DENTPLUS

BLOG



27/Ara/2021

  Yapılan araştırmalarda periodontal hastalığa sebep olan bakterilerin tükürük yoluyla geçtiği söylenmektedir. Bu sebeple eğer aile bireylerinde dişeti hastalığı var ise çocukta ve eşlerde görülme olasılığı yüksektir.

  Bu sebeple dişeti hastalığına sahip kişilerin ailelerinde hijyen kontrolü ve düzenli doktor kontrolü olmazsa olmazdır.

  Çocuklarda kalıcı dişler sürdükten sonra düzenli ağız bakımı asla ihmal edilmemeli ve doktor kontrolleri belirli aralıklarla mutlaka yaptırılmalıdır.


17/Ara/2021

 Günümüzde Elektronik sigaralar sigara tiryakilerinin daha az zararlı olduğuna inanarak kullandığı en az sigara kullanımı kadar zararlı bir üründür.

Literatürde  elektronik sigaralar ile yapılan çalışmalar olmasına rağmen zararları her geçen gün yeni bir yayınla açıklanıyor.

Gerek normal sigara kullanımı  gerekse elektronik sigara kullanımı ağız florasını değiştirerek dişeti hastalığı ve çürük oluşumunu arttırmaktadır. Aynı zamanda dişeti dokusunda kalıcı zararlar vermekte, ağız kuruluğu oluşturmaktadır. Yani elektronik sigaralar en az sigara kadar zararlıdır.


07/Ara/2021

  Korona virüs nedeni ile iş hayatımız, alışkanlıklarımız, sosyal hayatımızın değişiklikleri gibi, pek çok durum ortaya çıktı. Bu değişiklerin çoğu bizlerde olumsuzlar ortaya koyduğu gibi kalıcı ve zarar verici sonuçlarda doğurdu.

  Örneğin dışarı çıkamama ,ekonomik kaygılar, karantina, sosyalleşememe gibi durumlar stresi arttırdı ve bu da kişilerde diş sıkma problemlerine neden oldu.

  Uzun süreli maske kullanımı sebebi ile ağız kuruluğu oluştu ve dişeti hastalıkları ve çürüklere yatkınlık arttı.

  Evde kalınan dönemde yeme ve içme bozuklukları yine diş çürükleri ve dişeti hastalıklarının artışını hızlandırdı.

  Yapılan araştırmalarda dişeti hastalığı olan kişilerin yoğun bakıma alınma oranının 3,5 kat daha fazla olduğu görülmektedir.

  Bu sebeple zor günlerden geçtiğimiz şu dönemde diş hekimi kontrolleri düzenli yaptırılmalı ve ağız hijyenine maximum önem verilmelidir.


26/Nis/2021

Aktif periodontal tedavi ( periodontaloperasyonlar, başlangıç tedavisi ) tamamlandıktan sonra bu hastalarda hastalığın tekrarlama riski olduğundan kişiye özel destekleyici periodontal tedavi uygulanması gerekmektedir. Destekleyici periodontal tedavi farklı zaman aralıklarında uygulanan koruyucu ve tedavi amaçlı işlemleri içerir. Destekleyici periodontal tedavi sırasında;

1 ) Sistemik ve periodontal sağlık değerlendirilir

2 ) Ağız bakımı uygulamalarının uygulanıp uygulanmadığı kontrol edilir ve hastanın uygulama yapması konusunda motivasyonu devam ettirilir.

3 ) Profesyonel mekanik plak temizliği  yapar.

Destekleyici periodontal tedavi aktif periodontal tedavi sonrası hastanın risk profili durumuna göre 3 ila 12 ay aralıklarla kişiye özel planlanır.

  • Periodontal cerrahi sonrasında her 3 ayda bir yapılan kontrol seansı hastalığın tekrarlanmasını ve ilerlemesini engelleyebilir.

Aynı zamanda bu kontrol seanslarında gerekli olduğu takdirde yapılan profesyonel mekanik plak temizliği ve ağız hijyen için motivasyonunun sağlanması belirli aralıklarla uygulandığında diş kaybetme oranı azalmaktadır.

