinmektedir. Son deneysel çalışmaların sonuçlarında barsak bakterileri için yararlı etkilerinin olduğu gözlenmiştir. Latik asit bakterilerinin; hayvan ve insanları kanser mikrobiyal enfeksiyonlara karşı koruduğuna dair raporlar bulunmaktadır.

Probiyotiklerin etkisi…

Probiyotiklerin etkilerine dair, çok çeşitli fikirler sürülmüştür. Bu mekanizma gastrointestinal çalışmalardan yola çıkmıştır. Ağız bölgesi; gastrointestinal sistemin ilk bölümünü oluşturduğu için, probiyotiklerin ağızda da daha etkili olabileceği düşünülebilir… Ancak bu konu ile ilgili daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir.

Probiyotik ürünleri dört gruba ayrılır…

1. İçecek ve yiyceceklere eklenen kültür konsantresi olarak (meyva suyu)

2. Prebiyotik liflere inoküle edilerek,

3. Süt ürünlerine inoküle edilerek (süt ve sütlü yiyecekler, yoğurt, ayran, peynir, kefir, bio içecek     gibi günlük ürünler)

4. Takviye tabletler

 

Probiyotik kullanımının kişiye yararları…

  1. Enfeksiyöz hastalılkara karşı direnç gelişimi,
  2. Laktoz intileransını azaltma
  3. Barsak enfeksiyonlarını, gastritis, vajinal ve ürogenital enfeksiyonları önleme,
  4. Kan basıncının redüksüyonu, hipertansiyonun düzenlenmesi
  5. Alerji ve solunumla ilgili enfeksiyonların redüksiyonu
  6. Kemoterapinin yan etkilerine karşı direnç gelişimi ve kolon kanseri riskinde azalma

Probiyotikler ve ağız sağlığı..

Probiyotik bakterilerin ağız sağlığı  rolü ve etkileri hakkında çok az çalışma vardır.

Dental plak ve tükürük değerine bakıldığında probiyotik sütün çocukların diş çürümesi ile ilgili konulardan koruduğu gözlenilmiştir.

 

Ağız sağlığını geliştirmek için probiyotik alımının ideal bir yolu da peynir olabilir. Peynirin, genelde dental sağlığıa pozitif etkisinin olduğu gösterilmiştir. Peynir; diş minesinin gücünü arttırdığını, çürüğü önlediğini ve tükürükte ki mikrop seviyesini düşürdüğünü göstermiştir.

Antibiyotiklerin çok fazla kullanımı ve antimikrobiyal direncin gelişmesi ile artan problemlerle savaşmada probiyatikler yakın gelecekte daha önemli bir role sahip olacaklardır. Probiyotikler ağız mikrobiyolojisi ve ağız hastalıkları alanında yeni ve ilginç bir araştırma alanıdır. Bu kavram ağız sağlığını da içeren sağlık ve beslenme arasında ki ilişikiye yeni bir ışık tutmuştur. Bu konuda yapılacak geniş kapsamlı araştırmalar probiyotiklerin insan sağlığı üzerine daha farklı yararlarını da ortaya koyacaktır.


saglıklı.jpg
27/May/2014

Beslenme günlük yaşantımızda diş ve diş eti sağlığı ile doğrudan ilişkilidir. Bunun sebebi; hem beslenmenin ağız ve diş yoluyla yapılması, hem de beslenme sayesinde hücre dokularının sağlıklı olmasına neden olan besinlerin alınmasıdır.

İnsanların, sağlıklı yaşamaları, büyümeleri ve çoğalmaları için gerekli sentezleri organizmada yapılmayan, dışarıdan eser miktarda alınması gereken organik bileşiklere vitamin adı verilir.

İnsan da vitamin eksiklikleri yetersiz alış, barsak absorbsiyonununda ki bozukluk ya da alışa oranla ihtiyacın artması sonucu meydana gelmektedir.

Vitaminler yağda ve suda eriyenler olarak ikiye ayrılır;

A VİTAMİNİ: Yağda erir. Şalgam, ıspanak ve karnabahar gibi bitkilerin yeşil pigmentlerinde bulunur. A Vitaminin eksikliği osteoblast ve odontoblast aktivitesini azaltarak kemik ve diş büyümesini yavaşladır. Ağız kavitesi ve mukozasında keratinizasyon görülür. Tükrük sekresyonu azalır veya tamamen ortadan kalkar.