AĞIZ YANMASI

Hormonal değişiklikler, stres, bağışıklık sistemi problemleri, ağız kuruluğu, tat ve ağrıyı kontrol eden sinirdeki harabiyet, reflü mantar enfeksiyonları , diabet, troit problemleri, B12, demir eksikliği, protezlere karşı alerji oluşumu, diş macunu ve gargaraya karşı yaşanan reaksiyon sonucu oluşan dil, yanak ve ağızın her tarafında ki sıcaklık hissi ve hassasiyet ile hissedilir. Çoğunlukla orta yaş ve menapoz döneminde ortaya çıkar.

Tedavide öncelikle ağız yanmasına sebep olan faktör bulunur ve buna yönelik tedavi yapılır. Örneğin uygun olmayan protezler düzeltilir. Reaksiyon yaratan diş macunu ve gargaralar değiştirilir.

Ağız yanması olan kişilere, sık sık su içmek, buz parçacıkları emmek, alkol içerikli gargaralar  kullanmak, sıcak baharatlı ve asitli besinler tüketmemek şikayetlerini azaltmak için önerilir.

Periodontitis ve Covid 19 İlişkisi

Son yapılan çalışmalarda periodontitis ve Covid – 19 ilişkisi bir takım hipotezlerle açıklanmaktadır.

Dişetindeki iltihabın kemik dokusuna yayılması ile oluşan periodonta hastalık sonucu oluşan  iltihabi yanıt periodontal durumla birlikte sistemik durumada etki eder.

1.Teoriye göre Covid – 19 da oluşan inflamasyonda sitokin fırtınası oluşmaktadır ve Periodontal inflamasyonun sistemik etkileri sonucu oluşan inflamasyonla sinerjik etki göstermektedir.

2.Hipoteze göre ise,

Periodontitiste oluşan inflamasyon periodontal  ceplerde oluşan bakteriyel enfeksiyon ile ilişkilidir ve bu bakteriler kolayca Covid -19 ‘ un sebep olduğu  akciğerlere, enfeksiyonun olduğu bölgeye ulaşabilir. Bakteri ve virüs ve bakteri birlikte yayılarak iltihabi yanıtı başlatabilir.

Bu sebeple Covid –  19 sebebiyle hastanede yatan hastaların mutlak suretle ağız gargaraları ile ağız temizliği yapmaları ve diş yüzeyleri iyicene temizlemeleri hayati önem taşır.


floridli_dis_macunu1.jpg
26/Eki/2016

Flor hakkında son zamanlarda yapılan açıklamalar ile ilgili konuşan Türk Dişhekimleri Birliği ve Türk Pedodonti Derneği, ortak bir basın toplantısı düzenledi. Florun zeka geriliğine ve bazı sağlık problemlerine neden olduğu konusundaki iddiaların değerlendirildiği toplantıda, kamuoyunun yanlış bilgilendirildiği tartışılırken, Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Dişhekimleri Birliği gibi birliklerin çalışmalarına yer verildi. İşte o sonuç: Flor gerçekten zararlı mı?

Yüksek dozda sistemik flor alımı sağlığı tehdit ediyor mu, zeka geriliği gibi sorunlara yol açıyor mu? Son zamanlarda sıkça duyduğumuz iddialar florun sağlık açısından zararlı olduğu yönünde. Türk Dişhekimleri Birliği ve Türk Pedodonti Derneği, bilimsel kanıtlara dayanmayan açıklamalardaki yanlışları ortaya çıkaran bir rapor açıkladı.

Dişlerin sağlığı, ağız içerisindeki ekolojik ortamda bulunan dinamik dengeye bağlıdır. Ağız boşluğunda bulunan bakteriler ile şeker, bu dengeyi olumsuz yönde etkilerken, tükürük ve florun dişlerin sağlam kalmasında olumlu etkisi olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Diş çürüklerinin kontrolü ve engellenmesi için florların kullanımı dişhekimliği alanında uzun yıllardır güvenli ve etkili bir yöntem olma özelliğini sürdürmektedir.

Flor kullanımında genellikle iki yöntem uygulanır: Bunlar topikal (diş macunu, gargara, vernik, jel) veya sistemik (flor takviyesi, florlu sular ve tuzlar) yöntemlerdir. Günümüzde flor koruyucu etkisinden topikal uygulamalar ile daha fazla yarar sağlandığı bilinmektedir. Topikal florlar oldukça etkilidirler ve flor içeren diş macunları dünya genelinde kullanılmaktadır.

flor_bursa

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ NE DİYOR?

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Dünya Dişhekimleri Birliği (FDI), Avrupa Pediatrik Dişhekimliği Birliği (EAPD) ve Amerikan Pediatrik Dişhekimliği Birliği (AAPD), toplumsal bir sağlık problemi olan diş çürüğünün azaltılmasında, içme sularının florlanması da dahil olmak üzere çeşitli yöntemlerle flor uygulamalarının etkili olduğunu bilimsel raporlarla açıklamışlardır. Günde 2 kere dişhekiminin önerdiği miktarda florlu diş macunu ile dişlerin fırçalanması çürüğün azaltılmasında önemli rol oynamakta, ayrıca yüksek çürük riski taşıyan bireylerde dişhekimi tarafından uygulanan flor uygulamalarının da çürük oluşumunu engellemede etkili olduğu bilinmektedir.

KAMUOYU YANLIŞ BİLGİLENDİRİLİYOR

Son zamanlarda basında yer alan yüksek dozda sistemik flor alımının zararlı etkilerinin zekâ geriliğine ve bazı sağlık problemlerine yol açtığı iddia edilmektedir. Söz konusu haberlere konu olan bilimsel araştırmalarda çok yüksek toksik dozda flor içeren doğal içme suları kullanılmıştır.

* Yüksek doz sistemik flor alımının düşük IQ ile ilişkisini gösteren çalışmalar doğal içme sularında kabul edilen optimum seviyeden çok daha yüksek seviyelerde flor bulunan Çin, Moğolistan ve İran gibi ülkelerin fakir ve kırsal topluluklarında yapılmıştır. Bu çalışmalarda, IQ seviyesi üzerinde çok etkili olduğu bilinen ebeveynlerin eğitim düzeyleri, sosyoekonomik durumları, hava su kirliliği gibi faktörler değerlendirilmemiştir. Bu çerçevede IQ seviyesi ve içme suyundaki flor seviyesi arasında ilişkinin bu çalışma sonuçlarına göre kurulması şüphe uyandırmaktadır.

* Deney hayvanlarında yapılan bir çalışmada, 3 hafta süresince hamile hayvanlara 0.5ppm, 30ppm ve 100ppm olacak şekilde florlu su içirilmiştir. 0.5ppm ve 30ppm flor ilave edilmiş su içen hayvanlarda beyinde herhangi bir değişiklik izlenmezken 3 hafta boyunca 100ppm flor içirilmiş hayvanlarda kronik flor toksisitesi meydana gelmiştir. Kronik flor toksisitesinin uzun süreli olduğu durumlarda, nöronal ve serebrovasküler bütünlük bozulmakta, anormal davranış paternleri açığa çıkmakta ve beyinde metabolik lezyonlar meydana gelmektedir. Yüksek dozda uzun süre flor alımını içeren hayvan çalışmaları sonuçlarına dayandırılarak insanlarda da uzuvlarda paraliz, vertigo, eklemlerde spastisite ve mental keskinlikte bozulma gibi nörolojik komplikasyonların olabileceği yönünde değerlendirmeler yapılmıştır. Ancak bu hayvan çalışmalarında deney grubu hayvanları tarafından tüketilen flor dozu insanlar için optimal olarak belirtilen dozun çok çok üstündedir.