Ağız kuruluğu sonucunda diş etleri ve ağız mukozasında çatlamalar meydana gelir. Ağız sağlığına özen gösterilmediğinde mikroorganizmalar bu çatlaklara yerleşerek enfeksiyonlara neden olur. Bu nedenle ağız dokusunda meydana gelen iyileşmelerde gecikir.

A Vitaminin eksikliğinde: Kollejen liflerde dejenerasyon meydana gelir ve periodontal aralık genişler. Yine bu vitaminin eksikliğinde hipersementoz ve diş sürmesinde gecikme meydana gelebilir.

A Vitamininin fazlalığında: Hipervitaminozunda epitelde dejenerasyon, iyileşmede gecikme, osteoporosiz, alveol kemiğinde belirgin kemik rezorbsiyonları, deride pigmentasyon, soyulmalar ve kaşıntılar, menstürasyon bozuklukları meydana gelir.

D VİTAMİNİ: Kemiğin normal mineralizasyonunu sağlar. Büyüme çağındaki çocuklarda, gebelerde ve emzikli kadınlarda vitamin D’nin günlük dozu 400 UI’dır. Bu dozun büyük bir kısmı güneş ışınından sağlanmaktadır. Vitaminin kalsuyumdan ve bağırsaktan emilimi ile hizmet verir. Vitaminde kemik oluşumunda gereklidir.

Vitamin D’nin eksikliğinde: Çocuklarda reşitizme, erişkinlerde osteomalezi hastalığına neden olur.

E VİTAMİNİ: Soya fasulyesi, mısır, pamuk yağı, taze yeşillikler ve sebzelerde bulunur. Günlük gereksinme duyulan miktar 12-12 IU’dır. Yumurta ve ette de bulunur. Vitamin E bir antioksidantdır. Vitamin E hücre elemanları için esas olan oksidasyonu oksidasyonunun toksik ürünlerini önler. E vitaminin bulunduğu durumlarda eritrositlerin hidrojen peroksid içinde hemolize olmalarına karşı dirençleri artmıştır. Plasentadan vitamin E’nin geçişi sınırlıdır. Bebekler süt ile yeterli düzeyde E vitamini alabilirler.

E Vitaminin eksiliği: Hücre epitalinde dejerasyon meydana getirebilmektedir. E vitaminin eksikliğinde çocuklarda kas gelişiminde düzensizlik meydana getirir. Diş eti hastalığı olan kişilerde E vitamini uygulamasının iltihap olayını etkilemediği gözlenmiştir.

VİTAMİN K : Karaciğerde protrombin yapılmasında kullanılır. Yokluğunda kan ile ilgili belirtiler ortaya çıkar. Normal olarak barsaklarda bulunan bakteriler tarafından sentezlenir.

Vitaminin K eksikliğinde: Kanama pırtılaşma ile ilgili sorunlar ortaya çıktığından bu vitamin vücut için çok gereklidir.

SUDA ÇÖZÜLEN VİTAMİNLER

PRİDOSİN (Vitamin B6): Bira mayası, karaciğer, pirinç, kepek ve buğdayda, çeşitli sebzelerde bulunur.

Vitamin B6 eksikliğinde: Yetişkin bir kimsede çeşitli belirtiler ortaya çıkar. İlk gözlenen adele güçsüzlüğü, yorgunluk ve uykuya eğilimdir. Dudak, burun kıvrımlarında, göz etrafında, yanakların çevresinde alında, kulak arkasında ve ensenin aşağı kısımlarında seboreik dermatit görülür. Dilde ve ağızda iltihaplar çıkar. Dudak kenarında çatlaklar olur.

TİAMİN (Vitamin B1): Yeşil sebzeler, balık, et, meyve ve sütte, baklagillerde ve özellikle bezelyede bulunur. Yemek pişirme durumunda ısı 100 derecenin üzerine çıkarsa vitamin özelliğini yitirir. Soğukta ve dondurularak saklanan yiyecekler B1 vitamini yönünden kayba uğramazlar. Yetişkin bir insan günde bir miligram Tiamin’e ihtiyaç duyar. Tiamin vücutta karbonhidrat metobolizması için gereklidir.

Dr. Dt. Deniz Noyun 

Diş Eti Hastalıkları Uzmanı








DENTPLUS GEÇİT


Ahmet Yesevi Mah. Piknik Cad.
        Hasat Sk. Üründül Plaza K:1 Kapı No : 2
        No: 11 – 12 Nilüfer / BURSA


info@dentplus.com.tr

(0224) 404 00 87