ÇOCUKLAR İÇİN KULLANMAMAK CİDDİ SORUNLARA YOL AÇIYOR

Tüm bu bilgiler ışığında günde 2 kere yaşa uygun dozda florlu diş macunu ile dişlerin fırçalanması ve çürük risk grubuna uygun topikal flor uygulaması yapılması diş çürüğünün azaltılmasında önemli rol oynar. Topikal uygulamalar sonrası yutulan flor miktarının tehlike arz etmediği gösterilmesine karşın özellikle tükürme kabiliyeti olmayan küçük çocuklarda kullanılan yüksek konsantrasyonlu topikal flor ajanlarının konsantrasyonu, uygulama protokollerine uyulması, yutulmasının önlenmesi için tükürük emici kullanımı, uygulama sıklığı gibi faktörler çocuk tarafından alınan günlük flor miktarının doğru değerlendirilmesi bakımından çok önemlidir.

Küçük çocuklarda yutma riskinden dolayı toksik riski azaltmak amacıyla flor verniği kullanımı önerilir. Uygulama aralığı ve sıklığı da çürük risk grubuna göre planlanmalıdır. Bu anlamda, bahsi geçen yazıda belirtildiği gibi “kan yoluyla dişe gitmesi” ifadesi bilimsel olarak alt yapısı olmayan ve içi boş bir ifadedir. Güncel araştırmaların güvenirliğinin en yüksek derecede kanıtlandığı meta-analizler ve kılavuzları (guideline) içeren araştırma sonuçları incelendiğinde flor verniğinin yılda 2 kez uygulanmasının A (en güçlü) kanıt seviyesinde olduğu görülmektedir Ülkemiz içme sularındaki flor oranı göz önüne alındığında, bahsi geçen yazıdaki olasılıklar mümkün görülmemekte ve kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir.

Pediatristler ve dişhekimleri arasında bu koruyucu ve durdurucu tedaviler büyük önem taşımaktadır. Çocuklar için koruyucu bakımı reddeden ebeveyn ve bakıcılarda önemli bir halk sağlığı sorunu olmaktadır. Çürük önlemek için kullanılan oral flor kaynakları toksik dozda flor içermemektedir ve güven vericidir. Dişhekimleri flor uygulamalarında gereken önlemleri alacak eğitim ve beceriye sahiptirler. Dişhekimlerinin önerdiği uygun miktarlarda kullanılan flor insan sağlığı üzerine hiçbir yan etki oluşturmamaktadır.

DİŞ MACUNU NE KADAR VE NE ZAMAN KULLANILMALI?

florur

Kaynak, Sözcü – 23 EKim 2016


diş_ipi.jpg
18/Ağu/2016

 

To floss, or not to floss ?

Is that the question?

QUINTESSENCE INTERNATIONAL –  EDITORIAL

The media was exited recently to learn   that floss is apparently not effective   to keep your teeth healthy. They have read a review stating the there is a low level of evidence that tooth brushing alone is less effective then tooth brushing and flossing. From there  we were exposed to titles like“ A big problem with flossing ‘’ Feeling guilty about not flossing ?Maybe there’s no need and Tell your dentist to suck it : there’s little evidence flossing works This is an amazing example of  misuse of scientifıc reports by the media It is our job to firmly correct those mistakes and make sure that the public is well aware of the true meaning of these studies.

We should advocate and explain to our patients as well as to the media representatives that this report does not actually recommend not to clean interproximally,but it says that flossing might not be the perfect tool for it.It is well known that the two most important oral diseases-caries and periodontal disease-are caused by bacteria , so it extremely important for oral heath to remove the plaque on a regular basis. The plaque should be removed from all tooth surfaces including the interdantel space. The main problem with using floss is that it is rather difficult to floss effectively, especially if you are not well trained in doing so. This is the key reason for  the findings in the studies. If you have a tool and you are not using it properly, it does not work!

It is our responsibility either to make sure our patients are well educated and trained in flossing or to introduce them to other, easier to use, interdental cleaning aids such is interproximal brushes or dental toothpicks. It is our role to help our pears, our patients, and the media to make proper interpretations of the evidence and not to draw the opposite conclusions.If we really care about our patients and the public dental health we need to speak up and explain what the results of these studies actually mean. It does not mean at all that interdental cleaning is not important-on the contrary, it is crucial! But is should be done properly, using the right tools, Let’s go out and make sure people understand that.

Lion Levin

Scientific  Associate Editor  

“Diş ipi kullanımı ile ilgili medyadaki yanlış değerlendirmeye açıklık getiren makalenin okunması yararlı olacaktır. Ağız temizliğinde diş fırçalama olmazsa olmaz ancak ara yüz temizliği olmadan da tek başına ağız temizliği maalesef yeterli olmaz. Bu noktada diş ipi veya  ara yüz fırçası ile dişlerin ara yüzlerinin temizliği önemi tartışılamaz bir gerçektir. Diş ipi ve ara yüz  fırçasının doğru kullanılması bu etkinlikte çok büyük önem taşır. Doğru kullanılmadığında etkinliğin olmayacağı tartışılamaz. Ancak diş ipi kullanımı ağız temizliğinde önemsizdir ifadesi doğruluğu hiçbir bilimsel kanıta dayanmayan yanlış bir ifadedir.”


Frenektomi.jpg
11/Tem/2016

Frenulum;yumuşak mukoza dokusu olup,  diş eti dokusu ile dil,dudak ve yanak arasında bulunan, aynı zamanda  bu dokuları birbirine bağlayarak hareketlerini sınırlandıran yumuşak mukoza dokusudur.

Frenulumlar bireyden bireye değişen bir özelliktir. Herkesde dilin altında bulunur. Alt ve üst ön dişlerimizin üstünde ve yanakta arka bölgede birden fazla bulunur. Kişiden kişiye de değişir.

Diş eti hastalığına yol açan frenulumlar  normalden büyük ve kalın oldukları zaman ve dişin kenarına çok yakın bağlandıkları durumlarda diş etini aşağı çekerek diş eti çekilmesine ve diş eti hastalığına yol açabilir. Çünkü diş etini aşağı çeker ve dişeti çekilmesi yaşanır. Bu durum özellikle küçük çocuklarda konuşma problemlerine yol açabilir ve büyük rahatsızlık verebilir.

Aynı zamanda alt, üst ve orta dişler arasında normalden kalın ve büyük frenulum bulunması durumunda dişlerin birleşmemesine ve dişlerin arasında diestema adı verilen boşlukların kalmasıyla estetik problemin oluşuna sebep olur. Frenulumlar, diş eti çekilmesi ve diş eti hastalığı oluşturabilecek şekilde diş eti kenarına yakın ise o bölgeden uzaklaştırılmalıdır. Üst ve alt kesici dişlerin arasında yer alıp diestemaya yol açtıkları zaman ise önce frenulum alınmalı, dişlerin birleşmesi için ortodontik tedavi ile devam edilmelidir.

Frenulum frenektomi adı verilen bir işlem ile gelişen teknoloji sayesinde çok kısa bir süre içerisinde  lazer yardımı ile sonuca ulaşılabilir.  Ancak bağın çok büyük yahut derin olduğu durumlarda ise  cerrahi olarak çıkartılması ve dikiş atılması gerekir. Frenektomi işleminden sonra iz kalmaz.

Bu işlemin konuşma üzerinde herhangi bir etkisi bulunmadığı gibi fenektomi işleminden sonra diş görünüşünde  herhangi bir değişiklik olmaz.


dijital_diş_hekimliği_bursa.jpg
20/May/2016

Hepimizin bildiği üzere günlük yaşantımızı dijital teknolojiler değiştirmektedir. Endikasyonların kolay ve hızlı hatta ekonomik şekilde tedavi edilmesi için diş hekimliği alanında da modern çözümler hayatımıza büyük konfor sağlamaktadır. Dijital diş hekimliği klinik ve dental laboratuvar arasında veri ve bilgi değişiminin hem daha kolay hem de daha hızlı gerçekleşmesini sağlamaktadır. CAD/CAM; dijital ölçüler ve tasarımdan tam restorasyonlar, cerrahi kılavuzlar ve protezlerde, implantolojide ve ortodontide kullanılan araçlara kadar kusursuz denebilecek iş çıkışıı sağlayan bir sistem kurar.

Dijital diş hekimliğinde bilgisayar destekli tasarım ve üretim yapma imkânı sağlıyor. Madde kaybı yaşanan dişlere uygulanacak olan kaplama ve porselen dolgu; aynı seans içerisinde hastaya teslim edilebiliyor.

Bir kısmı kırılan, çürüyen, geniş dolgulu ya da madde kaybı olan dişlere uygulanan kaplama ve dolgu tedavisinde çok başarılı sonuçlar doğuruyor. Tedaviye uzun zaman ayıramayacak olan hastalar için büyük kolaylık anlamına gelen cihaz, laboratuvar sürecini ortadan kaldırarak zamandan büyük tasarruf sağlıyor.

DİGİTAL ÖLÇÜ NASIL ALINIR? 

Porselen kaplamalar, porselen inlay, onlay ( Üstün dayanıklılık ve estetiğe sahip dolgu ), porselen köprüler ve laminalar yapılabilmektedir.

  • Tüm tedavi sürecinin kontrol edilebilmesi,
  • Tek randevuda tedavi,
  • Geçici protezlere gereksinim duyulmaması,
  • Hızlı üretim ve çabuk kullanım,
  • Ölçü kaşığı kullanmadan hasta ağzından dijital görüntü alımı,
  • Etkin ve kararlı maliyet,
  • Garantili Sterilizasyon güvenliği,
  • Son derece estetik metalsiz tam porselen restorasyonlar
  • Geniş materyal seçiminden, bahsedilir.

Cerec Restorasyonu  Aşamaları :

  • Hastanın ağzı pudrayla pudralanarak ölçüye hazırlanır ve dijital kamerayla 3 boyutlu ölçü alınır.
  • Yapılacak olan diş, ölçü aşamasından sonra 3 boyutlu olarak, hastanın beklentilerine ve ağzın anatomik yapısına uygun olarak tasarlanır ve ekranda yerine yerleştirilir. Diş hekimi isterse, estetik olarak ufak değişiklikler yapabilir.
  • Programın hazırladığı diş kesilmek üzere kazıma ünitesine gönderilir.   Renk belirleme cihazıyla hastanın diş rengi tesbit edilir Diş rengine uygun blok seçilerek cihaza yerleştirilir.  Tek diş 10 dakika içinde mikronluk hassasiyetle üretilir. Son olarak, dişin makyajı ve cilalanması da 10 dakika sürer , aynı seansta hastanın ağzına takılır. Geçici diş uygulaması da bu süreçte ortadan kaldırılmış olur ve zaman tasarrufu sağlanır.

Dr.Dt.Deniz_NoyunDr.Deniz Noyun

Periodontolog

 


sigaraveagizsagligi.png
07/Mar/2016

Sigara ve yaşam

Sigara kullanımı eskisi kadar popüler olmasa da, günümüzde halen pek çok kişi bu alışkanlıktan dolayı pek çok hastalığa sebep olan sigara ile mücadele etmektedir.  Her bir sigarada vücut için zehirli, kanser yapıcı ya da kanserin oluşmasını kolaylaştırıcı 7000’den fazla kimyasal madde bulunmaktadır. İnsanları sigaraya bağımlı hale getiren madde ise NİKOTİN’dir. Bağımlılık yapıcı etkisi yanında nikotin, kalp atışlarını hızlandırır, tansiyonu yükseltir ve kanın pıhtılaşma riskini arttırır.

Sigara ve tütün kullanımı sağlığımızı direk etkilediği gibi, endirek yollaradan da etkilemektedir.Örneğin; uzun dönem sigara kullanımı akciğer kanserine bağlı ölümlerin %90’ının nedenidir. Aynı zamanda sigara içenlerde kalp krizi geçirme riski 10 kat artmaktadır. Kan dolaşımı ve damarlar üzerine olumsuz etkilerden dolayı felç riski artar. Sigara içen kadınlarda düşük yapma, erken doğum, düşük doğum tartılı bebek doğumu, kısırlık ve doğum kontrol hapı kullanılması durumunda kalp krizi geçirme riski yüksektir.

Sigara içenlerde ağız, dil, gırtlak, yemek borusu, pankreas, mesane, böbrek, prostat ve rahim ağzı kanser riski 30 kat artmıştır.

 SİGARA VE BAĞIMLILIK

Sigara kullanımı neden bağımlılık yapar? Sorusunun cevabı Nikotin dir.

Sigara içilmesini izleyen 10 saniye içinde yanaktan emilen nikotin, beyne ulaşır ve kısa bir sürede nikotin bağımlılığı oluşur. Artık vücudunuzun bu maddeye gereksinimi olmasa da sürekli almak ister.

Nikotin psikolojik ve fiziksel bağımlılık yapar. Sigara içilmeyip nikotin miktarı azaldığında vücut bunun yoksunluğunu hisseder. Bu döngü bağımlılığı besler.

 PASİF İÇİCİLİK

Sigara dumanı sadece içicileri değil, etrafında ki insanları da etkiler.

Pasif sigara içiciliği tütün ürünlerinin yanmasından oluşan duman ile sigara içen kişinin dışarı üflediği duman karışımının solunması olarak tanımlanmaktadır. Sigaradan süzülmeyip doğrudan havayla karıştığı için daha fazla zehirli madde içeren duman (sigara içen kişinin soluduğu dumandan 4 kat daha fazla toksiktir) pasif içiciler ve sigara içenlerde solunum hastalıkları, akciğer kanseri, kalp damar hastalıkları riskini arttırmaktadır..

SİGARA VE AĞIZ SAĞLIĞI

Sigara içeriği 4000 den fazla maddeden oluşan bir komplex bir karışıma sahiptir. Sigaranın diş eti dokuları üzerinde ki etkisinin  biyolojik mekanizması henüz tam aydınlatılmamış olmasına rağmen diş eti dokuları üzerine zararlı etkileri ağız içerisinde ki flora ve kişinin savunma mekanizması etkisi üzerinden gerçekleştiği fikri üzerinde durulmaktadır.

Risk faktörü olarak sigara…

Son yıllarda, kazanılmış risk fktörleri arasında önemli bir yeri olan sigara kullanımı ve diş eti dokuları arasında ki ilişki araştırılmış ve şiddetli diş eti hastalığa sahip kişilerin çoğunluğunun  aynı zamanda sigara kullanan kişiler olduğu saptanmıştır. Bununla beraber sigara kullanan kişilerde diş eti hastalığın hızlı ilerlediği ve buna diş kaybının da fazla olduğu sıklıkla belirtilen bulgulardan biridir.

Sigara ile diş eti ve implant tedavisi sonrası meydana gelen iyileşme yanıtını inceleme yapılmış ve çalışmaların büyük bir çoğunluğu sigaranın negatif etkisi olduğu bildirilmiştir.

Sigara ve diş çürükleri;

Tütün, diş iliğinde iltihaba neden olan belirli bakteri türlerinin çoğalmasına yol açar. Şeker ve çikolata gibi tatlı besinlerin çocuklarda dişlere verdiği zararın benzerini sigaranın yetişkinlerde yol açmaktadır, sigaranın diş etlerine yeterince kan gitmesini engelleyerek diş sağlığını bozduğu açıktır.


20yas_disi.png
30/Ara/2015

Yirmi yaş dişi nedir ? Çekilmeli midir ?

Yirmi yaş dişi nedir ?

Ağzımızda diş dizisinin en arkasında bulunan, üçüncü büyük azı dişlerimiz yirmi yaş dişlerimizdir. Çoğu kez, yirmili yaşlar civarında bu dişlerimiz diş dizisindeki yerlerini almaktadırlar. Ancak yer darlığı, sürme pozisyonunda ki sapmalardan veya o bölgede ki kemik yoğunluğu gibi nedenlerle bazen dişler kısmen sürmekte ya da çene kemiği içinde gömülü durumda kalmaktadırlar.Bu durumda 20 yaş dişleri ağız içerisinde yerlerini alamamakta veya uygunsuz pozisyonlarla diziye gelmeye çalışmaktadırlar. Çoğu zaman bu durum problem yaratmıyormuş gibi görünsede bazı durumlarda problemle beraber başla rahatsızlıklara da sebep olurlar.

Her yirmi yaş dişi çekilmeli midir ?

Kesinlikle çekilmelidir, diyemeyiz. Ağızda tamamen sürmüş durumda, kapanış pozisyonunda üstteki diş ile ilişkide ise  ve derin çürüğü de bulunmuyorsa çekilmelerine hiç gerek yoktur. Ancak diş ipi ya da diş fırçası ile konumu itibari ile rahatça temizlenemeyen, tedavi edilemeyecek durumda çürüğü olanlar ve yanağa,  dile doğru sürüp kişinin istemeden de olsa yanağını, dilini ısırmasına sebep olan yirmi yaş dişlerinin çekilmesi gerekmektedir.

Her gömülü yirmi yaş dişi çekilmeli midir ?

Yirmi yaş dişleri rahat ve konforlu bir şekilde temizlenemediği için kolay çürürler. Aynı zaman bu durum kötü kokunun da oluşmasına sebebiyet verir. Tamamı kemik içinde kalıp süremeyen yirmi yaş dişleri ise hemen yanlarda bulunan ikinci büyük azı dişinin köklerine yaslanarak o dişe zamanla zarar verebilmekte yada bazı zamanlarda etraflarında kist oluşabilmektedir. Bu dişler enfektedir ve ağrıyla abseye yol açar. Aslında bunalr çekilmesi gereken bir diş modeli iken, bir sıkıntıya sebep olmuyorsa da doktorunuz tarafından kontrol altında tutulmalı ve gereği halinde çekilmelidir.

Diş çekimi sonrasında yapılması gereken işlemler nelerdir ?

Diş çekildikten sonra o bölgeye tampon yerleştirilir, bu işlem kanamayı durdurmak içindir. Yarım saat o tamponun ısırılması ve tükürülmemesi gerekmektedir. Diş çekiminden sonra aşırı sıcak ve soğuk yiyecek, içeceklerin tüketilmemesi ve gün boyu tükürülmemesi çok önemlidir. Bununla birlikte alkol ve sigara kullanımı hızlı iyileşme adına önemli rol oynar. Ağrı kesici ilaçları kişi kafasına göre asla kullanmamalıdır, doktorun önerisine kesinlikle uyulmalıdr. Çekim eğer cerrahi ve operasyonel ise aralıklı olarak buz kompleksi uygulanmadır. Buz da doğrudan cilde uygulanmamalıdır.

Diş çekimi sonrası dikkat edilmesi gerekenler nelerdir ?

Yüksek ateş, uzun süreli bir kanama, kötü koku ve ağrılı kızarıklık ile şişlik şikayetiniz varsa mutlaka doktorunuza başvurunuz. Diş çekiminden, 4-5 gün geçmesine rağmen ağızdan gelen kanama, şişlik ve  ağız açmada zorlanma gibi  şikayetler devam ediyorsa derhal doktor ile irtibat kurulmalıdır.








DENTPLUS GEÇİT


Ahmet Yesevi Mah. Piknik Cad.
        Hasat Sk. Üründül Plaza K:1 Kapı No : 2
        No: 11 – 12 Nilüfer / BURSA


info@dentplus.com.tr

(0224) 404 00 87